Gazeteciler Çanakkale’de buluştu

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Konrad Adenauer Stiftung ile birlikte düzenlediği yerel gazetecilik seminerlerinin 75`incisi hafta sonu Çanakkale`de gerçekleştirildi. Parion Hotel’de düzenlenen seminere; Tekirdağ, Balıkesir, Edirne, Çanakkale ve ilçelerinden çok sayıda gazeteci katıldı. Seminerde usta gazeteciler ve akademisyenler örgütlenme, medya siyaset ilişkisi; haber yazım tekniği, hukuksal sorunlar gibi konularda bilgiler paylaştılar...

566
 
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti`nin (TGC) Konrad Adenauer Stiftung (KAS) ile bilikte düzenlediği 70`inci Yerel Gazetecilik Seminerleri bu yıl Çanakkale`de gerçekleştirildi. İki gün boyunca Tekirdağ, Balıkesir, Edirne ve Çanakkale`den gelen gazeteciler, mesleğin ustalarından bilgiler aldılar. Cumartesi günü gerçekleştirilen açılış programına Çanakkale Vali Yardımcısı Cemal Yıldızer, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı (TGC) Turgay Olcayto, bölgelerden çok sayıda gazeteci katıldı. Seminerin açılış konuşmasını yapan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı (TGC) Turgay Olcayto, “Türkiye’de bir kutuplaşma var. Toplumu saran bu kutuplaşmanın büyük zararlarının olduğunu düşünüyorum. Zannediyorum ki hepimizin ortak düşüncesi şu, neden birlikte olamıyoruz? Neden hoşgörümüzü kaybettik? Bugün yine sabah televizyon haberlerini açtık. Ege Üniversitesi’nde eski günleri hatırlatan bir durum var. Öğrenciler birbirine girmiş. Bir öğrenci ölmüş, bir öğrencide ağır yaralı. Bunun önüne nasıl geçeceğiz? Siyaset, nefret dilini ne zaman terk edecek? Bizim medya, tabi özellikle kendimizi de eleştirmemiz lazım, medya dilini nasıl düzeltecek? Bunların hepsini konuşmamız gerekiyor. Bizim öncelikle gazeteciler olarak bu bölünmüşlüğümüzü ortadan kaldırmamız lazım. Çünkü baktığımız zaman gazetecilik bugün saf gazetecilik olmaktan çoktan çıktı. Çıkarlara dayanan, iktidardan nemalanmak isteyen, bunun dışında da kendi siyasi ideolojisi üzerine gazeteciliği bina etmeye çalışan bir takım arkadaşlarımız var ortada. Bunlara doğrusu ben bir meslek örgütünün başkanı olarak gazeteci demekten gerçekten utanıyorum. Umarım bütün bu güçlükleri aşacağız. Çünkü biz umudumuzu hiçbir zaman kaybetmedik. Biz hep aynı yerde duruyoruz. Arkadaşlarımız değişiyor, ama bizi her zaman aynı noktada görüyorlar. Biz herkese mesafeliyiz. Her iktidara mesafeliyiz. Muhalefet partilerine karşı da ilişkilerimiz belli çerçeve içerisinde. Ancak basınla ilişkin bir şey varsa ancak bizleri yanlarında bulabiliyorlar. Onların dışında bağımsız, bağlantısız gazeteciliği yaşatmak için uğraş veriyoruz” ifadelerini kullandı.
 
 
“Doğru bilgi edinme bizim hakkımızdır”
Olcayto`nun ardından kürsüye gelen Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, “75`incisi gerçekleşen Yerel Gazeteciler seminerine `barışın kenti`nde ev sahipliği yapmaktan mutluyum” dedi. Geçtiğimiz günlerde bıçaklanarak yaşamını yitiren gazeteci Nuh Köklü`yü de anan Gökhan, “Maalesef bugün geldiğimiz noktada şiddetin hakim olduğu, ayrıştırmanın hat safhada olduğu, iftiraların havalarda uçuştuğu bir dönemi yaşıyoruz. Artık birbirimizi öldürmemiz, `vahşi batı` gibi normal sayılır noktalara geldi. Şiddet toplumu olma noktasında hızla ilerliyoruz. Bunu sadece, hükümete bağlamak bence haksızlık olur. Burada temel noktalardan bir tanesi de sizlerden özür dileyerek. Sizleri tenzih ederek; maalesef `yandaş` dediğimiz, `havuz` dediğimiz, eskiden `paralel` dediğimiz o basının da büyük payı vardır diye düşünüyorum. Nuh Köklü, camına gelen bir kar topuna karşı gösterilen tepkinin sonucu olarak öldürüldü. Nereden geliyordu Nuh Köklü? İç güvenlik paketine karşı tutulan #direnözgürlük nöbetinden geliyordu. Bugün iç güvenlik paketi dediğimiz olaya baktığımızda ülkeyi nereye götüreceğini, artık insanların değil de devlet güçlerinin fütursuzca insanları öldürübileceği, yargılayabileceği, tutuklayabileceği bir sürece gidiyoruz ve o bahsettiğim basın da bunu desteğin ötesine geçerek savunuyor. Hatta, gazetelerdeki iftiralarla giderek çatışma ortamı yaratmaya, halkın kafasının karışmasına sebebiyet veriyorlar. Medyaya baktığımızda yasalı veya görsel, yüzde 90`ı, bu hükümetin beslediği, finanse ettiği, kolladığı insanların medyası tarafından manipüle ediliyor. Adam bir tarafta iş adamı, diğer tarafta gazeteci. Gazete çalışanları ise birer birer işlerinden oldular. Gazetecilerin güvenliği kalmadı. Gazetecilerin örgütlenmesi çok önemli. Ne yazık ki, TRT başta olmak üzere tüm yandaş medya kuruluşları, hükümetin borazanlığını yapar hale geldi. Basının en temel görevi, olmazsa olmaz görevi halka doğru bilgi vermektir. Bu bizim hakkımızdır, doğru bilgi edinme. Bu hakkımızı kullanmak istiyoruz. Manipüle edilmiş bilgileri değil, onun bunun kulu kölesi olmuş insanların sızdırdığı bilgileri değil, doğru bilgileri öğrenmek istiyoruz” diye konuştu.
 
 
“Birincil görev medyanındır”
“Bu ülkede doğru haber yapmayı kendine şiar edinmiş insanlar katledildi” diyen Başkan Gökhan, “Sabahattin Ali`den başladı, Apdi İpekçi, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Hrant Dink`e kadar herkes katledildi. Bunlar doğru bilgi vermeyi amaç edinmiş insanlara geri adım attıramadıkları için katlettiler. Şimdi katletmiyorlar, tutukluyorlar. Türkiye gazeteci tutuklamalarında dünyada isim yapmış bir ülke. Ne olur bizim, halkımızın, doğru bilgi edinme, haber alma hakkına saygı gösterin gazeteciler olarak. Siz doğru haberi verirsiniz, yazarlarınız yorumunu yapar. Haberin yorumu yapılabilir, bana haber yanlış verilemez. Bu insan haklarına da aykırı, özgürlüklere aykırı. Onun için ben bunu çok önemsiyorum. Bunu yerelde de zaman zaman yaşıyoruz. Hep bir yerlere şirin görünme merağı var, eğilimi var. Çanakkale halkı, doğru bilgi istiyor. O kadar. Bu noktada Türkiye`deki bu çatışma ortamını bitirmek istiyorsak, birincil görev medyanındır” ifadelerini kullandı.
 
Yıldızer de konuşma yaptı
Çanakkale Vali Yardımcısı Cemal Yıldızer ise; “Demokratik sistemin bir toplumda sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için; demokrasinin üç ana ilkesinin en verimli şekilde işletilmesi gerekmektedir. Bu ilkeler, çoğulculuk, siyasi katılım, siyasi iktidarın sınırlandırılması ve hukukun üstünlüğü ilkesidir. Bu ana ilkelerin ancak özgür ve sorumluluk sahibi basının kamusal görevleri en iyi şekilde yerine getirişi ile sağlıklı olarak işlemesi mümkündür” dedi. Konuşmaların ardından seminer oturumlarına geçildi. 75`inci Yerel Gazetecilik Seminerlerinde ilk oturumun moderatörlüğünü Çağdaş Gazeteciler Derneği Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu ve Uluslararası Basın Enstitüsü Derneği Yönetim Kurulu üyesi (IPI) Aynur Ganiler üstlendi. Seminerlerin Çanakkale`de gerçekleşmesinin önemli olduğunu ifade eden Ganiler, şehir dışından gelen tüm gazetecilere ve seminer konuşmacılarına `hoş geldiniz` dedi. Ganiler, ilk oturumun konuşmacılarının kısa öz geçmişlerini okuyarak sözü konuşmacılara bıraktı. TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilikte Örgütlenme”; Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı ve yazar Orhan Erinç, “Medya-Siyaset İlişkisi”, Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Niyazi Dalyancı, “Haber Yazım Kuralları” başlıklı konular hakkında katılımcılara bilgi verdi.
 
“2010 yılında GÖP kuruldu”
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile ilgili bilgiler verdi. 2010 yılının gazetecilerin örgütlenmesi noktasında anlamlı bir yıl olduğunu ifade eden Güneş, basın ve ifade özgürlüğü noktasında, birbirine zıt fikirli basın kuruluşlarının bile yanyana geldiğini ifade ederek, “Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü ekseninde bir arada durabiliyoruz. Bizi din, tarikat, siyaset ayırabiliyor, ama basın özgürlüğü, düşünceyi ifade özgürlüğü birleştirebiliyor” dedi. Güneş, “Verilen mücadelenin odak noktası da bu. 2010 yılı gazetecilerin örgütlenmesi açısından çok anlamlı bir yıl oldu. Son 6-7 yıl içinde 200`e yakın meslektaşımız cezaevine girdi, çıktı. Bu ağır sürecin diyetini, sendikacılar, üniversiteliler, siyasetçiler gibi gazeteciler de ağır bir şekilde ödedi. Bu süreçte biz ne yaptık? Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası ile birlikte Çağdaş Gazeteciler Derneği, Basın Enstitüsü Derneği, Ankara Gazeteciler Cemiyeti elele verebildik ve Gazetecilere Özgürlük Platformu`nu oluşturduk. 94`e yakın meslek örgütünün bir araya geldiği, Cumhuriyet tarihindeki ilk yanyana durma becerisini gerçekleştirdik. Tutuklu meslektaşlarımız bizi yanyana getirdi ve meslek örgütü mücadelesi başladı. Biz, bitirdiğimiz üniversiteler kadar kıymetli bir deneyim elde ettik. Cezaevi cezaevi, adliye adliye gezerek Kürt, Sosyalist, ulusalcı, hükümete çok yakın, her görüşten gazetecinin nasıl gerçeğin peşine düştüğü için yargılandığına tanıklık ettik. Cezaevinde çok ağır koşullarda nasıl mücadele verdiğini hep birlikte gördük. Herkesin gözaltına alınma, tutuklanma tehdidinin olduğu bir dönemde, Türkiye`de dönemin başbakanı sadece 8 gazetecinin tutuklu olduğunu söylüyordu. Herkes buna eşlik ediyordu. Cemiyet, sendika ve diğer meslek örgütlerinin katkısı ile bu problem uluslararası medyada da görünür hale geldi. Tüm ülkeler tanıklık etti ve farkındalık oluştu. Ahmet Şık ve Nedim Şener`in tutuklanması ile başlayan süreç her görüşten gazeteciyi, İstanbul ve Ankara`da düzenlenen yürüyüşlerde bir araya getirdi” ifadelerini kullandı.
Paylaş