"Eylemliliklerimiz Anayasal haklar çerçevesinde sürmektedir"
Altıncı şirket Alamos Gold’un yerli ortağı Doğu Biga Madencilik A.Ş. tarafından Kazdağları’nda yapmak istediği siyanürlü altın madeni işletmesine karşı başlayan nöbet eylemi 180 günü aşkın süredir devam ediyor. Soğuk kış koşullarına girilmesine rağmen Kirazlı Balaban’da nöbet eylemlerine devam eden direnişçiler, alanda bulunan kullanım dışı binayı ‘ikamet amaçlı kullandıkları’ gerekçesi ile üzerlerine suç isnat edilmeye çalışıldığını belirttiler. Direnişçilerin nöbet alanında konuyla ilgili yaptıkları açıklamaya çok sayıda parti, dernek, sendika ve çevre örgüt temsilcileri de destek verdi. Çevre sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturan madencilik faaliyetine karşı çadırlı nöbete altı aydır devam ettiklerini belirten direnişçiler, eylemleri boyunca Anayasal hakların ötesinde bir amaç gütmediklerini ifade ettiler. Söz konusu bina kullanımının ikamet amacı gütmediği belirtilen açıklamada, binanın soğuk kış koşullarında soğuk ve yağışlı havalarda sığınmak amaçlı kullanıldığı belirtildi. Cumhuriyet Başsavcılığının 17 Aralık 2019 tarihli kovuşturmaya yer olmadığı kararına rağmen, binanın kullanımı bir suç oluşturuyormuşçasına Kaz Dağları direnişçilerinin üzerine suç isnat edilerek baskı uygulandığı belirtilen açıklamada; “Binanın korunma ve sığınma amaçlı kullanımının suç oluşturmadığı savcılık kararı ile sabittir ve karara göre yerleşme kastı olmamasından dolayı işgal suçu oluşmaz…” denildi. Direnişçiler; “Kesilen 347 bin 815 ağacın hesabının sorulması gereken bir katliam sürecinin ortasında, soğuk kış koşullarında çadırlarda kalarak vatandaşlık ödevini ifa etmeye çalışan insanların herhangi bir sebeple engellenmesinin kendisi Anayasal hakların ihlalidir…” dediler.
“Bina, soğuk ve yağışlı havalarda sığınmak amaçlı kullanmaktadır”
Direnişçiler konuyla ilgili yaptıkları açıklamada; “Meşruiyetini Anayasanın 56. maddesinin devlete ve vatandaşa verdiği çevre sağlığını koruma ödevinden alan Kazdağları direnişi Kirazlı Balaban mevkiinde Balaban tepesi ve civarındaki, çevre sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturan madencilik faaliyetine karşı çadırlı nöbete altı aydır devam etmektedir. Çadırlı nöbete devam eden yaşam savunucuları olarak, eleştirel etkinliklerini sürdürürken hiçbir biçimde Anayasal hakların ötesinde bir amaç gütmeyen Kaz Dağları direnişçileri, kış koşullarında nöbetçilerin barınma ihtiyacını çadırlarda kalarak karşılarken, kullanılmaz halde olan yıkık bir binayı derme çatma bir biçimde onararak soğuk ve yağışlı havalarda sığınmak amaçlı kullanmaktadır. Söz konusu kullanım ikamet amaçlı değildir, yerleşme kastı içermez; yalnızca kış koşullarında soğuktan ve yağıştan korunma amaçlıdır. Bu hakikate ve Cumhuriyet Başsavcılığının 17 Aralık 2019 tarihli kovuşturmaya yer olmadığı kararına rağmen, binanın kullanımı bir suç oluşturuyormuşçasına Kaz Dağları direnişçileri üzerine suç isnat edilerek baskı uygulanmaktadır. Binanın korunma ve sığınma amaçlı kullanımının suç oluşturmadığı savcılık kararı ile sabittir ve karara göre yerleşme kastı olmamasından dolayı işgal suçu oluşmaz. Binanın zaten atıl durumda olduğu, orman veya başkalarının kullanımına engel teşkil edecek bir durumun söz konusu olmadığı ortadadır. Daha önceden de belirtildiği üzere soğuktan sığınmak için kullanılan binada ikamet edilmemektedir ve ikamet etmek gibi bir amaç güdülmemektedir” dediler.
“Kaz Dağları direnişi eleştirel eylemliliklerini yalnızca Anayasal haklar çerçevesinde sürdürmektedir”
Eylemlerinin Anayasal haklar çerçevesinde sürdürdüklerini ifade eden Direnişçiler; “Kesilen 347 bin 815 ağacın hesabının sorulması gereken bir katliam sürecinin ortasında, soğuk kış koşullarında çadırlarda kalarak vatandaşlık ödevini ifa etmeye çalışan insanların herhangi bir sebeple engellenmesinin kendisi Anayasal hakların ihlalidir. Kimi asılsız suç isnatlarıyla Kaz Dağları direnişçilerini zan altında bırakmaya çalışanlar şunu iyi anlamalıdır; Kaz Dağları direnişi eleştirel eylemliliklerini yalnızca Anayasal haklar çerçevesinde sürdürmektedir ve Anayasanın 11. maddesi gereğince hiçbir kanunun Anayasaya aykırı olamayacağının bilincinde hareket etmektedir. Bu yüzden Anayasanın 56. maddesine dayanan direnişin etik tavrı ve çevre sağlığını koruma ödevi herhangi bir kanun kötüye kullanılarak engellenmek istenirse bu bizatihi Anayasal hakların ihlalidir ve abesle iştigaldir. Direnişçiler özel hayatlarını ve yaşadıkları yerleri bırakıp Anayasanın hem devlete hem de vatandaşa verdiği ödevi ifa etmek için altı aydır Kirazlı Balaban mevkiinde nöbet tutmaktadır ve bu nöbetin Anayasal temelinin herhangi bir kanuna dayanarak sarsılamayacağının yeterince farkındadır. Tüm yaşam savunucularına dayanışma dolu selamlarımızla, Her yer Kaz Dağları…” dediler.
(Eren Aşnaz)