İda Dayanışması kuruldu!

İda Dayanışma Derneği kuruluşundan sonra Halk Bahçesi’nde düzenlediği kahvaltı ile bir araya gelerek hedeflerini açıkladı. Yapılan açıklamada “Her sivil toplum örgütü gibi bizim de ayrı bir vaadimiz var: emek vermeyi vaat ediyoruz yeteneğimiz kadar. Ekosistemin dengesini bozmak isteyenlere de `dur` demek istiyoruz” denildi...

810
 
 
İda Dayanışma Derneği, kuruluşunun ardından hedeflerini açıkladığı toplantısını hafta sonu düzenledi. Halk Bahçesi`nde gerçekleşen toplantıda, hedeflerle ilgili açıklamada yapıldı. CHP İl Genel Meclisi Hicri Nalbant`ın da katıldığı toplantıda, “İnsanlık olarak, bir kapitalist krizin ortasındayız. Yarının neler getireceği hiç kestirilemiyor. Kapitalizmin küçük bir azınlık için yarattığı hayal bile edilemeyecek zenginlikler, milyarlarca insanın içinde bulunduğu müthiş yoksullukla yan yana çok büyük karşıtlıklar ve dengesizlikler gösteriyor. Yoksulların ve zenginlerin mekânları tamamen ayrışmış durumda. Gelir dağılımındaki eşitsizliği kentlerimizde belirgin olarak görebilmekteyiz” dedi. “Bugün karşı karşıya kaldığımız ekonomik kriz aynı zamanda bir insanlık krizidir” denilen açıklamada “Hoşgörü ve şefkat kültürümüzü her alanda giderek yitiriyoruz. Vicdanlarımız susuyor. Siyasette, ekonomide, sporda yolsuzluk ve açgözlülüğün sıradanlaşması ve temel bir değer haline gelmesi, birçok alanda adaletsizlik, ne pahasına olursa olsun büyüme takıntısı, eğitim ve sağlık sistemlerinin çöküşü, aşırı tüketim kültürü, gücün kutsanması, yaşama karşı hoyratlaşma ve bunlara olabildiğince tepkisiz, sessiz kalmak gibi... Bu ve benzeri “Sürdürülemez kapitalizm” örnekleri sadece emeği sömürmekle kalmıyor; aynı zamanda doğayı tüketiyor! Doğayı da insanı da meta olarak gören kapitalizm, insanı tüketen ve tüketmek için üreten bir nesneye indirgiyor. Türkiye’de de “önce büyüyelim, çevre ve gelir eşitsizliği gibi sorunları sonra çözeriz” anlayışı her geçen gün içinden çıkılmaz sorunlara yol açıyor. Büyürken sosyal ve ekolojik maliyet, göz ardı ediliyor.Taşeron, güvencesiz ve esnek çalışma rejimleri, mekânsal müdahalelerle ortak alanlarda yaratılan parçalanmalar, kültürel ve toplumsal bölünme yaşam önündeki duvarları acımasızca yükseltiliyor. Sürdürülebilir bir yaşamın önündeki en büyük engel ise; egemen siyaset anlayışı, vahşi sermaye birikimi, endüstriyel teknolojik gelişmelere tapınma ile tüm bu politikaların hedefindeki biz tüketicileriz. Sorun bizim kötü olmamız değil, günlük ve yaşama ait tercihlerimizde bilinçsiz seçimlerimizdir. Maalesef dünyadaki olumsuz örneklerden bir çoğunu şehrimizde de yaşıyor ve yaşatıyoruz .Çanakkale şehrine sıradan bir `Kent` deyip geçemeyiz. 1915 yılında, ulusal kurtuluş savaşının önsözünün imece ruhu ile yazıldığı bir bölgede yaşıyoruz. Dünyanın gözünün üzerinde olduğu çok özel bir coğrafyadayız” ifadelerine yer verildi.
 
 
Doğa ve değerler saldırı altında
“Çanakkale ve tüm Biga Yarımadası’nı kapsayan Bozcada ve Gökçeada’yı içine alan Balıkesir-Çanakkale 1/100 binlik plan, sosyal, doğal ve kültürel yapıda yapacağı yıkım ile tüm bölgeyi ve hatta ülkemizi tehdit ediyor” denilen açıklamada “Biga Yarımadasındaki kurşun, cıva, bakır, gümüş, altın gibi metalik madencilik üzerine kurulan vahşi madencilik planları, kamulaştırma kararları ile ele geçirilmeye çalışılan köy arazileri, İl Özel İdare tarafından madencilere satılan termal sular, kirletilen içme suları, HES ler ile zapt edilmeye çalışılan akarsular, dereler, madencilik ve erozyon tehdidindeki baraj göletleri, termik santraller, çimento fabrikaları ve Bozcaada ile Gökçeada’nın ekolojik, sosyal ve kültürel dokusunu bozacak olan projeler tüm canlılar üzerinde büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sebeple toplumsal ve siyasal değişimi dert edinen insanlar ve hareketler açısından, kentsel mekânlar üzerine yürüyen mücadeleler, toplumsal değişime yol açması bakımından önemli. Yaşadığımız coğrafya ve mekânlar üzerinde hak iddia etmek ve gerektiği durumlarda bunlar için direnişe geçmek muhtemelen insanlık tarihi kadar eskidir. 2013 Haziranında İstanbul Taksim’de yaşanan `Gezi Parkı isyanı`, insan hak ve özgürlüklerine müdahaleden doğmuş, sosyo-mekânsal bir isyandır. Daha açık bir ifadeyle mekan, kimlik ve ekoloji isyanıdır. Soma’nın Yırca mahallesinde Kolin İnşaat A.Ş tarafından, bir gecede sökülen binlerce zeytin ağacı, Karadeniz vadilerinde beton tüneller içinde zaptedilen dereler, Torunlar’da Ermenek’de Yalvaç’da Soma’da Şırnak’ta madenlerde iş cinayetinde ölen işçiler, Rezidanslarda, HES inşaatlarında çığ altında kalan işçiler, İstanbul’daki üçüncü köprü ve havalimanı inşaatı, büyük kanal projesi, nükleer santral plan ve projeleri ise bizleri tekrar gerçeklerle yüzleştirmiş, kent ve mekan hakkı konusunda aklımızı ve vicdanlarımızı sorgulamamızı sağlamıştır. Çünkü yaşam alanlarımız yaşamın sürdürülebilirliliği için savunmamız gereken müştereklerimizdir. Kazdağı ve yöresi nasıl müştereğimiz ise, Alakır vadisi, Mersin Akkuyu, Sinop, İğneada, Istrancalar, Karadeniz vadileri, Munzur dereleri, Kapıdağ Yarımadası, Soma, Şırnak, Zonguldak Yatağan gibi hepsi müşterek alanlarımızdır. Yine aynı şekilde Validebağ Korusu, Emek Sineması, Haydarpaşa Garı, Kuzey Ormanları hepsi ortak müştereğimizdir. Dolayısıyla ; Haziran isyanı, daha sonrasında gelişen tüm ekolojik, kültürel, sosyolojik ve yaşamsal sorunlar üzerinde de etkili olmuştur. Egemenlere, kamusal mekânları kullanmaya hakkımızın olduğunu göstermenin en haklı isyanıdır. Buna karşı topyekûn ve ortaklaşma şeklinde bir mücadele vermemiz konusunda bize ışık tutmuştur” ifadelerine yer verildi.
 
İşte derneğin hedefleri;
Dernek hedeflerini ise şu şekilde açıkladı; “Sürdürülebilir yaşam siyasetine ilişkin olarak ekolojik, sosyolojik, ekonomik ve kültürel konularda bilim eksenli çalışmalar yapmak; Sürdürülebilir yaşama dönük sağlıklı yerleşim alanları oluşturmak, Yerel tarihsel yaşam biçimlerini araştırarak bunların korunması için faaliyetler yapmak, İmece kültürünü tekrar tesis etmek ve sürdürmek, Üyelerimiz için ekolojik (organik, biyolojik) tarım alanları tesis etmek ve işletmek Yerel üretimi ve ekolojik tarımı, endüstriyel üretime ve gıdaya karşı destekleyen çalışmalar ve projeler gerçekleştirmek Çanakkale küçük esnafının sonunu hazırlayan AVM garabeti, zihniyeti ve tüketim anlayışına karşı küçük esnaf ile toplumsal dayanışmayı öne çıkartan politikalar üretmek Çanakkale’nin kıyı ekosistemlerini ranta açan şehir imar planlarına, doğal ekosistemleri ve habitatları yok eden kirletici sanayi yapılarına karşı geniş mücadele ve direniş birliktelikleri oluşturmak Derneğimizin başlıca hedefleri arasındadır. Her sivil toplum örgütü gibi bizim de ayrı bir vaadimiz var: emek vermeyi vaat ediyoruz yeteneğimiz kadar. Ekosistemin dengesini bozmak isteyenlere de “DUR” demek istiyoruz. Bugün hem tanışmak, hem kendimizi tanıtmak için bir araya geldik. Barış içinde yaşayan özgür ve şenlikli bir toplum istiyoruz.”
Paylaş