"Hayır demekle yetinmemeli, örgütleyicisi olmak lazım..."

741

 Çanakkale Halkevi tarafından geçtiğimiz hafta sonu Çanakkale Belediyesi Çalışanları Sosyal Tesisleri’nde düzenlenen bir etkinliğe konuşmacı olarak gelen Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Nuri Günay ile Anayasa paketi ve referandum süreci hakkında konuştuk. Günay, Halkevleri’nin Anayasa paketine bakışı ve referandum sürecinde yapacakları çalışmalar hakkında gazetemiz Çanakkale OLAY’a konuştu. Konuşmasına Anayasa paketini değerlendirerek başlayan Günay; “Bu paket, birincisi Tayyip Erdoğan’ın ya da AKP’nin iktidarını sürdürebilmesi açısından zorunluluk olarak gördüğü bir değişiklik. İster rejim, ister sistem değişikliği deyin, dünya üzerinde çok örneği olmayan, 1876 Anayasası ile bile karşılaştırıldığında onu bile aşan tarafları olan, Türkiye’nin 100-150 yıllık birikimi, bizim her ne kadar tam olarak kabul etmediğimiz ve daha fazlasını istediğimiz hem demokratikleşme, hem de laiklik sürecine dair var olan kırıntıları bile ortadan kaldırmayı hedefleyen bir Anayasa değişikliği. Bu Aynı zamanda şu zorunluluktan kaynaklanıyor, AKP iktidarı 15 yıllık iktidarını geride bıraktı ve bu 15 yıl içerisinde yürüttüğü politikaların tamamı hemen hemen neredeyse bir suç toplamı olarak değerlendirilebilir. Ortadoğu politikasından tutun da ülke içerisindeki baskıcı politikaların sonuçlarına kadar, Roboski katliamından onlarca örneğini sayabileceğimiz katliamlara kadar türlü suçlar biriktirdi. Bunun yanın da kent suçları biriktirdi. Talan yağma, savaş suçları… Bunların iktidardan düştüğü anda karşısına çıkacağı biçim, doğrudan yargılanma, bunların hesabının sorulması şeklinde olacak. Bunun için de asla iktidardan düşmemesi gerekiyor. Bunun için de her şeyi yapıyor. Bunun bir aşaması 7 Haziran’dan sonraki politikasıydı. Şimdi bakıyoruz ki, Başkanlık ile devam ediyor. İki Başlılığı ortadan kaldırmak vesaire gibi çok zayıf söylemleri var. Hiçbir gerekçeleri güçlü değil. Normal şartlarda anlaşılamaz gerekçeler, ama biz bunları çok iyi anlıyoruz tabi. Bu bir iktidar devamı için mutlak görülen adım” dedi. 

 
“1 Ocak’tan itibaren bizim referandum çalışmamız da başlamış oldu”
1 Ocak gecesi yaşanan Reina saldırısı ile birlikte referandum çalışmasına başladıklarını belirten Günay; “Esasında bu laiklik meselesi ile laiklik meselesinin gündeme oturduğu 1 Ocak’tan itibaren bizim referandum çalışmamız da başlamış oldu. Biliyorsunuz, Reina saldırısının ardından İstanbul Okmeydanı’nda kahvede konuşma yapan bir arkadaşlarımız doğrudan İç İşleri Bakanlığı tarafından hedef gösterildi ve sonrasında ülke gündemi bununla epey bir çalkalandı. Bu aslında AKP’nin de, bizim de durduğumuz yer açısından kritik öneme sahipti. Sonrasında da referanduma yönelik çalışmalarımız devam ediyor” dedi. 

“Hayır kampanyasını kendimizden ibaret görmüyoruz”
Referandum sürecinde nasıl bir çalışma tarzı öreceklerini belirten Güney; “Bizim önerdiğimiz çalışma biçimi, bu süreçte “Hayır” kampanyasını kendimizden ibaret görmüyoruz. Yani Halkevkleri’ne ait komiteler kurmak, meclisler kurmak değil bugünün tarzı. Bugün aslında ‘Hayır’ çalışmasını yapabileceğimiz ilerici, her türlü muhalif toplumsal kesim ile birlikte yol yürümek gibi bir fikrimiz var. Bu basit olarak örgütleri yan yana getirelim, oradan bir platform çıkaralım değil. Böyle bir kaygıdan bahsetmiyorum. Bahsettiğim, bu ülkede ilerici değerlere sahip, laikliği, demokrasiyi kabul eden ve önümüze konan bu yasaya karşı olan herkesle beraber çalışmak gibi bir fikrimiz var. Herkese de bunu öneriyoruz. Bunun adı meclis, komite, başka bir şey olabilir. Yerin özelliklerine göre değişebilir. Stratejisinin de şu olması gerekir diye düşünüyoruz, solcuların solculara, sosyalistlerin sosyalistlere neden ‘Hayır’ dememiz gerekir propagandasını yapması bugün işimize yaramaz. Çünkü bu artık sol içi ideolojik bir mesele değildir. Bir önceki referandumda örneğin boykot vardı, yetmez ama evet vardı ve hayır vardı. Biz hayır denilmesi gerektiğini düşünüyorduk ve çeşitli sol, sosyalist örgütler ile yan yana gelip, bu yüzden solcular ‘Hayır’ demeli diye bir propaganda yapıyorduk. Bugün öyle bir şeye ihtiyaç yok. Zaten ‘Evet’ ve ‘Hayır’ olarak bölünmüş durumda. Bugünün iki aylık stratejisi sandıktan ‘Hayır’ı çıkartmak için gerekli taktikleri uygulamaktır diye düşünüyoruz” dedi. 
 
“Gerçekleri net bir biçimde anlatmak bugünün temel görevidir”
Yapılacak olan referandum çalışmasının sağ kesime iyi görünmek adına kendi ilkelerinden vazgeçerek değil, gerçekleri anlatarak yapacaklarını ifade eden Günay; “Bu şu anlama da gelmiyor, sosyalistlerin sağ kitlelere dilini değiştirip, kendi kimliğinden soyutlanarak çalışma yapması anlamına gelmiyor. Bugün sosyalistler açısından yapılacak şey bellidir. Çok açık bir biçimde gerçekleri anlatmaktır esasında. Yapmaya çalıştığımız şey de budur. Gidip sağcılara olmadığımız bir biçimde propaganda yapmak değil. Bu zaten tutmaz da. Sosyalistlerin bugün görevi olarak ikili bir görevi olduğu tarifinde bulunabiliriz. Bir tanesi ‘Hayır’ diyecek bütün insanlara ‘Hayır’ demen yetmez, mutlaka bu iki aylık süre zarfında ‘Hayır’ın örgütleyicisi olman, bunu toplumda anlatman gerekir, eşine dostuna akrabana anlatman gerekir, bu bir yurttaşlık görevidir diye tarif etmemiz lazım. Bu birinci görev. Şu anda da bu aşamadayız. İkinci görev de, gidip gerçekten bu meselede kafası karışık olan AKP’ye oy vermiş, vermemiş, ama durumu anlamaya çalışan insanlara gerçekleri net bir biçimde anlatmak bugünün temel görevidir diye düşünüyoruz. Referandum sonucundan ne çıkarsa çıksın, nasıl ki bundan önceki seçim sonuçlarını kabul etmedilerse, bu seçim sonucunda ‘Hayır’ çıktığında da kabul etmeyebilirler. Böyle olduğunda, bu ‘Hayır’ı kabul ettirecek demokratik mekanizmalar, örgütlenmeler de bu dönemin diğer bir hedefi olarak önümüze koymamız gerekir” dedi. 

“Çok basit bir cümle bile bütün bu süreci bozuyor”
Referandum sürecinde ‘Hayır’ çalışması yapanlara yönelik uygulanan baskılara da değinen Günay, bunun kaçınılmaz bir durum olduğunu belirterek; “Bu da iktidar açısından kaçınılmaz bir durum. Çünkü bu kadar televizyonları, gazeteleri ele geçirmişken, ‘Evet’ diyenler bu kadar devletin imkanları ile çalışırken bile, bir tane ‘Hayır’cının çok basit bir cümlesi bile bütün bu süreci bozuyor. Çünkü bu dönüşümün içerisinde akıl, mantık, hiçbir şey bulunmuyor. Bundan kaynaklı olarak iktidar bu süreci baskı ile sürdürmek zorunda. Kendileri açısından böyle görüyorlar. Bizim açımızdan kabul edilemeyecek siyaseti bu yüzden ortaya koyuyorlar. Küçücük bir aralıkta, azıcık bir rahat bırakma ortamında görüyoruz, her yerde gümbür gümbür bir ‘Hayır’ kampanyası var memlekette. Belki de bizim tahminlerimizden daha fazla. İşte bu AKP açısından çok büyük bir dezavantaj. Bu yüzden bu baskılar. Silah sıkılması da, vapurda yaşanan olay da, gözaltılar da bu nedenle. Türkiye nerdeyse şu ikileme geldi, AKP de çok ciddi bir şekilde bunu pompalıyor ideolojik olarak, ‘Hayır’ diyenler vatan haini gibi gösterilmeye çalışılıyor. Şimdi bir referandum sandığı koyuyorsun, ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ diyebilirsin. Bunun pusulası da var. Pusulası bile olan bir şeyi bana tercih olarak koyuyorsun, ben buna ‘Hayır’ diyorum, o zaman sen vatan hainisin diyorlar. Türkiye tarihinde böyle bir iktidar baskısı, bir ideolojik baskı yok” dedi. 

“Türkiye toplumunda bu direnç mevcut”
‘Hayır’ çalışmasına yapılan baskıların, ‘Evet’çilerin topluma anlatacak bir şeyleri olmaması sebebi ile yapıldığını belirten Günay; “Bu baskının nedeni çok belli. Çünkü bu yapılmak istenen şey toplumun içerisinde anlatılamaz.  Akıl sahibi, vicdan sahibi insanlar bunun zaten neden yapıldığını görüyorlar. O yüzden bu baskılara devam edecekler. ‘Hayır’ı yasadışı ilan etmeye, hain filan ilan etmeye çalışacaklar, ama bununda çok ciddi sınırları var. Bu ülkede tutmuyor bunlar. Rıdvan Dilmen ile bir kampanya başlatıyorsun, başında Rıdvan Dilmen, ortasında Sedat Peker, şimdi de Cübbeli Ahmet Hoca ile devam etsin. Bu bizim açımızdan iyi bir şey. Sedat Peker de nihayetinde ‘Hayır’ diyenleri tehdit ediyor. Buna göğüs germemiz gerekiyor. Türkiye toplumunda bu direnç mevcut. Sosyalistler hep başka bir şeyi, ileri bir şeyi savunur, düzen de bunu makulleştirmeye çalışır. Şimdi dönem, makul olanı biz savunur hale geldik. Artık akıllı olun demek bize kalıyor. Çünkü o kadar çılgınca şeyler istiyorlar” dedi. 
 
“Hayır’ın taşıyıcısı olmak bugün kritik bir şey”
Çanakkale’den hayır oyu çıkacağına inandığını ifade eden Günay, ancak bu süreçte ‘Hayır’ oyu kullanmanın yetmeyeceğini ve bunu örgütleyicisi de olunması gerektiğini ifade ederek; “Çanakkalelilere referandumda ‘Hayır’ demelisiniz sözünün çok özel bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Çanakkale’nin zaten büyük bir kısmı ‘Hayır’ diyecektir. Ama mutlaka yurttaşlık görevi olarak bunu herkes üstüne vazife edinmeli, ‘Hayır’ın taşıyıcısı olmak bugün kritik bir şey. Anket sonuçlarının çoğunda, bu ülkede laiklikten, demokrasiden yana olan insanlar ‘Hayır’ diyeceğini söylüyor. Ama sandıktan bir biçimi ile ‘Evet’ çıkacağını söylüyor. Bu yanlış bir algı. Bu bizi atıl hale getirir. Diğer insanlar ile konuşmamızı psikolojik olarak engeller. Hiç böyle şeylere girmeyelim. Kritik iki ay geçireceğiz. Sandıktan ‘Hayır’ çıkma olasılığı çok yüksek. Ben böyle çıkacağına inanıyorum. Çanakkaleliler de gidip sandıkta ‘Hayır’ oyu kullanacaklardır. Ama bununla yetinmesinler. Bu iki ay boyunca kim varsa, mutlaka insanlara bunu anlatsınlar. Maddeler ortada, her şey ortada. Kimse umutsuzluğa kapılmasın” dedi. 
(Seçkin Sağlam)
Paylaş