Konuşmasına babasını anlatarak başlayan Ersümer, babasının, 1960`a kadarki süreç içinde Demokrat Parti`nin çeşitli görevlerinde bulunduğunu, 1960`da tutuklandığını, cezaevi şartlarında 38 yaşında vefat ettiğini söyledi.
Babasını, ``demokrasi şehidi`` diye niteleyen Ersümer, babası öldüğünde 8 yaşında olduğunu ifade etti. Ersümer, komisyon üyelerine, aralarında babasının cenazesinden çekilmiş karelerin yer aldığı bazı fotoğraflar da gösterdi.
Bu acıyı yaşayan binlerce aileden biri olduklarını dile getiren Ersümer, bunun tam bir ``trajedi`` olduğunu belirtti.
Komisyon Başkanı Nimet Baş da ``Hepimiz yaralı demokrasinin, yaralı bireyleriyiz`` dedi.
Şimdi bile hatırladığında içlerini cız ettiren muamelelere maruz kaldıklarını, defalarca evlerinin basıldığını, bunları unutamadıklarını kaydeden Ersümer, ``Siyasete başladıysam, siyasette bir mücadele içinde olduysam, ana unsurlardan biri budur`` diye konuştu.
Cumhur Ersümer, 1980 darbesinin de savunulacak hiçbir tarafının bulunmadığını dile getirdi.
BEYAZ ENERJİ DAVASI SÜRECİ
Ersümer, 28 Şubat sürecine ilişkin yaptığı değerlendirmelerde de 1995`de yeniden milletvekili seçildiğini, 55. Hükümet`te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olarak görev aldığını anımsattı.
28 Şubat mağdurlarından biri olduğunu savunan Ersümer, ``Hem bakan olacaksın...Bu nasıl çelişki diye de düşünebilirsiniz`` dedi.
Ersümer, daha sonra Beyaz Enerji Davası sürecindeki gelişmeleri komisyon üyeleriyle paylaştı.
Dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan`ın, 2001`de kendisini bakanlığa davet ettiğini, bakanlıkta bazı operasyonların başlandığını, bu konuları kendisiyle paylaşmak istediğini söylediğini belirten Ersümer, Savcı Talat Şalk ve kolluktan bir kaç kişinin daha geldiğini belirtti.
Ersümer, ``Yolsuzluk operasyonu başlatıyoruz, yardımcı olur musunuz? Bürokratları geçici olarak görevden alır mısınız?`` denildiğini belirterek, özetle şunları söyledi:
``Hay hay... Dinlemeleri okuduk, dinlemelerde açıkça görülüyor. Mesut Yılmaz`a bilgi verdim, ertesi gün tasarrufları gerçekleştirdim. Bunlar basında duyuldu ama hiçbir basına `bir operasyona başladım, düğmeye bastım, gaza bastım` demedim. Ertesi gün gazetenin birinde `Ersümer`i çizin`, `Düğmeye o değil, biz bastık` şeklinde yayınlar yapıldı. `Tahkikat neden jandarma tarafından yürütülüyor` diye düşünmeye başladık. Jandarmanın yürütmesi anayasa, yasa, genel uygulamalara aykırı. Gerekçe olarak siyasilerin etken olmaması için olduğu söylendi. 2007`ye kadar, `bakanın üstünü çizin` diyen, yüzü görünmeyen askerin kim olduğunu göremedik.
Sivil giyimli albay, Başbakanlığa geliyor Başbakan ile görüşmek istediğini, dosyayı vereceğini söylüyor. Dosyayı sonra gördüm, bir projeyle ilgili, bilirkişi raporu hazırlanmış, Başbakan, bakan sanık. Eş zamanlı olarak da bir general Adalet Bakanı`nı ziyaret ediyor; bilirkişinin değiştirilmemesi konusunda talimat mı emir mi veriyor, rica mı ediyor, bilmiyorum. 2007`de bir Kirli Ellerin İttifakı adlı bir kitap yayınlandı, yazan kişi, `yüzü görünmeyen asker bendim, Başbakan`a dosyayı da ben götürdüm, eş zamanlı olarak Harekat Daire Başkanı da Adalet Bakanı`nı ziyaret etti` diyor. ``
``ABDESTİMDEN ŞÜPHEM YOK``
Bakanlıktan istifa etmesinden önceki Ocak-Nisan ayları arasında basında bin 279 tane haberin çıktığını, en sevimsiz hallerinin gazetelerde yansıtıldığını ifade eden Ersümer, kendisini toplum önünde afişe etmeye, alaşağı etmeye yönelik basın kampanyası düzenlendiğini ileri sürdü.
Ersümer, Başbakan`ın kardeşi, genel müdürler ve işadamlarının da aralarında bulunduğu yaklaşık 30 kişinin isminin yer aldığı Jandarma fezlekesinin basına servis edildiğini, bu fezlekeyi basına kimin sızdırdığının cevabının olmadığını kaydetti.
Bütün bunlardan istifasının sağlanmasının amaçlandığını ileri süren Ersümer, ``Abdestimden şüphem yok, istifamı gerektirecek bir şey yok. İddianame hazırlanıyor, direnecek gücüm kalmıyor, sıkılıyorum. Her gün sabah kalkıyorsunuz, `hangi gazetede ne manşetiz` diye bakıyorsunuz; dayanacak iş değil. Bakanlıktan istifa ettim. Ancak önce istifa edersem, bunları kabul etmişim gibi düşündüm; anladım ki kararlar verilmiş, benim kafam gidecek; daha fazla debelenmemek için istifa ettim`` dedi.
Cumhur Ersümer, yedek hakimlikteki kendisine yönelik ifadelerin de yayınlatıldığını öne sürdü.
Ersümer, olayla ilgili jandarmanın görevlendirilmesi, bilirkişi tayini, anayasa ve yasalara aykırı bir şekilde adının iddianamede yazılması, fezleke ve yedek hakimlik bilgilerinin sızdırılmasına yönelik 2001`de şikayette bulunduğunu ancak aradan geçen zamana rağmen bir cevap gelmediğini anlattı.
AİHM`DE 1 AVROLUK DAVA
Hiç kimseye karşı kin içinde olmadığını, kadere inandığını, komisyona da ihbar etmek amacıyla gelmediğini belirten Ersümer, ``Bu yol ve yöntem, hiçbir demokratik ülkede yapılamaz, hadi şimdi yapsınlar görelim`` görüşünü dile getirdi.
Kurulan Soruşturma Komisyonu sonrası, TBMM`nin kendisini Yüce Divan`a sevk ettiğini anımsatan Ersümer, Talat Şalk`ın soruşturma komisyona ifade verdiğini, ``bir DGM savcısının, olayları nasıl çarpıttığını, keyfi, kişisel, gayri kanuni karar verdiğini`` soruşturma komisyonu beyanlarında bulduğunu söyledi.
``İLAHLAR KURBAN İSTİYOR``
Ersümer, ``Jandarmaca uydurulan iddiaların peşine, soruşturma komisyonunda da iddialar eklendi. 19 ayrı suçlamadan yargılandım. 19 iddiadan da beraat ettim. Ancak Yüce Divan üyeleri, iddiaların içinde olmayan bir iddia oluşturdu. Yüce Divan yetkisini aşmıştır, yeni bir suçlama getiremez, önüne getirilen suçlamalara bakması lazım. İlahlar bir kurban istiyor, anladım ki en arkası olmayan beni buldular. O cezayla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`ne dava açtım, 1 Avro tazminat talebinde bulundum. Onun sonucunu bekliyorum`` diye konuştu.
4 yıl bakanlık yaptığını ancak 6 yıl hesabını verdiğini belirten Ersümer, sözlerini, ``İnanılmaz, tamir edilmez bir yara. Her zaman yanımda duran bir eşim, iki tane koç gibi oğlum oldu, iki torunum var. Birilerinin ayağına basmışız o kesin, ama kimin ayağına, hangi iş için basmışım bilmiyorum. Önemli olan siyasi irade. Siyasi zafiyet, Ecevit`in içine düştüğü sıhhi zafiyet, burada bir boşluk yarattı. Muktedir bir hükümet yoktur. Hadi şimdi bakanlığı bassınlar, niye şimdi olmuyor bu işler; siyasi irade. Özal`a da yapamadılar. Önceki hükümetin gitmesiyle ilgili irade neyse, o irade 2002 seçimine kadar geldi. Buna vesayet deniliyor. Silahlı Kuvvetler vesayeti deniliyor, başka şeyler dile getiriliyor. Adı değişik olabilir`` diye sürdürdü.
Ersümer, bir soru üzerine Mavi Akım`daki fiyat formülü değişikliğinin Hilmi Güler döneminde olduğunu söyledi.
Kaynak: Sabah Gazetesi