"Gravür Sanatında Troia Tarihi Milli Parkı"

1856

 Hayatı olumsuz etkileyen, başta 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olan insanlar olmak üzere, toplum sağlığını tehdit eden coronavirüsü pandemisi, sosyal hayatı, insan ilişkilerini ‘sıfır’ noktasına getirerek yaşam biçimlerini değiştiriyor. Vatandaşları evlerine hapseden coronavirüsüne karşı mücadele hem yönetici kurumların önlemleri hem de vatandaşların bireysel olarak sosyal izolasyonları ile sürüyor. Troia Vakfı da, hem yurttaşların evlerinde daha kaliteli zaman geçirebilmelerini, hem de bu zor ve kötü günleri sanatsal etkinliklerle aşmayı hedefliyor. Geçtiğimiz günlerde Çanakkale’de bir ilk olma özelliğini taşıyan “Seramik Sanatında Troia Savaşı Betimlemeleri” isimli “dijital sergi”si ile büyük beğeni toplayan Troia Vakfı, bu hafta ise ikinci dijital sergisini açtı. “Gravür Sanatında Troia Tarihi Milli Parkı” adıyla açılan serginin davetiyesinde Troia Vakfı Yönetim Kurulu adına şu sözlere yer verildi. 

“Salgın nedeniyle evlerinden çıkamayan vatandaşlarımızın evde daha iyi vakit geçirebilmeleri adına Vakfımız tarafından ‘Gravür Sanatında Troia Tarihi Milli Parkı’ isimli ‘dijital sergi 2’ açılacaktır. Bir hafta gösterimde olacak olan sergimizi Vakıf internet sitesini ziyaret ederek görebilirsiniz. İyi ve sağlıklı zaman geçirmeniz dileğiyle” denildi. Serginin tanıtım metninde ise “İstanbul’dan sonra Anadolu coğrafyasında seyyahların en çok geldikleri yer Troas Bölgesi’dir. Tarihin her döneminde Troas’a gösterilen ilginin temelinde ise Troia Savaşı’nın anlatıldığı İlyada destanı vardır. Büyük Ozan Homeros’un destanlarında sözünü ettiği ve MÖ 1200’lerde meydana gelen Troia Savaşı’nın yaşandığı coğrafya, tarih boyunca dikkatleri üzerine çekmiştir. Troia’nın yeri bir süre unutulmuş olsa da, Troia’yı keşfetmek isteyen birçok seyyah bölgede durarak burada detaylı belgeleme yapmışlardır. Bu belgeleme sırasında ise çok yoğun bir şekilde bölgenin gravürlerini yapmışlardır. Bu sergide, Troia Tarihi Milli Parkı ve çevresinde yer alan köy, arkeolojik ve tarihi noktalar ile ilgili gravürlerin bir kısmı yer almaktadır”  ifadelerine yer verildi. 14 Nisan tarihinde açılan sergi 21 Nisan tarihine kadar gösterimde kalacak. Sergiye Vakfın www.troiavakfi.com internet sitesi üzerinden ulaşılabilir. 
 
Troia Vakfı tarafından sanatseverlerin beğenisine sunulan ve ikinci dijital sergi olan “Gravür Sanatında Troia Tarihi Milli Parkı” sergisinin ayrıntıları… 
 
“Gravür Sanatında Troia Tarihi Milli Parkı”
Batı Anadolu’daki Antik Foça (Phokaia), İzmir’in 8 km kuzeyinde yer alan Smyrna ve Değirmendere (Kolophon) arasındaki bölgede MÖ 8. yüzyılda büyük bir ozan dünyaya gelir. Homeros. Kim bilebilirdi ki bu ozanın yazdıkları bir gün dünya edebiyatına, tarihine, mitolojisine, sanatına ve politikasına yön verecek.
 
Büyük ozan MÖ 1200’lü yıllarda meydana gelen ve Doğu-Batı çatışmasının başlangıcı olarak kabul edilen Troia Savaşı’nı, savaşın taraflarını ve Troia üzerine savaşa gelen Akhaların geri dönüşünü anlattığı eserlerinden İlyada’yı yaklaşık olarak MÖ 730’larda, bundan kısa bir süre sonra da Odysseia’yı yazmıştır. Bu eserler yazıldıkları dönemden itibaren dünya edebiyatının önemli eserleri arasında yerlerini almıştır. Dünya sanatını etkisi altına alan eserler, aynı zamanda politika tarihi açısından da büyük öneme sahip olmuş ve Ortaçağ hükümdarlarından tutun Romalı imparatorlara kadar soylarını Troialılara dayandırmışlardır. Diğer yandan Türkler de Troia’ya ilgisiz kalmamış ve Doğu Roma’yı (Bizans) fetheden Fatih Sultan Mehmet 1462 yılında Troia’yı ziyaret etmiştir. Homeros’un kaleminden çağlar boyu yaşam bulan bu kent, Doğu ile Batı arasındaki ender bağlardan biri olmuştur.
 
Homeros, İlyada Destanı’nda Troia ve yakın çevresini çok ayrıntılı şekilde aktarmıştır. İşte Troia Tarihi Milli Parkı, ünlü ozanın dilinden dökülen o eşsiz sözcüklerin yaşamaya devam ettiği yerdir. Ozan sadece bugün Milli Park`ta yer alan coğrafyayı değil, Troia’dan görülebilen Bozcaada (Tenedos), Gökçeada (İmbros), Semadirek (Samothrake) adaları ve Kaz Dağlarını (İda Dağı) bugünkü görünümüne uygun şekilde anlatmıştır.
 
Ozanımızın sözünün ettiği Troia, günümüzde Biga Yarımadası olarak isimlendirilen Antik Troas Bölgesi’nin batı ucunda yer almaktadır. Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne açılan girişinde, Çanakkale merkeze bağlı Tevfikiye köyü sınırları içerisinde yer alan Troia kenti, MÖ 3500’lerden itibaren küçük bir yerleşim alanı olarak kurulmuştur. Kent, MS 500’lerdeki iki deprem nedeniyle büyük oranda terkedilmiştir. Hristiyanlık ile birlikte çok tanrılı dinlerin temsil edildiği yer olan Troia’ya ilgi azalmış ve zamanla da yeri unutulmuştur. Öyle ki 1103’te bölgeden geçen Seawulf, Alexandria Troas kalıntılarını Troia olarak nitelendirmiştir. Bu tarihte artık yöre halkı da Troia’nın neresi olduğunu unutmuşlardır. Kritovulos ise Fatih Sultan Mehmet’in 1462’de çıktığı seferde Troia’yı ziyaret ettiğini yazmıştır. Piri Reis’in 1521 tarihli Kitab-ı Bahriye’sinde Troia ve Alexandria Troas aynı yer olarak aktarılmıştır. Fakat 16. yüzyılda bir dizi Batılı gezginin ziyareti, Troia’ya duyulan ilginin tekrar canlanmasına neden olmuştur. Alexandria Troas’ı Troia sanan Pierre Belon, bu seyyahların başını çekmiştir. Özellikle 1580’lerden sonra bölge, İngiliz gezginlerin çok sık ziyaret ettikleri bir yer haline gelmiştir. Bunların başında John Sanderson (1584 ve 1591), Richard Wragg (1594), Thomas Dallam (1599), George Sandys (1610) gelmektedir. Fakat hepsi de içinde Alexandria Troas’ın da yer aldığı bölgeyi bir bütün olarak Troia diye nitelemişlerdir. Seyyahlardan birçoğu ise, Alexandria Troas veya Sigeion yerleşmelerinin Troia oldukları konusunda fikir beyan etmişlerdir. Homeros’un anlatımlarından yola çıkarak Karamenderes ırmağının, Skamandros, Dümrek çayının da Simois olduğunu ise 1627’de ileri süren ilk kişi Sandys olmuştur. İlyada Destanı’nın bir coğrafya kitabı gibi kullanılmaya başlanması bir dönüm noktası olmuş ve İlyada’da geçen yerlerin keşfi için çalışmalar yoğunlaşmıştır. 18. yüzyılda başlayan bilimsel nitelikli çalışmaların öncülüğünü ise Robert Wood yapmıştır. Homeros şiirinin gerçekliğini gözlem yaparak kanıtlama yoluna gitmiş ve bölgeyi 1742 ve 1759 yıllarında iki kez ziyaret etmiştir. Bu kapsamda James Dawkins ve John Bouverie ile birlikte Karamenderes kaynaklarına kadar araştırma yaparak Troia’yı aramışlar, fakat bulamamışlardır.
 
Fransız Eski Çağ araştırmacısı Jean Baptiste le Chevalier’in araştırmaları ise bir dönüm noktası olmuştur. Arkeolojik araştırmaların başlangıcı sayılabilecek araştırmaları sonucunda Ballıdağ’ı Troia olarak lokalize etmiştir.  Bu tespit yaklaşık 100 yıl boyunca geçerliliğini korumuştur.  1787 ve 1793 yıllarında, İstanbul Fransız büyük elçisi Choiseul-Gouffier ile beraber çalışan Alman mühendis Franz Kauffer, Hisarlık’ın bir ören yeri olduğunu belirlemiştir. Cambridge Üniversitesinde mineraloji profesörü olan Edward Daniel Clarke ve öğrencisi John Martin Cripps 1801 yılında, Hisarlık’taki sikke buluntularına dayanarak günümüzdeki Troia’yı yerini belirlemiş Novum İlion olarak isimlendirmiştir. 18. yüzyılın sonunda Troya’ya doğru başlayan araştırma aynı hızıyla 19. yüzyılın başlarında da devam etmiştir. 1801 yılında genç İngiliz araştırmacı William Gell, kıyıyı takip ederek Alexandria Troas’a varmış ve oradan da karayoluyla Troya’nın ve Ballı Dağ’ın bulunduğu bölgeye varmıştır. Bu gezi sırasında bölgenin pek çok gravürünü yapmış ve 1804 yılında bölgedeki gözlemlerini de aktardığı kitabında yayınlamıştır. Bunlar gibi onlarca araştırmacı, seyyah ve bilim insanı bölgeyi ziyaret ederek Troia ve Homeros’un anlatımlarında yer alan yerleri bulmaya çalışmışlardır. Buldukları veya daha önce keşfedilen yerleri de çoğunlukla gravür sanatı yardımıyla resmetmişlerdir.
 
Gravür Sanatının 15. yüzyılda Hollanda’da ortaya çıktığı düşünülmektedir. 17. yüzyılda büyük gelişme göstermiş ve renkli gravürler de yapılmaya başlanmıştır. Fotoğraf çekiminin ortaya çıkmasına kadar en önemli görsel kayıt yöntemlerinden biri olan gravür sanatıyla, Troia ve çevresi ile ilgili de önemli eserler yapılmıştır. Öyle ki, İstanbul’dan sonra Anadolu coğrafyasında seyyahların en çok geldikleri yer Troas Bölgesi’dir. Tarihin her döneminde Troas’a gösterilen ilginin temelinde ise Troia Savaşı’nın anlatıldığı İlyada destanı vardır.
 
Çanakkale Boğazı’nın girişinde yer alan Troia çevresi bu öneminden dolayı 1996 yılında Troia Tarihi Milli Parkı olarak ilan edilmiştir. Milli park sınırları içerisinde çok sayıda köy, arkeolojik ve tarihi nokta yer almaktadır. Tarih boyunca önemini koruyan bu bölgeyi ziyaret eden seyyahlar ve araştırmacılar da bölgeyi gravürleriyle resmetmeye çalışmışlardır. Biz de bu sergide, seyyahların Troia Tarihi Milli Parkı ve yakın çevresinde yer alan yerlerle ilgili yaptıkları gravürlerin küçük bir kısmını aktarmak istedik. Troia araştırmaları konusunda görsel bir tarih yolcuğu için sergiye başlayabilirsiniz. 
(Seçkin Sağlam)
Paylaş