Tutuklananlar suçlu mudur, değil midir; bu başka bir yönü yaşanılanların...
Hakan Evirgen’in söyledikleri günümüzde çok tartışılan hukuk sistemimizin özüne ilişkin çok önemli tespitlerdir.
Evirgen, Su işlerinde yapılan operasyon için gözaltına alınmalardan tutuklanmaya kadar olan süreçte önemli hukuksuzlukların yapıldığını gündeme taşımıştı.
Evirgen’in işaret ettiği gibi soruşturma aşamasındaki hukuksuzluklar nedeniyle insanlar uzun yıllar cezaevlerinde tutuklu kalmakta, tutuklamalar bir cezaya dönüşmekte, nihai olarak da asılsız gerekçeler ile cezalandırılmaktadır.
Daha dün parasız eğitim istedikleri için 2 öğrenciye 9 yıl hapis cezası verildi.
Özel yetkili mahkemeler bir kez daha ne kadar özel olduklarını gösterdiler.
Burada işleyen hukukun mantığı değil, özel durumların gerekleridir.
Bu işleyiş gelinen noktada hükümeti bile rahatsız eder noktaya getirmiştir ve bazı düzenlemeler gündemdedir.
Bu konu da ayrı bir tartışma konusudur.
Yaşanılan olaylar artık bardağı taşırır noktaya gelmiştir.
Tamamen keyfi cezalandırmalar, özgürlük ve demokratik hakların hiçe sayıldığı günlerden geçmekteyiz.
Bu durumun bu şekilde sürmesi düşünülemez.
Her farklı sesin susturulması, kendisi gibi düşünmeyenlerin cezalandırılması temelinde var olan bir uygulama kabul edilemez.
Bu şekilde bir gelişme ile ülkemizin gideceği tek bir sonuç vardır; kargaşa...
Bu sonuç ülkemizdeki herkesi olumsuz etkileyecek bir durumdur.
Kaos ve kargaşanın kimseye faydası olmamıştır, olamayacaktır; bu gelişmelerin önü alınmalıdır.
Demokratik hak ve özgürlükler ile insanca bir yaşamın asgari koşulları için seferber olunmalıdır.
Burada herkese düşen bir görev vardır demokrasi ve özgürlüklerin gelişimi için
Vatandaş olarak müdahil olmalıyız.
‘Bana ne’ mantığı ile duyarsız kalanların yarın hukuksuzluklardan kendilerinin mağdur olmayacaklarının hiçbir garantisi yoktur.
Hamasetten, gerçeklere....
Başbakan Çanakkale’de Çanakkale Savaşlarının önemine değindi.
Çeşitli milliyetlerden vatandaşların hep birlikte vatan savunmasını anlattı.
Geçmişinden ders almayanların geleceğinin olmayacağı gerçeği ile; şimdi yaşadıklarımızı sorgulamalıyız.
Dün vatan toprakları için kanlarını veren insanların, torunlarından çocuklarından, bugün topraklarını; küresel sermayenin entegrasyonu bağlamındaki ilişkiler kapsamında altın madencilerine terk edilmesi istenmektedir. Çıkarılan yasalar yönetmelikler ile bunun yolu açılmaktadır.
Yine dün omuz omuza bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele edenler bugün başta Kürt halkı olmak üzere yoğun bir asimilasyon politikası altındadır.
Belki Başbakan Çanakkale’de konuşurken bir çok yerde operasyonlar, gözaltılar sürmekteydi.
O zaman ne anlamı kaldı, geçmişin bu onurlu mücadelesini dilinden düşürmemenin!..