İsrail ile Filistin arasındaki gerilim, son günlerde tırmanarak devam ediyor. Hamas, 7 Ekim’de başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu’nda, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşılık vererek, çok sayıda İsrailli askeri esir aldığını duyurdu. Bu gelişme, İsrail’in, esir düşen askerlerini kurtarmak için her türlü yolu deneyeceği ve hatta askerlerinin hayatını tehlikeye atacak eylemlere başvurabileceği ihtimalini akıllara getirdi. İsrail’in bu konuda, yıllardır uyguladığı ve insan hakları savunucuları tarafından eleştirilen bir protokolü bulunuyor: Hannibal Protokolü.
Hannibal Protokolü, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) kayıp bir askerin düşman eline düşmemesi için uyguladığı bir dizi kural ve talimattır. Protokol, askerin kaçırılmasını önlemek için gerekli her türlü eylemi yapmayı, hatta askerin hayatını tehlikeye atmayı içerir. Protokol, 1970’lerde İsrail’in Lübnan’a müdahalesi sırasında geliştirildi. Bu dönemde, İsrailli askerler Hamas tarafından kaçırıldı. Protokol, bu kaçırmaları önlemek ve kaçırılan askerlerin serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla oluşturuldu.
Protokole göre, bir askerin düşman eline geçtiğine dair bir şüphe varsa, askeri kurtarmak için gerekli her türlü askeri operasyonun başlatılması, askeri kaçırmak için kullanılabilecek tüm yolların kapatılması ve askeri kurtarmak için gerekli her türlü diplomatik girişimin yapılması gerekiyor. Ancak protokolün en tartışmalı yönü, askerin düşman eline düştüğü tespit edilirse, askeri kurtarmak için bir operasyon başlatılabilmesi ve bu operasyonda, askerin hayatını tehlikeye atabilecek herhangi bir eyleme izin verilebilmesi. Bu, pratikte, askerin kaçırılmasını önlemek için askerin kendisinin de öldürülebileceği anlamına geliyor. İsrail, bu protokolü, askerlerinin esir düşmesini ve karşı tarafın elinde pazarlık kozu olmasını engellemek için kullanıyor.
İsrail, Hannibal Protokolü’nü, askerlerinin esir düşmesini ve karşı tarafın elinde pazarlık kozu olmasını engellemek için kullanıyor. İsrail, esir düşen askerlerinin serbest bırakılması için, karşı tarafın talep ettiği fidyeleri veya tutuklu değişimlerini kabul etmek istemiyor. Bu nedenle, askerlerinin kaçırılmasını önlemek için, askerlerinin hayatını tehlikeye atacak eylemlere başvurabiliyor. İsrail, bu protokolü, daha önce de uyguladı. 2014 yılında, Gazze’de Hamas’ın bir İsrailli askeri kaçırdığı iddiası üzerine, İsrail ordusu, Hannibal Protokolü’nü devreye sokarak, Gazze’nin doğusundaki Rafah kentini bombaladı. Bu saldırıda, 130’dan fazla Filistinli sivil hayatını kaybetti. İsrail, bu protokolü, 2016 yılında iptal ettiğini açıkladı, ancak protokolün yerine neyin geçtiği veya protokolün tamamen sona erip ermediği belirsizliğini koruyor.
Hannibal Protokolü, insan hakları savunucuları tarafından eleştirilmektedir. Eleştiriler, protokolün askerin hayatını tehlikeye attığını, aşırı güç kullanımına yol açtığını, sivillerin zarar görmesine neden olduğunu ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu öne sürmektedir. Protokol, aynı zamanda, askerlerin kendilerini feda etmeye zorladığı, askerlerin psikolojik olarak baskı altında tutulduğu ve askerlerin insan haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle de eleştirilmektedir. Protokol, İsrail’in askerlerine ve Filistinlilere karşı gösterdiği aşırı şiddetin ve acımasızlığın bir göstergesi olarak görülmektedir.
İsrail ile Filistin arasındaki çatışmalarda, Hamas’ın çok sayıda İsrailli askeri esir alması, İsrail’in kendi askerini de öldürmeyi göze alan Hannibal Protokolü’nü gündeme getirdi. Bu protokol, İsrail’in, askerlerinin esir düşmesini ve karşı tarafın elinde pazarlık kozu olmasını engellemek için uyguladığı bir dizi kural ve talimattır. Protokol, askerin kaçırılmasını önlemek için gerekli her türlü eylemi yapmayı, hatta askerin hayatını tehlikeye atmayı içerir. Protokol, insan hakları savunucuları tarafından eleştirilmektedir. Eleştiriler, protokolün askerin hayatını tehlikeye attığını, aşırı güç kullanımına yol açtığını, sivillerin zarar görmesine neden olduğunu ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu öne sürmektedir. (Haber Merkezi)