Gelin geldiler, direnişi örgütlediler

Çanakkale’de yaklaşık bir buçuk haftadır kent gündeminde yer alan Karabiga, önceki gün önemli bir sınav verdi. Küçük-şirin beldelerinde faaliyet gösteren termik santralin kül dökme çukurlarını (ölüm çukurları) yaşam alanlarına yakın yapması halkın tepkisine neden oldu. Hatırı sayılır bir kalabalık ile hem termiğe tepki gösterildi hem de geleceğe sahip çıkıldı. Peki, nasıl örgütlendi bu direniş?

1114
Karabiga’nin çevre köyleri başta olmak üzere civardan gelen çevreye duyarlı çok sayıda vatandaş, belde Cumhuriyet Meydanı’nda toplandı. Buradan Karabiga beldesi sokaklarından eylem sesleri ile ilerleyen kalabalık grup termik santral şantiye alanına kadar yürüdü. Burada yapılan açıklamanın ardından grup aynı istikamette sloganlar atarak yine belde meydanını yürüdü. Grup, güzergah boyunca Karabiga Biga Belediyesi önünde duraklayarak, ıslıkları ve sloganları ile belediyeyi protesto etti.
 
 
“Kadınsız çevre mücadelesi olmaz”
Karabiga’da geçtiğimiz günlerde kurulan Çevre Platformu, bölgedeki çevre platformlarının en yenisi. 6 kadın bir erkekten oluşan Karabiga Çevre Platformu yürütme kurulu üyeleri, önlerine koydukları ilk eylem sürecini başarıyla gerçekleştirdiler. Ancak işin farklı yönü sadece yürütme kurulunun 7 üyesinden, 6’sının kadın olması değil. 6 kadının tamamının Karabigalı olmaması. 6 kadından 4’ü Karabiga’ya gelin olarak gelmiş, biri ise aslen Samsunlu olup İstanbul’da yaşar iken, sağlık sorunları nedeni ile Karabiga’ya taşınmış. Biri ise yine Karabiga’ya gelin gidenlerden. Ama yaklaşık 30 yıldır Karabiga’da yaşaması, artık onu Karabigalı yapsa da o Karabiga’nın gelinlerinden. Karabiga Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Aslı Badem, yürütme kurulunun bu özelliği kendisine sorulduğunda, “Bizler Karabigalı olmaya biliriz. Ama artık burada yaşıyor ve buranın havasını soluyoruz. İçimizde daha önce termik santrali olan Biga’nın farklı köylerinden buraya gelin gelmiş arkadaşlarımız var. Onlar bu sorunu yaşamış ve insanların sağlıklarının nasıl tehlikeye girdiğini görmüşler. Onların bu tecrübeleri de bizim için önemli bir faktör oldu” dedi.
 
 
“Başkanımızı anlayamıyoruz”
Karabiga’da gerçekleştirilen, Biga ve Çanakkale başta olmak üzere çevre köylerden gelen çok sayıda vatandaşın katıldığı eylemde konuşma yapan Badem şunları kaydetti; “Havasıyla, deniziyle, Priapos antik kentiyle turizm cenneti olma yolunda hızla ilerleyen beldemiz; termik santral şirketlerinin ortaklığıyla kurmayı planladığı termik santral tehdidi altındadır. Sürecin başından beri sivil toplum örgütleri olayın takipçisidir. Biga Çevre Derneği, Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale şube başkanlığı, Madra Dağı ve Kazdağı Belediyeler Birliğinin açmış olduğu ortak dava ile hukuksal süreci başlatarak; zorlu bir yola adım attık. Bugün burada tek yürek olduğumuzu haklı yaşam mücadelemizi sonuna kadar arayacağımızı belirtmek için toplandık. Yola çıktığımız birçok arkadaşımız, Belediye başkanımız ve bazı meclis üyelerimiz anlayamadığımız birçok sebepten dolayı başlatmış oldukları bu mücadelenin dışında kalmışlardır. Hatta beldemize zehir saçacak olan şirketin yanında yer alarak; yaşam alanlarımızı onların kullanımına altın tepside sunmaktadırlar. Yaşayacağımız doğa katliamını hiçe sayarak, termik santralin sanki hiç zararı olmayıp, sadece faydası olacakmış gibi anlatmaktadırlar” dedi.
 
 
Tarihi miras yok olacak
“2000 yıllık tarihe sahip Priapos antik kenti 1. Derecede sit alanıdır” diyen Badem, “Koruma bandı 2. Derecede (doğal sit) alanıdır. Tarihi kalıntılara hasar vermek yok etmek çevreye duyarlı olduğunu iddia eden Alarko ve Cenal kuruluşlarına yakışıyor mu? Tam kale kalıntılarının dibinden çekilen tel örgü; kale kalıntılarını olumsuz etkilemiştir… Binlerce yıldır ayakta kalmaya çalışan tarihin yok olacağı aşikardır. Priapos antik kenti, termik santralin çevreye verdiği olumsuz etkiler yüzünden yok olmaya mahkum edilecektir. Şunu unutmayın ki dünyanın hiçbir yerinde bir tarih bir termik santrale tercih edilemez. Yapılması planlanan liman ile gelecek nesillerimiz en güzel koylarımızdan mahrum kalacaktır. Derin deniz deşarj projesi ile denizden alacakları suyu ısıtıp denize vermek, denizaltı yaşamını ve canlıların doğasını bozacaktır. Firmaca çok övülen Bu sistem beldemizdeki balıkçılığı bitirecektir. Kül depolama alanları konuşlandırılması planlandığı yer itibariyle bizlere nerdeyse bahçe komşusudur. Kül depolama alanının sağlığımızı direkt olarak etkileyeceği aşikar ortadadır. Kuzey batı yönünde hakim rüzgarı poyraz olan beldemizin ve tüm Biga yarımadasının hava emisyonu zaten dolmuş olup; halkın sağlığıyla yetirince oynanmıştır. Avrupa standartlarından bahsediyorsunuz, Avrupa`nın söküp attığı termik santralleri ülkemize yenilik diye getiriyorsunuz. Dışa enerji bağımlılığımız bitecek diye övülen santralin; yakıtı olan kömür Rusya’dan ithal edilecektir. Bu ne akıl almaz bir çelişkidir! Ayda 360 bin ton yakılması planlanan kömürün; külü ve dumanı sağlığımızın ve doğamızın en büyük düşmanıdır. Avrupa standartları böyle mi oluyor? Kanunlar hiçe mi sayılıyor? Sit alanlarına termik santraller mi inşa ediliyor? İnsanların yaşam hakları yok mu sayılıyor? Şirket yetkilileri Türkiye’de yönetmeliğe aykırı çalışmak mümkün mü diye bize soruyordu? Pazar günleri dahil sabah 7’de çalışmalara başlıyorsunuz. Yok mu bunun kuralı, kanunu? Ruhsatsız çalışmak yönetmeliklere uygun mu? Doğal sit alanının dibine yapacağınız teknolojik santraliniz bu tarihe, bu güzelliğe, bu doğaya yakışıyor mu?
 
 
`Ruhsatsız çalışma`
“26 Mart tarihinden itibaren doğal sit alanımızda hiçbir denetim olmaksızın ruhsatsız çalışılmaktadır” diyen Badem, sözlerini şöyle tamamladı; “Yapılan kazı ve sondajlarda neyle karşılaşıldığını ya da karşılaşmadığını kamuoyu bilmemektedir. Şimdi belediyeyi hiçe sayıyorsunuz, İleride ne olacak? Daha hangi sözlerinizin hakikatlerini yaşayacağız? Denizimizin, balıkçılığımızın, tarım ürünlerimizin ve sağlığımızın kaybolmasına seyirci kalmayacağız. Unutmamak gerekir ki sağlık olmayınca paranın kıymeti yoktur. İş, aş, yol, vaatlerine kanıp; sağlığımızı beldemizi antik kentimizi size katlettirmeyeceğiz. Karabiga’da yaşanan bu hukuka aykırı süreç; biz halkı huzursuz etmektedir. Beldemize Santral yatırımı gelir gelmez; şirket tarafından Türkiye cumhuriyeti kanunları ve yönetmelikleri hiçe sayılmıştır. Fakat bizler hukuk devletine inanıyoruz, kamuoyu yaratarak hukuksal hakkımızı sonuna kadar arayacağız. Gelinciğimizi papatyamızı, nefes alma hakkımızı elimizden almaya kalkanlara karşı başlattığımız haklı mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Unutmayın çevreyi hor gören geleceği zor görür” dedi.
Paylaş