Erkek "Hak, hukuk adalet mi? Çay, kek, oralet mi?"

 

 

Seçim bildirgelerinde yer alan 5 temel sorunun AKP iktidarında ağırlaştığını dile getiren Milletvekili Erkek; “Bizim seçim bildirgemiz Cumhuriyet Tarihinin en önemli seçim bildirgelerinden biri. Haziran 2015’te olduğu gibi Türkiye’nin 5 temel sorunu 16 yıllık Ak Parti iktidarında çok ağırlaştı. Bizim ağırlaşan bu sorunların temelinde ‘otoriterleşen tek adam rejimi’ var. Çözmemiz gereken ilk konu bu. Tek adam rejimine dur demek zorundayız. 5 temel sorun, ‘eğitim, ekonomi, dış politika, toplumsal barış ile adalet ve demokrasi’. Bu 5 temel sorun ile ilgili çözüm önerilerimizi toplumla paylaştık. Türkiye’nin gerçekten parası ve kaynağı var. Ama Türkiye’de en önemli ihtiyaç Türkiye’nin namuslu, ahlaklı, dürüst siyasetçilere ihtiyacı var. Cumhurbaşkanlığında Sayın Muharrem İnce’ye, Mecliste Sayın Kılıçdaroğlu’na ihtiyaç var. Genel Başkanımız ‘Adalet’ için 435 kilometre yürüdü. Kendisi ya da partisi için değil ‘Adalet’ için yürüdü.   Sayın Muharrem İnce’de yüreğinin götürdüğü yere gidiyor ve inandıklarını söylüyor. Diğer partilerin seçmenleri bile ikinci turda Muharrem İnce’yi destekleyeceklerini açıkça söylüyorlar” dedi.  

 

 

Türkiye’nin gerçekten huzura, barışa, kardeşliğe ihtiyacı olduğunu belirten Erkek; “Muharrem İnce, ‘barış, kardeşlik, adil büyüme’ vaat ediyor. Erdoğan ise kaos vaat ediyor. Sayın Muharrem İnce ‘katma değeri yüksek ürünler üreteceğiz’ diyor. Teknoloji, AR-GE diyor. ‘Yüksek teknolojili fabrikalar yapacağız’ diyor. Erdoğan ise ‘kıraathane açacağız’ diyor. Gittiğim her yerde söylüyorum. Bir yerde kıraathane varsa bile onu muhtarlık ve belediyeler halleder. Bir Cumhurbaşkanı adayının bir belde belediye başkanı adayı gibi kıraathane vaat etmez. Bunun 16 yılın sonunda ortaya çıkması, aslında iflas etmiş bir siyasetin hazin sonu. Ben hep söylüyorum. ‘Hak Hukuk Adalet mi? Çay, kek, oralet mi? Türkiye buna bir karar verecek. Bedava kek yemek isteyenler Erdoğan’a oy verebilir. Ama çalışmak, üretmek, onurlu bir yaşam sürmek ve iş isteyenler Sayın Muharrem İnce’ye oy verecek. Kıraathanelerin temelinde ne olduğunu biz çok iyi biliyoruz. İnsanlar işsiz kalabilir ama ‘toplum itiraz etmesin, her şeye evet desin, otursun çayını içsin kekini yesin ama sorun çıkartmasın’ amaç bu. Amaç, ‘üretmeyen, düşünmeyen, eğitimsiz bir toplum’ yaratmak” dedi.   

 

 

Türkiye’nin gerçekten büyümeye ihtiyacı olduğunu ifade eden Milletvekili Erkek; “Onun için biz, ‘büyüme, üretim’ diyoruz. Türkiye kaynaklarını doğru kullanmadığı ortada. Genel Başkanımız da bu örneği veriyor. Bende konuşmalarımda söylüyorum. 1923 - 2003, bütün hükümetlerin (Atatürk İnönü, Menderes, Özal, Demirel, Ecevit, Yılmaz, Erdal İnönü) Türkiye Cumhuriyetinde 80 yıl boyunca tüm hükümetlerin harcadığı para toplam para ‘713 Milyar Dolar’. Cumhuriyet kurulduktan sonra Osmanlı’nın küllerinden bağımsız laik ve çağdaş bir Cumhuriyet kuruldu. Osmanlı’nın borçları ödendi, ciddi yatırımlar yapıldı. Demiryolları yapıldı. Sanayi hamleleri yapıldı. 1940’lı yıllarda uçak ihraç ediyorduk. 1929 buhranı dünya tarihinin en büyük krizidir. 2’inci dünya savaşı insanlık tarihinin en büyük trajedisidir. 50 milyon insan öldü. Darbeler, krizler, Kıbrıs Barış Harekatı, Marmara depremi… Birçok şey yaşandı. Bütün Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerinin harcadıkları para 713 Milyar Dolar. Son 14 yılda (2003-2017) Edoğan’ın tek başına harcadığı para 2 Trilyon 94 Milyar. Bu para nerde? Bir fabrika mı açıldı? Bir Atatürk Barajı, Keban Barajı mı yapıldı? Bir TELEKOM mu kuruldu, Şeker Fabrikası mı yapıldı? Bu paralar betona gömüldü. Üretime, çiftçiye, kobilere, sanayiciye değil, betona gömüldü. Önemli bir kısmı da faiz lobilerine gitti. Çünkü, hep yüksek borçlar. Yüksek faizlerle borçlandılar. Londra Merkezli bir avuç faiz lobisine ödenen para ‘150 Milyar Dolar’. Onun için sürekli Londra’ya gidiyorlar. Türkiye kaynaklarını doğru kullanırsa büyür, işsizlik azalır ve huzur olur. Bugün çiftçiye, emekliye, esnafa, kobilere gelince kaynak yok para yok. Ama faiz lobilerine kaynak var. Beton için, saray için kaynak var. Zaten bu saraya, saltanata, şatafata, lükse düşkünlük Türkiye’yi bu hale getirdi. Bu anlayışı değiştireceğiz. Biz sadelikten, mütevazilikten, bilgiden yanayız. Gerçek güç bilgidir, sadeliktir. İşte bu AK Partiye destek veren mütedeyyin kesimde bunu gördü. Bu saraydaki, saltanatı, şatafatı, israfı gördü. Onun için çok ciddi bir rahatsızlık var. Bu tabloyu değiştireceğiz” dedi.  

 

Türkiye’nin cari açığının 50 Milyar Doları aştığını belirten Milletvekili Erkek;  “Bakın Türkiye’de neden çok büyük bir sıkıntı var? 2002 yılında AK Parti iktidara geldiğinde cari açık 626 Milyon Dolardı. Şimdi 50 Milyar Doları aştı. Bunun sosyal medyada güzel bir tanımını yapmışlar. ‘İhracat attığın goldür. İthalat yediğin goldür. Yediğin gol attığın golden fazla olursa maçı kaybedersin cari açık verirsin’. Cari açık böyle bir şey. 50 Milyar Doları aşmış bir cari açıkla karşı karşıyayız.  Çünkü ithalata, faiz lobilerine teslim olmuş bir ülkemiz var. Onun için üretmiyoruz. Çiftçimiz üretecek. Kobilerimiz üretecek, Sanayicimiz üretecek. Katma değeri yüksek ürünler üreteceğiz. Domates ihraç etmeyeceğiz. Ketçap ihraç edeceğiz. Çip ihraç edeceğiz. Teknolojisi, katma değeri yüksek ürün ihraç edeceğiz. Bunu başarmamız lazım. Türkiye’yi tarımda dünyanın bir numaralı ülkesi yapmak zorundayız.  Türkiye’nin ‘toprağı, havası, güneşi, suyu, çiftçisi’ ile buna çok müsait bir zemini var. Ama maalesef saman ithal ediyoruz. Anadolu’nun mercimeğini ithal ediyoruz. Her şeyi ithal ediyoruz. Avrupa’da üç büyük ülke, ‘Almanya, Fransa Hollanda’ 81 bir milyonluk Türkiye’yi ben doyuracağım diye yarışıyorlar. Dünyayı biz doyurmalıyız. Yerli tohumumuz kalmadı. Çiftçi çok zor durumda. Onun için ilaçta, gübrede, tohumda vergileri mutlaka düşüreceğiz. Mazotu 3 lira yapacağız. 2015 bildirgemizde 1.5 lira diyorduk ama artık onu dememiz mümkün değil. 3 lira olacak. ÖTV ve KDV alınmayacak. Çiftçiyi, ayağa kaldırmamız lazım. Çiftçinin tarımsal kredi borçlarını faizlerini mutlaka sileceğiz. Türkiye böyle devam edemez. Bugün Konya büyüklüğündeki Hollanda’nın çok ciddi bir tarım geliri var. Biz üretmek, ihraç etmek zorundayız. Zeytin topluyoruz işlemeden yağını gönderiyoruz. Dışarıda işleniyor, marka haline getirerek 1 liraya aldığını 20 liraya satıyor. Çanakkale’de de tarıma dayalı sanayinin tamamını yok ettiler. Bunların hepsini halledeceğiz” dedi. 

 

Parti olarak insan odaklı hareket ettiklerini dile getiren Milletvekili Erkek, siyasi parti genel başkanı olan birinin herkesin Cumhurbaşkanı olamayacağını ifade ederek; “Türbanlı kardeşlerimiz önümüzü çeviriyor ve ‘biz size oy vereceğiz çünkü AK Parti’nin ve ‘Erdoğan’ın bizim başörtümüzü ve inancımızı yıllarca siyaseten istismar ettiğini gördük’ diyor. Kılıçdaroğlu, bu konuda net bir tavır koyduktan sonra Türkiye’de türban sorunu çözüldü. Sayın Muharrem İnce’nin tavrı ortada, ailesi zaten muhafazakar bir aile. Ön yargılar yıkılmış. Bizim için insanların yaşam tarzı, etnik kimliği, mezhebi, inancı ne olursa olsun önce insan felsefesi ile hareket ediyoruz. Demokrasinin önceliği insandır. ‘Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Musevi, Hristiyan, zengin, yoksul’ demeden insan demeliyiz. Biz, bu açıdan bakıyoruz. Barış ve huzur içerisinde kardeşçe yaşamak istediğimizi ifade ediyoruz. Bir kere anlayışımız bu. Ancak Erdoğan insan odaklı değil, mezhep odaklı siyaset yapıyor. Türkiye artık bunu da gördü. İkincisi tarafsız bir Cumhurbaşkanı mutlaka olmak zorunda onun için Sayın Muharrem İnce parti rozetini çıkartıp Türk Bayrağı rozetini taktı. Bunun çok önemli nedenleri var. Bir Anayasa’da Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Milleti temsil eder. Bir siyasi parti genel başkanı 81 milyonu temsil edemez. İkincisi Erdoğan tarafsızlık yemini etti. Üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getireceğini TBMM Kürsüsünde, tarih huzurunda namusu ve şerefi üzerine yemin etti. Ama gitti siyasi partisine genel başkan oldu. Buna mecbur değildi. Ettiği yemini ihlal etti. Buda kutuplaşmayı derinleştirdi. Üçüncüsü Kuvvetler ayrılığı ve demokrasi arasından bir siyasi parti genel başkanının Cumhurbaşkanı olmaması çok önemli. Demokrasi dediğimiz şey, ‘Yasama, Yürütme, Yargı’ dediğimiz bir sacayağı üzerinde durur. Bu sistemde seçilecek Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olacak. Siz, yürütmenin başını bir siyasi parti genel başkanı yaparsanız, yasamanın da parlamentonun da içinde güçlü bir şekilde eli oluyor. Bir siyasi partinin genel başkanı yargıyı da şekillendirmiş oluyor. Türkiye’nin en temel sorunu bu. Egemenlik şahsileşti. Sarayda oturan zat ‘devlet benim’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletini şahıs devleti haline getirmek istiyorlar. Milli Güvenlik Kuruluna Başkanlık ediyor. Daha sonra partisinin Başkanlık Kuruluna Başkanlık ediyor. Böyle bir yönetim olmaz. Bunun için tarafsız ve bağımsız bir Cumhurbaşkanı olacak. Bunda kutuplaşmayı ortadan kaldıracak. Çünkü 81 milyonu kucaklayacak” dedi.