Halkın yok sayılması

Ülkemizdeki sistem halkın yok sayıldığı, halkın taleplerinin görmezden gelindiği koşullarda işlemekte.
Öncelikle şunu belirtmek isterim; halkı yok sayanlar bunun bedelini ödeyeceklerdir.
Bu bir süreçtir, bunu hep birlikte yaşarak göreceğiz.
Çok kısa bir süre önce Kurşunlu Köylülerinin yaşam alanlarını yok edecek maden çalışmalarına karşı sürdürdüğü mücadeleyi, Kurşunlu Köyüne verilen desteği hep birlikte yaşadık.
Sonuç da bir köyün iradesi yok sayıldı, verilen çeşitli sözlere rağmen; maden çalışmaları köylünün kafasının üstünde aynen sürdürülüyor.

487
Kurşunlu Köyünün gerçeğini ve haklı taleplerini tekrar etmeye gerek yok.
Son derece haklı bir mücadele sürdürdüler, Bülent Özüren adlı vatandaş 22 gün süren açlık grevi sonrasında yetkililerin vermiş oldukları söze güvenerek eylemini sonlandırdı.
Fakat sistem madenciden yana olduğundan mücadelenin kazanımları yok sayıldı ve işin başına dönüldü.
Buradan çıkarılacak bir sonuç var.
Böylesi talepler ile sürdürülecek mücadele, lokal sınırlar içinde kalmamalıdır.
Kurşunlu Köyündeki maden, sadece Kurşunlu Köyünü etkilemeyecektir.
Bu konuda uzmanların belirttiği gibi maden çıkarma esnasında oluşacak pasa yığınlarının içindeki sülfürün, yağışların etkisiyle sülfürik asit olarak pasadaki ağır metalleri çözeceği , başta arsenik olmak üzere ağır metallerin Kurşunlu Halkının içtiği kullandığı sulara, ekim yaptığı topraklara karışacağı gibi, bölgenin hem içme suyu hem de tarımsal sulama kaynağı olarak var olan Bayramiç Barajına da karışacaktır.
Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin 19. Maddesi e fıkrasında içme ve kullanma suyu rezervuarlarının orta mesafeli koruma alanları için “Hiçbir şekilde maden ocağı açılmasına ve işletilmesine izin verilemez” hükmü varken çalıştırılan maden ocağının Bayramiç Barajı su havzasına bin 150 metre mesafesi ile koruma alanı içersinde bulunmasını görmezden gelen yetkililere  bu gerçeğin bir kez daha hatırlatılması gerekmektedir.
Bunun için, Kurşunlu köylülerinin tepkisini bölge köylülerinin tepkisi ile birleştirip bu felaketin önünü almak için daha kitlesel bir mücadelenin örülmesi gerekmektedir. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan son meclis toplantısında çevre adına yaşanan ve yaşanacak tehlikelere dikkat çekmek için önemli bir çalışmayı Çanakkale halkı ile paylaştı.
Kazdağlarındaki tehlikeyi, henüz sondaj aşamasında oluşturulan tahribatı belgeleyerek yaşanabilecek felaketlere dikkat çekti.
Aynı zamanda Çanakkale’nin su kaynağı olarak Atikhisar barajına yakın su havzalarında sürdürülen sondaj ve üretime geçilmesi durumunda siyanüründe devreye girmesi ile yaşanılacak tehlike gerçekten çok büyüktür.
Atikhisar barajı su havzasında sürdürülen sondaj çalışmaları sonrasında çevrenin bozulan dengesi itibarıyla geçen sene şiddetli yağışlar ile dağlardan Atikhisar baraj gölüne akan çamurun neden olduğu çamurlu su olayını bu kentte yaşadık.
Yaşanan bu gerçek, yaşanacak tehlikenin habercisidir.
Sorunun asıl kaynağı olarak sondaj çalışmalarının yarattığı bu tehlikeyi görmeden, yada özellikle gizleyerek akan suların çamurlu olmasını tartışmak tam bir Truva atı rolu ile altın madencilerine hizmet etmek demektir.
Yaşam alanlarımıza  sahip çıkmak, özelikle ileriki yılarda tedariki konusunda ciddi sorunların yaşanacağı  su kaynaklarımıza  sahip çıkmak bir insanlık görevidir.
Sistem halkın iradesini yok saysa da, şimdi hepimiz geleceğimize sahip çıkmak adına bu engeli aşmak zorundayız.
Diren Kazdağları, diren Çanakkale
Paylaş