Bursa Şehir Plancıları Odası tarafından hazırlanan 1/100 binlik çevre düzeni planı, Şehir Plancıları Odası Çanakkale Temsilcisi Kemal Albayrak tarafından açıklandı. Yoğun ve titiz bir çalışmanın sonucunda hazırlanan rapor, dünkü gazetemiz sayısında da yer alan “Plan hazırlama sürecine katılım” başlığı altındaki eleştiriler de başlıyor. Teknik eleştireler konu ve sektörlera ait alt başlıklarla sunulurken, planın kent halkı ve ilgilileri tarafından dikkatle incelenmesi gereken kısımları kamuoyu ile paylaşıldı. “Çevre Düzeni Planları, yasal açıdan ve içerikleri itibariyle kentlerin Anayasası olarak nitelendirilen üst ölçekli planlardır” denilen raporda “Kentlerin geleceklerine ilişkin gerek mekânsal gerekse sektörel kararlar, çevre düzeni planları ile belirlenmekte olup; alt ölçekli tüm planların çevre düzeni planlarına uygun olarak hazırlanması yasal bir zorunluluktur. Dolayısıyla çevre düzeni planları, onaylandıkları alan içerisinde yaşayan herkesi yakından ilgilendiren planlar olmaları sebebiyle, plan kararları oluşturulurken katılımcı bir sürecin işletilmesi gerekmektedir. Balıkesir Çanakkale Planlama Bölgesi için onaylanan çevre düzeni planı planının ardından bölgede yapılan toplantılarda; planın hazırlama sürecinde katılımcı bir sürecin işletilmediği, plan kararlarının bölgede yaşayan kurum ve kuruluşlar ile ilgili meslek gruplarınca tartışılmadan onaylandığı tespit edilmiştir. Bu denli önemli bir planın, bölgede yaşayanlarca tartışılmaması, bu sürecin onay sonra askı itirazlarına bırakılması kabul edilemez bir tutumdur. Yıllardır tüm planlama süreçleri için katılımcı yöntemlerin öne çıkarıldığı bir süreçte, yüz binlerce insanı etkileyecek bir planın Bakanlıkça onaylanarak askıya çıkarılması, merkeziyetçi bir anlayışı göstermekle birlikte, bölge için önemli sorunları da beraberinde getirecektir” ifadeleri dikkat çekti;
İşte 1/100 binlik çevre düzeni planı ile ilgili teknik raporun ayrıntıları;
Sürdürülebilirlik
Plan açıklama raporunda genel yaklaşımın 4 başlık altında toplandığı bunlardan birinin de “sürdürülebilir gelişme yaklaşımı” olduğu ifade edilmiştir. Ancak plan önerileri ve plan uygulama hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; kentsel, kırsal ve ekolojik sürdürülebilirlik konularında yol gösterici hiçbir ifadeye rastlanılmamıştır. Özel yasalarla korunan alanların korunmaya devam edeceğinin plan hükümlerinde ifade edilmesi, planın sürdürülebilir yaklaşımda olma iddiasının içini doldurmaktan uzaktır. Günümüzde Planlama literatürüne girmiş olan ve karbon ayak izinin azaltılması, iklim değişikliği ile mücadele programları gibi bölge ölçeğinde değerlendirilmesi gereken konular ile ilgili olarak yerel idarelere dayanak teşkil edecek hükümler bulunmamaktadır.
Planlamanın Vizyonu ve Amacı
Çevre Düzeni Planları, hazırlandıkları alanın sosyal, ekonomik, doğal ve kültürel özellikleri araştırılarak, kentler için gelecek vizyonlarının oluşturulduğu ve tüm amaç ve hedeflerin bu vizyon doğrultusunda belirlendiği planlardır. Plan Açıklama Raporunda vizyona ilişkin başlık yer almakta olup; raporun içerisinde bölge için herhangi bir Vizyon belirlenmemiştir. Bunun yerine, hemen her planda görebileceğimiz bir Amaç belirlenmiştir. 2 ili kapsayan ve hemen her açıdan önemli potansiyellere sahip bu alan için, genel ifadelerin yer aldığı bir amaç belirlenmiş olması, plan için önemli bir eksiklik olarak göze çarpmaktadır.
Kurum görüşleri
Üst ölçek planların hazırlanması aşamasında alana ilişkin verilerin toplanmasındaki en önemli husus kurum görüşlerinin sağlıklı bir şekilde alınmasıdır. Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinde de Çevre Düzeni Planları yapımında bu konuya dikkat çekilmiş ve hangi konularda kurum görüşlerinin alınması gerektiği ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. Fakat bölgede yapılan toplantılarda, plan hazırlama sürecinde kurum görüşlerinin sağlıklı bir şekilde alınmadığı belirlenmiştir. Plan açıklama raporunda da kurum görüşlerine ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Tüm mekansal kararların belirlendiği bir plan için kurum görüşlerinin eksiksiz ve sağlıklı bir şekilde alınmamış olması, tüm bölge için çok ciddi riskleri de beraberinde getirecektir.
Nüfus
Çevre Düzeni Planları hazırlanırken alınan tüm mekansal ve sektörel kararların temelini, hedef yılı için belirlenen nüfus projeksiyonları belirler. Çünkü bölgenin nüfus gelişimi, konut alanlarından çalışma alanlarına kadar tüm kararları doğrudan etkileyen en önemli kabullerdir. Planlama Bölgesi için aşağıdaki nüfus kabulleri yapılmıştır; Tablolardan görüldüğü üzere planlama bölgesi nüfusu 25 yıllık bir projeksiyon içinde yaklaşık 3 kat attırılmıştır. Bu artışın büyük bölümü de kentsel nüfusta gerçekleşmiştir. Yani onaylanan plan, Balıkesir ve Çanakkale illeri için kırsal yapının büyük ölçüde terk edilerek kentsel bir gelişmeyi öngörmektedir. Önemli tarım ve orman alanlarının bulunduğu bir bölgede, kırsal yapıdan uzaklaşan bu plan kararı önemli soru işaretleri barındırmaktadır. Diğer yandan plan açıklama raporunda, yukarıdaki nüfus kabullerinin hangi yöntemlerle ve hangi gelişmeler ışığında yapıldığına ilişkin herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Tüm plan kararlarını etkileyen bu kabullerin gerekli bilimsel ve teknik araştırmalar yapılmadan oluşturulması, tüm mekansal kararların da hatalı olmasına yol açacaktır.
Konut alanları
Yukarıda belirtilen nüfus kabulleri doğrultusunda planda gelişme alanları belirlenmiştir.
Gelişme alanlarının dağılımına bakıldığında; Balıkesir ve Çanakkale kent merkezlerinde büyük alanlar gelişme alanları olarak belirlenmekle birlikte; merkez yerleşmeler dışındaki gelişme alanlarının büyük oranda kıyı bölgelerinde olduğu görülmektedir.
Kıyı bölgelerinde en çok dikkat çeken alanlar, Bozcaada’nın güneyi ile birlikte Çanakkale Boğazının kuzey bölgeleri ile Edremit Körfezinde belirlenen gelişme alanlarıdır.
Özellikle Edremit bölgesinde yoğun olarak bulunan zeytinlik alanları ve tarım alanlarının bu şekilde konut alanlarına açılması, nüfusunda kırsal yapıdan kentsel yapıya dönüşeceği öngörüsü ile birlikte düşünüldüğünde; planın kurgusunun tarım alanlarından ve tarımsal üretimden vazgeçilerek, inşaat sektörüne dayalı bir gelişim kurguladığı açıkça görülmektedir.
Ayrıca, planla belirlenen kentsel gelişme alanlarından, özellikle Edremit Körfezi ve Çanakkale İl merkezindeki öneri alanın Jeolojik açıdan yerleşime uygunluğuna dair herhangi bir araştırma mevcut değildir.
Turizm alanları ve karma kullanım alanları
Gelişme alanları ile birlikte turizm alanları ve karma kullanım alanları (konut ve turizm) da kıyı bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Bu alanların öne çıktığı bölgeler; Gökçeada’nın güneyi, Çanakkale’nin batı kıyıları ve Saroz Körfezidir. Özelikle Gökçeada, henüz yapılaşmanın bulunmadığı güney kıyılarındaki çok büyük turizm alanları ile dikkat çekmektedir. Gelişme alanları ile birlikte düşünüldüğünde, tüm kıyıların oldukça yoğun bir yapılaşma sürecine gireceği açıkça görülmektedir.
Sanayi, enerji ve maden alanları
Doğal açıdan hassas alanlar (Kaz Dağları), tarım alanları, orman alanları ve sit alanlarının oldukça yoğun olduğu bölge için çok önemli sanayi, enerji ve maden alanları kararları verilmiştir. Bu yaklaşım, plan açıklama raporunda da açıkça belirtilmiştir. Plan açıklama raporunun ilgili bölümünde; planlama bölgesi içinde turizm ile birlikte maden, enerji ve sanayi sektörlerinin dikkate değer, geliştirilmesi hassasiyet arz eden sektörler olduğu belirtilmiştir.
Sanayi alanları
Plan genelinde sanayi alanları belirlenmiş olmasının yanında; Bandırma ilçesi sınırlarında önerilen sanayi alanı özel olarak dikkat çekmektedir. Bandırma ilçesinin batısında, çevre yolu ile kıyı kesimi arasında yaklaşık 4800 hektarlık bir sanayi alanı önerilmiş olup, bu büyüklükte bir sanayi alanı ülke genelinde eşine az rastlanır bir durumdur. Bu büyüklükte bir sanayi alanı, sadece Bandırma ilçesini değil, tüm bölgeyi birçok açıdan değiştirebilecek niteliktedir. Başta bölgenin doğal alanları üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler olmak üzere, nüfus baskısı ve ulaşım bağlantıları ile birlikte tüm bölgenin çehresini değiştirecektir. Diğer yandan önerilen sanayi alanı, hali hazırda tarımsal üretimin ve sulamanın yapıldığı bir bölgede olup; planın tarımsal üretimi tamamen gözden çıkardığının da en önemli göstergelerinden biridir. Ayrıca önerilen sanayi alanında nasıl bir üretim yapılacağı, ne üretileceği, hammadde ve Pazar bağlantılarının nasıl olacağı gibi soruların cevabının planda verilmemesi planın önemli eksiklerinden biri olarak sayılabilir.
Enerji
Bandırma ilçesine önerilen sanayi ile birlikte, Çanakkale il sınırlarının kuzey kıyıları da enerji üretim tesisleri için ayrılmıştır. Plan üzerinde herhangi bir alan ayrılmamış olup; söz konusu alanın üstelik ithal kömüre dayalı termik santrallerin yapılabileceği bir alan olması plan hükmü ile sağlanmıştır: 8.10.5.2. bölgede tesisleşmiş olanların haricinde, Çanakkale il sınırı ile Şevketiye yerleşimi arasındaki kıyı bandının dışında kalan planlama alanında, ithal kömüre dayalı termik santral kurulumuna izin verilmez. Mevcut durumda 2 adet termik santralin bulunduğu alanda, onlarca santral daha yapılmasının önünü açan bu karar; Kaz Dağları başta olmak üzere tüm bölgeyi olumsuz etkileyecek, tarım alanlarından yerleşme alanlarına kadar çok büyük çevre sorunlarına yol açacaktır. Diğer yandan, plan genelinde kömüre dayalı termik santrallerin bakanlıkça değerlendirileceği belirtilerek, aslında tüm alanda termik santrallerin yapılabileceği de karar altına alınmıştır. Bu durum planın kendi içinde çeliştiğini göstermekle birlikte, gelecek kararlarını oluşturan planların bu kadar hassas bir konuda böyle esnek kararlar vermesi, planlama ilkeleri, koruma ve kullanma dengesi ile de çelişmektedir.
Maden Alanları
Planın maden alanlarına ilişkin hükümleri oldukça esnek olarak kurgulanmıştır. Hiçbir doğal alan maden açısından sakıncalı ilan edilmeyerek, maden sanayi için yalnızca kurum görüşünü yeterli kılarak tüm planlama alanı madencilik için bir potansiyel olarak belirlenmiştir.
Ulaşım
Plana bakıldığında ulaşım açısından en önemli kararın Çanakkale boğaz geçiş köprüsü olduğunu söylemek mümkündür. Uzun yıllardır dönem dönem çeşitli kesimlerce dile getirilen boğaz köprüsü, bu plan ile ilk defa yasal statüye kavuşmuştur. Köprü bağlantısı, yapımı devam etmekte olan İstanbul-İzmir otoyoluna bağlanmakta, kuzeyden de İstanbul’a ulaşıp Marmara Denizinin çevresi bir otoyol ile çevrilmiş olacaktır. Diğer yandan bu büyüklükte bir yol ile birlikte, tüm yol güzergahı ve bağlantı yolları üzerinde ciddi bir yapılaşma baskısı meydana gelecek olup, örneğini İstanbul 2. Boğaz köprüsünde gördüğümüz gibi, gelecekte telafisi imkansız sonuçlar doğuracaktır.
Bozcaada ve Gökçeada
Bozcaada; tamamı sit alanları ile kaplı, tarihi ve kültürel mirası, özgün mimarisi ve çok değerli tarım alanları (üzüm bağları, şarapçılık) ile öne çıkmış bir ada olup, ada genelinde yapılaşmanın oldukça kısıtlı olduğu, günümüze kadar büyük oranda korunabilmiş önemli bir alandır. Benzer biçimde Gökçeada ise, önemli tarihi alanları ve tarım toprakları (zeytin) ile öne çıkan, merkez yerleşmesi ve kuzey bölgeleri dışında yapılaşmanın neredeyse hiç olmadığı, oldukça hassas bir alandır. Plan kapsamında Bozcaada ve Gökçeada için özel hükümler düzenlenmiş, bir anlamda bu iki ada ayrı olarak değerlendirilmiştir. Teknik raporda da bu kapsamda ayrı olarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Öncelikle bu iki ada için düzenlenen plan hükümlerine bakıldığında, adaları diğer alanlardan ayıran en önemli kararın adalarda hazırlanması zorunlu tutulan Kentsel Tasarım Rehberi olduğu görülmektedir. Tüm alt ölçekli planları ve uygulamaları yönlendirmek amacı ile hazırlanması zorunlu tutulan Kentsel Tasarım Rehberi ilk bakışta olumlu bir karar olarak gözükse de, kararın uygulanması aşamasında önemli sorunlar barındırmaktadır. Kentsel Tasarım Rehberi hususundaki en önemli sorun, böyle bir rehberin ülkemiz planlama sisteminde yer almamasıdır. Ne İmar Kanununda ne de Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinde böyle bir rehber yer almamaktadır. Dolayısıyla bu rehber yasal sistemimiz içinde yer almamakta olup, rehberin hazırlanma şartları, onay merci ve uygulanmasına ilişkin çok ciddi yasal boşluklar bulunmaktadır. Bu karar dışında Bozcaada ve Gökçeada için plan hükümlerinde çok önemli bir husus bulunmamakta olup, plan üzerinde yapılan incelemede ise, plan genelindeki inşaat rantı odaklı yaklaşımın bu adalarda da kendisini hayli baskın olarak gösterdiği görülmektedir. Bozcaada’nın güney kıyıları gelişme konut alanı olarak imara açılmakta iken, tarım alanlarındaki yapılaşma şartları ile tüm tarım alanları bağ evi adı altında ikinci konut yapımına uygun hale getirilmekte olduğu görülmektedir. Bu durum tamamı sit alanı olan ve önemli ölçüde üzüm üretilen adanın tamamen tarımsal üretimden koparılıp turizm ve inşaat sektörüne ve yapılaşmaya teslim edilmesi anlamına gelmektedir. Gökçeada kıyıları ise turizm alanları olarak planlanmış ve neredeyse tamamında hiçbir yapılaşmanın bulunmadığı bu alan turizm amaçlı yapılaşmaya açılmıştır. Diğer yandan Gökçeada’da parsel ölçeğinde olsa dahi ulusal medyada da geniş olarak yer bulan ve mahkeme kararları ile yasallığı ortadan kalkan Bademli Köyündeki otel alanının çok küçük bir leke olarak plana işlenmiş olduğu tespit edilmiştir. Bu durum bile tek başına planın nasıl rant odaklı olduğunu gözler önüne sermektedir. Son olarak bu iki adadaki inşaat ve yapılaşma temelli yaklaşımla beraber adaların içerisine 1. Derece yollar önerilmiştir. Tamamı sit alanları ile çevrili olan, önemli sosyal ve kültürel değerlere sahip bu iki adanın, gelişme alanları, turizm alanları ve 1. Derece yollar ile inşaat sektörüne teslim edilmesi kabul edilemez bir tutumdur. Bu şekilde gelişmelerin olması halinde adalar tüm tarımsal, sosyal ve kültürel özelliklerini yitirecek ve turizm açısından dahi olumsuz olarak etkileneceklerdir.
Sonuç ve değerlendirme
Tüm bu değerlendirmeler ışığında; planın genel anlamda bölgeyi tarımdan uzaklaştırarak, Bandırma ilçesi ve batısının da içine alan kuzey kıyılarını sanayi ve enerji tesislerine teslim ettiği, başta Bozcaada ve Gökçeada olmak üzere tüm kıyıları konut ve turizm alanları adı altında imara açarak yapılaşmayı öngördüğü söylenebilir. Planda önerilen kentsel gelişme alanları, turizm, sanayi alanları, enerji üretim tesisleri, maden sahaları..vb yönelik önerilen alanların ve geliştirilen plan hükümleri; Planın ana amacı olan ve plan hükümleri/amaç bölümünde yer alan “ekolojik dengeyi bozacak müdahalelerin engellenmesi, kültürel ve doğal değerlerin korunmasını sağlayacak biçimde sosyal, ekonomik, kültürel ve mekansal gelişmenin yönlendirilmesi” ifadesi ile çelişmektedir. Plan Açıklama Raporu 3.4.8.nüfus ve mekânsal kullanımlara yönelik hedeflerde yer alan “Plan kapsamında 2040 yılı nüfus projeksiyonları doğrultusunda geliştirilmesi gereken yerleşimlerle ilgili mekânsal öngörülerde çeşitli mekânsal gelişmeyi belirleyici (doğal, yapay ve yasal eşikler) unsurlar dikkate alınarak gelişme kararları üretilecektir.” ifadesine aykırı olduğu görülmektedir. Plan Açıklama Raporu 6.2. yöntembölümünde; “Sürdürülebilirlik esas alınarak genel planlama yaklaşımına uygun, Çevresel değerlere duyarlı, Uygulanabilirliği mümkün, sorgulanabilir, geliştirilebilir bir planlama yaklaşımı vb. unsurlar dikkate alınmıştır.”denmekte olup söz konusu planın bu yaklaşım ve yönteme aykırı kararlar içerdiği görülmektedir ve alt ölçekli planlama süreçlerinde uygulanabilirliği kesinlikle tartışma konusu olacaktır.