Kazdağları yöresinde bulunan Kirazlı-Balaban mevkiindeki altın madeni faaliyeti ve doğa katliamına tepki, her geçen gün büyüyor. Çanakkale Belediyesi, Çanakkale Kent Konseyi Çevre Meclisi ve STK’lar tarafından düzenlenen Su ve Vicdan Nöbeti ile doruklara ulaşan direniş, kent genelinde yapılan etkinliklerle sürüyor. Direnişin 54’üncü gününde Çağlar Kaynak Basketbol Sahası’nda halka açık düzenlenen toplantıda süreçle ilgili bilgiler verildi. Önceki gün düzenlenen toplantıda, direnişin boyutları, maden çalışmaları-doğa katliamı ve vatandaşların tepkisi konuşuldu. Komite üyeleri, ilk olarak süreç ile ilgili bilgilendirmede bulundu. Toplantıda vatandaşlar da söz alarak sorularını sordular, düşüncelerini ilettiler. Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay, toplantının açılış konuşmasını yaparak; “Bu cinayeti durdurun. Çünkü bu tek bir madenle sınırlı değil. Kazdağları coğrafyasında 30’u altın ve gümüş olmak üzere, 40’ın üzerine metalik maden var. Eğer burayı teslim edersek gerisi gelecektir. Herkesi bu işgali durdurmaya davet ediyorum” dedi. Daha sonra söz alan vatandaşlar, konu ile ilgili görüşlerini dile getirdiler. Vatandaşların en çok değindiği konu ise, çevreden geçenlerin toplantıya katılmaması, direnişe sessiz kalmaları oldu. Kentin genelinin bu direnişe ses verdiği belirten vatandaşlar, sessiz kalanlara ise; “Bu sizin suyunuz, sizin nefesiniz. Bu duruma neden tepki göstermiyorsunuz? Siz de gelin, dinleyin, çocuğunuzun geleceğine, hayatınıza sahip çıkın” şeklinde haykırdılar.
“Şuanda 195 binin üzerinde ağaç kesilmiş ve örtü kaldırılmış durumda”
Belediye Başkan Yardımcısı İrfan Mutluay; “Atikhisar Barajımızın havzasında Kirazlı-Balaban bölgesinde bir madencilik faaliyeti yürütülüyor. Özellikle 2004’teki maden yasasından sonra Türkiye’de altına hücum süreci yaşandı. Çanakkale ve Kazdağları, bu hücumun etkisi altında kaldı. bu süre içerisinde binlerce, on binlerce sondajlar açıldı, ormanlarımız delik deşik edildi ve kesilmeye başlandı. Bununla birlikte o dönem Çanakkale Çevre Platformu’nu oluşturduk. Çanakkale Çevre Platformu çatısı altında bulunan meslek örgütleri, sendikalar, bireysel ile birlikte mücadele etmeye başladık. Köy köy, ilçe ilçe geziler düzenledik, toplantılar yaptık. Onları oluşabilecek etkiler hakkında bilgilendirmeye çalıştık. Bununla birlikte hukuki süreçleri de başlattık, 60’a yakın davalar açıldı. Alınan ÇED olumlu kararlarının iptali için onlarca davalar açıldı, maden şirketlerinin köylerde yapmış oldukları ÇED kapsamındaki halkı bilgilendirme toplantıları, yine köylülerle birlikte yaptırılmadı. Dolayısıyla Çanakkale kenti, çok ciddi bir mücadele verdi. Fakat gelinen noktada 2013 yılında Atikhisar Barajımızın havzasında faaliyet gösteren Kanadalı Şirket Alamos Gold’un yerli taşeronu Doğu Biga Madencilik, Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Projesi için bir olumlu ÇED kararı aldı. Bu ÇED kararı önce Çanakkale Belediyesi, TMMO’ya bağlı Ziraat Mühendisleri Odası ve Kazdağı ve Madra Dağı Belediyeler Birliği, ÇED olumlu kararının iptali için dava açtı. Bu dava önce kazanıldı. Sonra şirket tarafından temyiz edildi, yerel mahkeme aleyhimize karar verdi biz temyiz ettik. Gelinen noktada bizim talebimiz Danıştay tarafından ret edildi. Dolayısıyla olumlu ÇED kararı mahkeme tarafından onaylanmış oldu. Fakat mahkeme süreci devam ederken, Çanakkale Valiliği İl Özel İdaresi tarafından şirkete GSM izni verildi. Dolayısıyla tahribat, alanda geri dönülmez bir biçimde devam etti. Bizler de onlarca kez alana gittik, itirazlarımızı yaptık. 6 kez Atikhisar Kır Şenliği düzenledik. Fakat gelinen noktada yapacağımız fazla bir şey kalmamıştı. Fakat 19 Temmuz’da Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği’ne bağlı belediye başkanları, meclis üyeleri, STK ile birlikte onları uyardık ve, ‘Bu katliamı durdurun’ dedik. Çünkü şuanda 195 binin üzerinde ağaç kesilmiş ve neredeyse toprağın üzerindeki örtü, dersi yüzülmüş gibi kaldırılmış durumda” dedi.
“Burayı teslim edersek gerisi gelecektir”
Belediye Başkan Yardımcısı Mutluay; “Burada firma 613 hektar alanda ÇED raporu aldı. 204 hektar alandaki ağaçları kesti. Bu, dolayısıyla geri dönülmez bir biçimde kayıp yarattı. Burası bizim de, sizin de içme suyu kaynağınız. Burada 72,5 milyon ton kazı yapılacak. Orada bir cehennem çukuru açılacak, cehennem çukurunun derinliği 250 metre olacak. Bunları ÇED raporlarından öğrendik. Buranda yaptıkları 72,5 milyon ton kazıdan sonra 26 milyon ton cevher kırılacak, öğütülecek, tabakalar halinde serilecek ve üzerine seyreltilmiş siyanür püskürtülecek. Dolayısıyla 26 milyon ton kaya, siyanürlenmiş bir şekilde burada depolanacak. Peki 72 milyon tondan geriye kalan 46 milyon ton kayaçtaki içinde civa, arsenik, kurşun gibi ağır metalleri barındıran zehirler açığa çıkarılacak, tabakalar halinde depolanacak. Bu ağır metaller dış etkilere açıktır. Üzerilerine düşecek her bir damla su, bu zehirleri alacak, bizim barajımıza ve Bayramiç’in su kaynaklarına dökecek. Dolayısıyla yalnızca bizi değil Bayramiç ve Çan Kocabaş çayını da etkileyecek. Biz, artık geldiğimiz noktanın son nokta olduğunu düşünerek 26 Temmuz tarihinde 13 kişi ile Su ve Vicdan Nöbeti’ni başlattık. Amacımız, bu katliamı, hem ülkemize hem de dünya kamuoyuna duyurmaktı. Kısa sürede de çok ciddi bir yankı bulduk. Hepimizin katkısıyla 13 kişi, çok kısa sürede 10lar, 100ler, binler ve milyonlar olduk. Sesimizi Almanya’nın Leipzig kentinden Kanada’nın Toronto’suna kadar duyurduk. 5 Ağustos’ta 10 binlerce insan maden sahasına girdi ve ‘Bu katliamı durdurun’ dedi. 18 Ağustos tarihinde Fazıl Say konseriyle birlikte 50 bine yakın insan bu talebini ikinci kez haykırdı. Biz de buradan bir kez daha haykırıyoruz, ‘Bu cinayeti durdurun’. Çünkü bu tek bir madenle sınırlı değil. Kazdağları coğrafyasında 30’u altın ve gümüş olmak üzere, 40’ın üzerine metalik maden var. Eğer burayı teslim edersek gerisi gelecektir. Herkesi bu işgali durdurmaya davet ediyorum” dedi.
(Baykal Sağlam)