Gezi, özgürlük düşmanlarını bir bir ortaya çıkarıyor…

Gezi parkı direnişi özgürlük ateşini yaktı.
Bu ateş öyle anlaşılıyor ki artık sönmeyecek, kamuoyunun ortak iradesine göre artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Benim dediğim dedik devri artık kapandı.
Tüm bu gelişmeleri anlayamayanlar özelliklede popülizmin batağında “Türkiye’nin en özgürlükçü üniversitesi” hedefi ile hareket edenlerin balonlarını da yine Gezi ruhu patlattı.

786
ÇOMÜ’de durarak kitap okuma eyleminde bulunan bir grup için idarenin almış olduğu tutum yönetimin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koydu.
Özgürlük mü dediniz?
Protesto hakkı mı dediniz?
Barışçı eylem mi dediniz?
Hak getire, burada sultanın yaverlerinin sözü geçer!
Bu eyleme katılanları, izinsiz olması nedeniyle engelleme girişimde bulundukları yetmiyormuş gibi saçma sapan birtakım gerekçelerle de eyleme katılan öğretim üyesine sözlü tacizde bulunuldu.
Düşünün bir kez, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bile “bunlar barışçı eylemler, bunlara da müdahale edecek değiliz” demişti.
Bir üniversite yönetiminin siyasi iradenin hoşgörüsü kadar hoşgörü gösterememesi, bu denli tahammülsüz olması koşullarında orada özgür bilimden bahsetmek mümkün müdür?
İşte bundan dolayı bugüne kadar öğretim üyeleri, öğrenciler, üniversite çalışanları üzerinde skandala varan uygulamaları, baskıları, hukuksuzlukları yaşadık, yaşıyoruz.
“Özgür” üniversitenin sınırlarındayız ya!
Türkiye’nin en büyük kütüphanesini yaratmak hedefimiz var ya!
İşte bundan dolayı bu üniversitede, kitap okuyarak kaldırımda ‘duran insan’ eylemi yapmak yasak.
Kitaba biraz saygısı olan kişi böylesi bir davranış içersinde olmaz.
Böyle bir davranış içersinde olan kişinin Türkiye’nin en büyük kütüphanesini oluşturmak hedefi takiyyedir.
Az kalsın unutuyordum ben bütün bunları niye yazıyorum ki?
Siz zaten birer eşkıyasınız!
Öyle dememiş miydi bu rektör?
Benim de yaptığıma bak; yok barışçı eylemmiş, yok protesto hakkıymış; sen neyi sorguluyorsun ki!
Zaten bu üniversitede bilimimin gerekleri olan sorgulama, eleştiri yasak, kendileri gibi düşünmeyen herkesin yok edilmesi, ötekileştirilmesi serbest değil miydi?
ÇTSO’da yeni dönem.
 
ÇTSO yeni yönetimi ile yeni bir dönemin eşiğinde.
Türkiye ekonomisinin kırılgan bir o kadar da pembe gösterilen gerçeklerinin global gelişmelere bağlı olarak yeni dengelere doğru evrildiği koşullarda iş dünyasının ve onun örgütünün de işi zor olacak.
Öncelikle ÇTSO yönetim yapısı ile kabuk değiştirdi.
Bu değişim siyasal iktidar ve onun iş dünyası ilişkileri temelinde ele alındığında geç kalınmış bir değişim oldu.
Bu gecikmenin bedelini yeni yöneticiler ödeyecekler.
İşlerin nispeten sermaye açısından iyi gittiği günlerin avantajları bundan sonra zor gözüküyor.  
Yönetimin yapısında Çanakkale’nin iki büyük sanayi kuruluşunun direkt etkisi var.
Bu da son derece normal; çünkü oda bir sanayi odası
Odanın, ticaret boyutu ile konumunda temsil anlamında şimdiye kadar olmayan siyasal bir temsiliyet sağlandı.
Genelde ülkede de yeni sermayenin yaratılması anlamında böylesi bir değişim yaşanmış, bu değişimin Çanakkale’deki boyutu yavaş ilerlemişti.
Değişen yönetimi ile Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası yarı resmi bir sivil toplum örgütü olarak, bundan böyle kent ile ilişkilerini hangi kriterlerle nasıl bir performans ile sürdürecek bunu hep birlikte izleyeceğiz.
Şimdiden şunu söyleyebilirim; bu ilişki eskiye nazaran daha zayıf iletişim performansı ile sürecektir.
Bununda dışında ekonomimizin Gezi direnişi etkileriyle, özellikle hükümete güven anlamında alınan darbenin yansımaları ile birleşen kırılganlığının sonuçları son derece ağır yükler getirecektir yeni yönetim açısından.
Beşbine yakın üyesinin olduğu ÇTSO ailesini ekonomik olarak zor günler beklemektedir.
Böylesi koşullarda yönetim için yeni bir sınav söz konusudur.
İşi zordur yeni yönetimin; kente ilişkin bazı genel projeler yerine üyelerinin sorunlarına çözüm üretebilecek somut kazanımlar yaratacak bu anlamda üyelerinin işlerini direkt olumlu etkileyecek projelere imza atılmalıdır.
Bunun içinde komitelerin son derece verimli çalıştırılarak, üyelerinin yönetime katıldığı bir modelin yaratılması olmazsa olmazlar arasındadır.
ÇTSO ülkedeki genel değişime uygun geç kalmış bir değişimi yaşamaktadır.
Fakat diğer yandan halkın da önemli bir değişim yaşadığını ve kamusal çıkarları korumak, bazı çevrelerin rant girişimlerine karşı ciddi bir direncinin geliştiğini de ÇTSO yöneticileri unutmamalıdır.
Özellikle ÇTSO yönetimi Çanakkale halkının kabul etmediği hiçbir girişimin içersinde olmamalı, böylesi girişimlere destek vermemelidir.
Gezi Parkı bu gerçeği ortaya çıkarmıştır.
Anlamak isteyene her şey anlatılmıştır.
Kazdağları altıncı şirketlere peşkeş çekilemez, Biga Yarımadası termik santral cehennemine dönüştürülemez.
Çanakkale halkının,  bu taleplerin savunucusu olduğunu kimse unutmasın…
Paylaş