havadurum

Halk Bahçesindeki Kedi Evleri kaldırılacak mı?

Halk Bahçesindeki Kedi Evleri’nin kuş türlerine zarar verdiği gerekçesiyle kaldırılması gündeme geldi. Evlerin kaldırılacağını Çanakkale Belediyesi yetkililerinin sözlü ifadeleriyle öğrenen hayvanseverler duruma tepki gösterirken, Kedi Evleri ile ilgili nihai kararın hangi yönde olacağı merakla bekleniyor.

1132

Çanakkale’de yer alan ve zengin bitki çeşitliliğine sahip olan Halk Bahçesi, tüm canlılar için önemli bir yaşam alanı. Tarihi arka planı da oldukça değerli olan bahçe, bugünlerde Çanakkale Belediyesinin öncülüğüyle kurulan Kedi Evleri varlığı nedeniyle sessiz bir tartışmanın da öznesi haline geldi.

Şehrin en önemli yeşil alanındaki Kedi Evleri, ilk projelendirilme çalışmalarında Alman Sokağı girişine kurulmuştu. Ancak 2018 senesinde çocuk oyun parkına yakın olması sebebiyle gelen şikayetler nedeniyle, bahçenin nispeten uzak köşesindeki özel bir işletmenin yanına kaldırılmıştı. O dönemlerde kamuoyunda yankı bulan konuya ilişkin belediye yetkililerinin basına yaptığı açıklamada, “Kedi Evleri yıkılıyor algısı yanlış. Biz burayı yıkmaya kalksak Kedi Köyü yapar mıyız? Halk Bahçesinde bu da bir ihtiyaçtır” ifadeleri yer almıştı.

Halk Bahçesindeki Kedi Evleri bugün ise bambaşka bir konunun odağında. Senelerdir sokak hayvanları ile ilgilenen Filiz Barmanbek, geçtiğimiz hafta Çanakkale Belediyesinden arandığını ve 10 gün içerisinde Kedi Evleri için yeni bir yer bulunarak, kaldırılması gerektiğinin kendisine iletildiğini söyledi. Uzun zamandır şahsi imkanları ile buradaki kedilerle ilgilendiğini ifade eden Barmanbek, gerekçe olarak kedilerin kuş türlerine zarar verdiğinin sunulduğunu aktardı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi ve Kuş Bilimcisi İbrahim Uysal ise konuya ilişkin bilimsel verileri sundu ve kuş türlerine verilen zararları anlatarak, ekolojik dengenin bozulduğuna dikkat çekti. İki tarafın da açıklamalarda bulunduğu konu için gözler ise sorumlu kurum olan Çanakkale Belediyesi’ne çevrildi.

“Ben kuşlarınızı alın götürün diyebilir miyim”

30 senedir sokak hayvanları ile ilgilenen ve Halk Bahçesindeki Kedi Evi’nde gönüllü olan Filiz Barmanbek, konuya ilişkin Çanakkale Belediyesi barınağından arandığını söyleyerek, “ÇOMÜ’de öğretim görevlisi bilim adamı, buradaki kuşların besinlerinin kediler tarafından tüketildiğini, kedilerin kuşlara zarar verdiğini iletmiş. Belediye de bana kedi kulübelerinin buradan kaldırılıp, 10 gün içerisinde başka alanlara taşınılması gerektiğini söyledi. 10 gün içinde taşınılabilir mi, bu nasıl bir açıklamadır. Burada hangi kuşun hakları korunuyor. İki tane güvercin görüyorum. İki güvercin de gelip, kedilerin mamasını yiyor, sularını içiyor. Bilim adamının açıklamasını çok talihsiz buluyorum, o zaman hayvansever değil. Biz burada kuşların de yaşayan tüm canlıların da haklarını korumakla, bakımlarını yapmak yükümlüyüz. Ben buraya bostan korkuluğu olarak gelmedim. Şu hayvanın kaç tane hastalığı varsa, tedavisini özel kliniklerde yaptırdım. Belediye iş birliğiyle de kısırlaştırma olaylarımız oldu. Elimden ne geliyorsa yaptım, emeğimin karşılığı böyle saygısızca laflar oldu. Ben bunu hak ettim mi, benim emeğime ne oldu. Belediye bana diyor ki, kulübeleri alıp başka yerlere götürecekmişiz, bilim adamları istemiyormuş. Ne yapacağız biz. O zaman branda çeksin Halk Bahçesine, kuşları korusun. Şimdi ben diyebilir miyim bilim adamına, ‘alın kuşlarınızı toplayın, üniversitenin oraya götürün’ yakışık alır mı?”

“Buranın hayvanı buradan gitmiyor”

Belediye tarafından kendisine, yer araştırması yapalım, siz de bakın denildiğini aktaran Barmanbek, “Benim görevim mi bu. Belediye bu kadar mı düştü yani. Bir sürü arsaları var. Desin ki ‘Filiz Hanım, buraya gidecek’. Buranın hayvanı buradan gitmiyor. Alıştıkları yerde kalıyorlar. Ben hayvanları alsam, dedikleri yerlere götürsem yine buraya gelecekler. Bunu da söyledim kendilerine. Bu evler eskiden ön taraftaydı. Orada çocuk parkına yakın olduğu için gelen şikayetler üzerine en sonra buraya taşıdık. Burada da gönüllü olarak bakıyorum ben. Daha nasıl doğayı koruyacağım. Belediyeye de yardımcı oluyoruz biz. Acaba biliyor mu ki belediye, hangi hayvanın hasta olduğunu. Maddi-manevi bütün desteğimi sunuyorum ben.” dedi.

“Çanakkale Belediyesi canımı yaktı benim”

Tüm hayvanları sevdiğini söyleyen Barmanbek, “Benim sokağımdaki bir kuş uçamadı yere düştü, hemen alıp DKMP’yi aradım da gelip aldılar. Kutusuyla verdim, öyle de güzel bir kuştu ki… Veteriner diyor ki ‘kedilerin yeri ayrıydı, kargayı da buraya koyduk’. Kediler ‘miyav’, karga da ‘gak’ diyor dedi. Ben böyle yapıyorken, öyle toplantı yapmakla olmuyor. Ben hayatımı buraya adadım, kaldırılmasını istemiyorum. Ben 30 senedir sokak hayvanlarıyla ilgileniyorum, anne-babamız bize öyle öğretti. Acaba bazen diyorum ‘bize yanlış mı öğrettiler’. Biz mi yanlış öğrendik. Sevmesinler ama saygı göstersinler. Toplayın tası tarağı gidin diyorlar ya nereye gideceğiz ya. öyle kolay mıymış. Çanakkale Belediyesi de canımı yaktı benim, bir açıklama bile mi yapamıyorlar. Bir bütün burası…”

Konunun diğer ayağında ise bilimsel çalışmalara işaret eden Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Çanakkale Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Hizmetler ve Teknikler Dr. Öğr. Üyesi ve Kuş Bilimcisi İbrahim Uysal bulunuyor. Hayvanseverler tarafından maalesef yeterince dinlenilmedikleri için ve hayvan sevgisinin sadece sokak kedileri ve köpekleri ilgili kısıtlı bir tanım olduğunun düşünülmesi nedeniyle konuya ilişkin açıklama yapmanın zor olduğunu ifade eden Uysal; gelecekte büyük ekolojik sorunlara yol açabileceğini ileri sürdüğü konunun, taraflar ile masaya yatırılması gerektiğini savundu. Uysal “Yaşadığımız ekosistemi paylaştığımız her canlı türü maalesef yaşadığı / bulunduğu ekosistemin bir parçası olduğunu anlayamayan bizler tarafından etkilenmektedir. Bu etkilerin ortadan kaldırılması ya da en azından minimuma indirilebilmesi için karşılıklı bilgi paylaşımı ile konuşulması, bir stratejinin belirlenmesi ve en uygun çözümün bulunması gerekirken öncelikle sorunun bizler tarafından tetiklenmiş bir sorun olduğu kabul edilmelidir. Belirtmek gerekir ki doğruya en yakın sonuca ulaşmak için durumu farklı açılardan ele alan ve farklı görüşlere sahip kişilerin tartışabildiği ortamlara ihtiyaç vardır. Nitekim kimse tek başına tüm doğrulara hakim değildir, yaptığı her davranışın söylediği her sözün doğru olduğunu düşünerek diğer görüşleri göz ardı etmek duyarsızlaşmayı getirir.” diyerek, temel düşüncenin ortak olduğunu ve hayvan sevgisinden yola çıkarak, ekosistemin, canlıların yaşam haklarının ve yaşam alanlarının korunduğu bir dünya isteğinin paydaş olduğunu dile getirdi.

Ekosistem ve biyolojik çeşitlilik üzerine…

Açıklamasını bilimsel literatüre dayandıran Uysal, evcil kedi ve köpeklerin doğal ekosistem içinde yaşayan yabani türler olmadığını aktararak, “Yani evcil sokak kedileri olarak tanımladığımız türler Yaban kedisi (Felis silvestris), Saz kedisi (Felis chaus) ya da Vaşak (Lynx lynx) gibi doğal ekosistemlerde bulunan doğal türler değildir. Öncelikle bu konuyu belirttikten sonra ekosistemi tanımlamak gerekir. Ekosistem ise genel kabul gören şekli ile belirli bir bölgede bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistem olarak tanımlanır. Yerküre, tek başına bildiğimiz en büyük ekosistemi oluşturmaktadır ve yaşadığımız şehirler, şehirlerin bir bölümü, parklar-bahçeler, çevresindeki sulak alanlar, ormanlık alanlar gibi küçük yapılarda ya da bunların bir arada oldukları yapılarda birer ekosistem olarak tanımlanır. Sağlıklı bir ekosistemin en önemli göstergesi ise sahip olduğu biyolojik çeşitliliktir. Biyolojik çeşitlilik çok uzun yıllar o ekosistemde yaşamaya uyum sağlamış türlerden oluşur. Bu doğal sürecin dışında meydana gelen olaylarda (Kirlilik, doğal olmayan ışıklar, doğal olmayan yapılar, ekosistemde insan eli ile yapılan ani değişiklikler, doğal olmayan türlerin (invaziv türler) istilacı duruma geçmesi, … gibi) uzun yıllar bu ekosisteme uyum sağlamayı başarmış türleri dolayısıyla biyoçeşitliliği azaltır. Yukarıda bahsedilen doğal olmayan etkenler türlerin birim alanda yaşayan birey sayısını hatta o ekosistemdeki tür sayısını azalır. Bu durum biyoçeşitlilik kaybı olarak tanımlanır.” dedi.

“Halk Bahçesi kuş türleri şehir içerisindeki nadir habitatlardan biri”

Uysal, Halk Bahçesinde şu ana kadar 100 farklı kuş türü gözlemlendiğini ifade ederek şunları kaydetti: “Şehirlerdeki park ve bahçelerin sadece insanlar için binalardan ve betondan uzaklaşarak nefes alma yerleri değildir. Kentsel yaşama uyum sağlamış ya da göç yolculuğu sırasında buralardan geçen kuş türleri içinde sığınma, üreme ve yaşama alanlarıdır. Bu türlerin bazıları binlerce kilometrelik göç yolculuğunda buradan geçen ve beslenerek yoluna devam eden türler, bazıları kışın yüksek kesimlerdeki zorlu hava koşullarından dolayı buraya besin bulmak için sığınan türler, bazıları burada yerli olarak yaşayanlar ve bazıları da üreme döneminde gelen türlerdir. Çanakkale coğrafi konumu açısından tür çeşitliliği oldukça fazla bir şehirdir. Aynı şekilde Halk Bahçesi de şehrin içerisinde beslenmek ve yuva yapabilmek için kuş türleri açısından nadir kalmış habitatlardan biridir. Yukarıda bahsettiğimiz türler Çanakkale’nin biyolojik zenginliğini oluştururken bu türlerin içerisinde evcil kedi ve köpek yoktur zira o canlılar yaban hayvanı değildir. Bu evcil kedi ve köpeklerin birer can olmadığı anlamına gelmez kesinlikle ancak sayısını doğal türleri tehdit edecek kadar arttırdığımız o canlarımız için doğadaki diğer türlerinde yaşam hakkını göz önüne alarak bir çözüm bulmalıyız.”

“Hayvan sevgisi yanlış anlatıldı”

Evcil kedi ve köpek sayılarının son yıllarda ‘istilacı tür’ olarak kabul edilecek kadar sayılarının artmasına insanların sebep olduğunu aktaran Uysal, sorunların kabul edilmesi gerektiğini ifade etti. Uysal, “İstilacı dediğim için bana kızabilirsiniz ancak istilacı tür doğal ortamında olmayan ya da o doğal ekosisteme ait olmayan ve popülasyonu giderek artmış ve diğer türlerin etkileyen ve ekosistemin sürdürülebilirliğini etkileyen türlerdir. İnsanoğlunun estetik kaygıları (yılanları/böcekleri değil de kedileri sevmesi), sosyal medya ve toplumda hayvan sevgisinin yanlış anlatımı, özendirme gibi sorunlarla sahiplenilen birçok evcil kedi-köpeğin sokaklara terkedilmesi ve etkin bir yönetim yapamadığımız için onları bu duruma biz ittik. Diğer taraftan sahipsiz köpekler ve kediler; sokaklarda açlık, susuzluk, hastalık, soğuk, sıcak, trafik kazaları, sahipli ve sahipsiz köpeklerin saldırısına maruz kalma, insan, hayvan ve araçlardan kaynaklanan tehlikeler altında ağır şartlarda yaşam mücadelesi verirken önemli sorunlar yaşadıklarını ve bu sorunlara yine bizlerin neden olduğunu düşünüyorum. Peki şehir yaşamında bulunan doğal türler, kuşlar, sincaplar bu sorunlarla karşı karşıya değil mi? onların ve yaşam alanlarının korunmaya ihtiyacı yok mu? Hayvanları koruma kanunu (kimden koruduğumuzu bir kez daha düşünün) ise maalesef sadece evcil kedi ve köpekler içinmiş gibi algılanmaktadır. Her sokak köşesine çocuklarımızla yem bırakmayı çözüm ve hayvan sevgisi saydık maalesef. Ancak yapılan çalışmalarda belirtildiği üzere, Türkiye’de, sahipsiz köpek ve kedi sorunu ciddi bir biyoçeşitlilik, güvenlik ve sağlık problemi olarak varlığını sürdürmekte ve etkisini giderek artırmaktadır.” dedi.

“İyi niyetli yardım, ekolojik sorunlara yol açıyor”

Evcil kedi popülasyonunun kritik bir şekilde arttığını vurgulayan Uysal, “Bunun temel nedeni her sokak köşesine bırakılan mamalar, doğan her sokak kedisinin insanlar tarafından korumaya alınması ve doğal süreçlerden geçmesinin engellenmesi… Birkaç hafta barınaklı bir yerde beslenen yavrular doğal süreçlerden geçmiş olsa (kendi besinini kendisi bulsa, tür içi rekabete girse ya da iklim şartları ile mücadele etse) ve sürekli ve kontrolsüz şekilde beslenerek üreme başarıları bu kadar arttırılmamış olsa belki de bu konu gündeme bile gelmeyecekti. Sadece son 10 yılda mahallenizde ve sokağınızdaki kedi ve köpek nüfusunu düşününüz. Peki bir hevesle alınıp sonra sokağa atılan o kedilere psikolojik ve fiziksel şiddet uygulanmış olmuyor mu? Ancak bunu yapanlar bu sorumluluğu hiçbir zaman üstlenmedikleri gibi bunun o hayvana yardım etmek gibi iyi bir şey olduğunu düşünebilmektedirler. Doğal bir ekosistemde hayvan türlerinin popülasyonları birçok faktör tarafından etkilenir ve bir denge söz konusudur. Ancak burada sokak kedisi ya da köpeklerine yönelik yapılan iyi niyetli yardım, bu türün popülasyonunun kontrolsüz artmasına ve çeşitli ekolojik sorunlara yol açmaktadır.” şeklinde konuştu.

“Her yıl yüzlerce kuş Halk Bahçesinde olması gerekenden çok daha fazla sayıda olan kediler tarafından avlanmaktadır”

Çanakkale özelinde bazı gözlemlerini paylaşan Uysal, “Sokak hayvanlarını beslesek avlanma içgüdüleri kaybolmaz ve yakınlarında bu kadar çok kuş varken bu fırsatı kaçırmazlar. Evcil köpek sayısındaki artışla birlikte bazı hayvan sever dernekleri tarafından Çanakkale – Çan yolunda yani doğal bir habitatta ya da Atikhisar Barajı çevresinde beslenen köpekler buralarda sürü oluşturarak karaca yavrularını parçaladıklarını, bazı bölgelerde birkaç kez beslendikten sonra unutulanların açlıktan can çekiştiğini, bazılarının anayollarda araçların altında ezilerek öldüğünü, Çanakkale’deki doğal kurt popülasyonlarına zarar verdiklerini, bazılarının ise kurtlarla çiftleşerek genetik akışı bozduklarını biliyor muydunuz? Burada hepimizin suçu var. Kendi ellerimizle doğal türlerimizi ve doğal ekosistemlerimizi koruyamıyoruz. Halk Bahçesinde ise son 5 yılda üreme döneminde birçok kez kuş yakalayan kedilerle karşılaştım. Bunun temel nedeni evcil kediler beslenme ihtiyacı olmasa da içgüdüsel olarak avlanması… Yavru kuşların ilk uçuşlarında uçma yetilerini henüz kazanamamış olmaları nedeniyle yere düşmeleri ve kedilerin bu fırsatı kaçırmaması, yetişkin kuşların yavru besleme döneminde yuvaya çok fazla besin taşımak zorunda olması nedeniyle beslenirken dikkatsiz olmaları, kış döneminde soğuktan halk bahçesine sığınan kuş türlerinin hipotermi nedeniyle daha hareketsiz olmaları. Her anın fotoğrafını çekmek mümkün değil tabii ki ama 2021 yılı kışında nesli küresel ölçekte tehlikede olan bir Kızıl ardıç (Turdus iliacus) türünü halk bahçesinde beslenirken görünce çok şaşırmış ve sevinmiştim. Şaşkınlığımız birkaç saniye sürdü ve bir kedi gelip onu avladı. Bu o türün Çanakkale Halk Bahçesindeki tek kaydı. Yine binlerce kilometre göç edip üreme alanlarına gitmeye çalışan bir Küçük sinekkapan (Ficedula parva) bir kedi tarafından avlandı. Küçük sinekkapan türü Çanakkale Boğazını geçmeden önce Halk Bahçesinde bir iki gün beslenmek için durmuştu oysaki. Şehirde tek dinlenebileceği büyük ağaçlık alan orasıydı. Şu ana kadar onlarca gözlemimiz var ve her yıl yaklaşık 300 kuşun Halk Bahçesinde kediler tarafından avlandığını tahmin ediyoruz ve bu oldukça iyimser bir rakam.” dedi.

“Hem kediler hem de Halk Bahçesindeki doğal türler için güzel bir adım”

Kuş türlerinin ekosistemin sürdürülebilir yapısının göstergeleri olduğunun altını çizen Uysal, “İnsan bu önemli ekosistem fonksiyonlarını doğrudan görmese de bir yerde kuş seslerinin olması psikolojik iyilik halini getiren ve doğal ortamda olduğu hissini veren önemli bir terapötik bir etkiye sahiptir. Bununla ilgili onlarca çalışmaya literatürde rastlamak mümkün. Kent yaşamı insanoğlunun en fazla şekillendirdiği alanlardır. Şehirlerimizde sıkışıp kalmış doğal yaşamı tamamen yok etmek yerine beraber bir çözüm bulmak mümkün. Çanakkale Belediyesi tarafından kedi yuvalarının şehir merkezindeki az sayıdaki doğal habitattan birinden uzağa taşımak ve oradaki kedi nüfusunu azaltmak hem kediler hem de Halk Bahçesindeki doğal türler için güzel bir adım. Bu o alana kedilerin gelmesini engellemeyecektir ama en azından sayılarını azaltarak doğal türleri korumaya yardımcı olacaktır.” şeklinde konuştu.

“En doğru yaklaşım beraber belirlenmelidir”

Doğada sadece kedilerin yaşamadığını söyleyen Uysal, “Kedileri korumak için harcanan eforun diğer türler için de harcanmasını beklemiyoruz. Ama en azından sürdürülebilir kılmak için harcanan çabalara destek olunması, doğada diğer canlı türlerinin yaşam hakkı olduğunun bilinmesini isterim. Bunun için Halk Bahçesinde çocuklarımıza belirli aralıklarla ‘şehrin kuşlarını gözlüyoruz’ etkinliği yapıyoruz. Bu etkinliklere katılanlar belki de çok daha iyi anlayacaklardır ama doğa bizim oyuncağımız değildir. Biz kuş gözlemcileri kuşlara sadece çok zor kış şartlarında yem bırakıyoruz mesela o da hayvanlar donarak telef olmasınlar diye. Diğer zamanlarda doğal süreçlere müdahale etmemek için bunu yapmayız. Son olarak sadece 10 yıl önce Çanakkale’deki evcil kedi ve köpek nüfusunu düşünmelerini ve şu an gelinen noktanın bir sorun olduğunu ve gelecekte daha da büyük bir sorun olduğunu kabullenmeliyiz ve bu konuyu hep beraber konuşarak en doğru yaklaşımı bulmalıyız.” ifadelerine yer verdi.

(Sevi Gözay Uğurlu)

(HABER MERKEZİ)
Paylaş