CHP Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek CHP Grubu adına 2019 Bütçe Kanunu Teklifinin 7’nci maddesi üzerine söz alarak konuşma yaptı. Bütçeye dair yaptığı konuşmada, dolaylı vergilerin adaletsiz olduğunu ve ülkenin büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya bırakıldığını belirten Erkek; “Dolaylı vergi adaletsiz vergidir, bu bütçede dolaylı vergiler var. Bu bütçe tam bir hayal kırıklığı, toplumun hiçbir beklentisini karşılamıyor. Ağır bir ekonomik krizle de ülkeyi baş başa bıraktınız” dedi. Ülke gündemine dair birçok konuya yönelik konuşmasına devam eden Milletvekili Erkek, Ergenekon, Balyoz sürecinde evinde intihar eden Ali Tatar’ı andı. Konuşmasına Ergenekon, Balyoz davalarına değinerek devam eden Erkek, bir bakanın Meclise, Parlamentoya parmak sallayarak hitap ettiğini söyledi. Erkek, parlamentoda atanmışların, seçilmişlere parmak sallamaması gerektiğini söyledi. Erkek; “Bugün, kırk yıl önce, 19 Aralık Maraş katliamının başladığı gün. Maraş katliamında yalnızca evlere çarpılar konulmadı, insanlığa da çarpılar konuldu. Hiçbir katliamın kabul edilmesi mümkün değildir. Çünkü demokrasinin öznesi insandır. Türk-Kürt dememiş, Alevi-Sünni dememiş, Hristiyan-Müslüman dememiş, zengin-yoksul dememiş, insan demiş. Onun için insan sevgisini, hoşgörüyü, barış ve kardeşliği her zaman en önde tutmalıyız” dedi.
“Keşke o parmağı Fetullahçılara sallasaydı”
Konuşmasında ülke gündemine yönelik görüşlerini paylaşan Erkek; “18 Aralıkta 16 yıl önce Necip Hablemitoğlu cinayeti işlendi. Fetullahçı yapılanmaya dikkat çektiği için bir bilim insanı, bir öğretmen, 16 yıl önce maalesef katledildi. Bugün de, 19 Aralık 2018`de, 9 yıl önce Ergenekon, Balyoz kumpaslarında maalesef haksız yere tutuklanan, daha sonra tahliye edilen, ikinci kez tutuklama için geldiklerinde ailesinin yanında, evinde silahını başına dayayarak yaşamına son veren Ali Tatar`ın da ölümünün 9’uncu yılı. Evet, Ali Tatar, Fetullahçı yapıyla ve zihniyetle mücadele ettiği için bu cumhuriyete, demokrasiye bağlı bir subay olarak onurlu bir şekilde maalesef yaşamına son verdi. Adaletsizlik silahını Ali Tatar`ın kafasına kimler dayadı, kimler? O yapıyla birlikte o kumpasları kimler kurdu? Ülkeyi yönetenlerin, o dönemin o atamalarını yapanların acaba hukuki, vicdani, siyasi sorumlulukları yok mu? Onlar yargılanmıyorlar ve burada, o dönem Silivri zindanlarında silah arkadaşları suçsuz yere yatırılırken tavır koymayan ve Fetullahçı yapılanmaya karşı bir mücadele veremeyen; Ergenekon, Balyoz kumpaslarının savcısı olan Genel Başkanınız Sayın Erdoğan`ın atadığı bir bakan burada yüce Meclise, Parlamentoya parmak sallayarak hitap etti. Keşke o parmağı zamanında Türk Silahlı Kuvvetlerini kuşatan, çevresini kuşatan Fetullahçılara sallasaydı. Keşke o parmağı Ergenekon, Balyoz kumpasında silah arkadaşlarını zindanlarda yatıranlarına sallayabilseydi. Biz milletvekilleri olarak güçlü Meclis, güçlü Parlamento diyorsak biz Meclisin itibarını hep birlikte korumak zorundayız; atanmışlar değil, seçilmişler” dedi.
“Hiç kimseden hesap sorulmuyor, hiç kimse hesap vermiyor, asıl sorunumuz bu”
Bütçenin tam bir hayal kırklığı olduğunu, vatandaşın hiçbir beklentisinin karşılanmadığını söyleyen Milletvekili Erkek; “Bakın, dolaylı vergi adaletsiz vergidir, bu bütçede dolaylı vergiler var. Bu bütçe tam bir hayal kırıklığı, toplumun hiçbir beklentisini karşılamıyor. Ağır bir ekonomik krizle de ülkeyi baş başa bıraktınız. Bir örnek vereceğim. Net döviz pozisyon açığı, 2003`te 130 milyar dolar, bugün 450 milyar dolar. Net döviz pozisyon açığı 200 milyar dolar sermaye girişi olduğu hâlde, 60 milyar dolar özelleştirme geliri olduğu hâlde. Niçin bütçe bu hâlde? Adalet çöktüğü için. Adaletin olmadığı bir yerde ekonomik büyüme, kalkınma da olmaz, bütçe de olmaz aş, iş, ekmek de olmaz. Bu memlekette tren yolları çöküyor çocuklar ölüyor, madenler çöküyor işçiler ölüyor, Viyadükler çöküyor insanlar ölüyor. Ama vicdanları çökerttiniz. Çünkü adalet çöktü. Hiç kimseden hesap sorulmuyor, hiç kimse hesap vermiyor, asıl sorunumuz bu. Temel sorunumuz hukuk devletini tesis edemedik, aksine temelinden zedeledik, asıl sorunumuz bu. Onun için işte Sözcü gazetesi yazarlarına da davalar açılıyor. Şimdi birkaç örnek vereceğim” ifadelerini kullandı.
“Bu memlekette bu örgüte kimlerin yardım ettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz”
Konuşmasında Sözcü Gazetesi’nin iddianamesine de değinen Erkek; “Bakın, Sözcü gazetesinin iddianamesine bir göz atın. Diyor ki: Bu örgütün faaliyetlerinin anayasal kurum olan Millî Güvenlik Kurulu tarafından değerlendirildiği ve çeşitli tarihlerde bu örgütle mücadelenin devam etmesi gerektiği yönünde Millî Güvenlik Kurulunda kararlar alındı, güzel. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurumu bu değerlendirmeleri yapmıştı, bu kararları almıştı, ‘Bu yapıyla mücadele edin’ dedi Hükûmete, o kararlar niçin sümen altı edildi, niçin mücadele edilmedi 2004 yılında? Emin Çölaşan 20 Haziran 1999 tarihli -2004 değil 1999, devletten çok önce farkına varmış- yazısında bakın ne diyor: ‘Devlette, özellikle mülkiye ve adliyede kadrolaşma. Fetullah`ın ve cemaatin iki özelliği göze çarpıyor: Mülkiye ve adliyede kadrolaşma, her şeyin gizlice, sinsice, saman altından su yürütülerek yapılması. Fetullah temkinli gidiyor. Adalet, cumhuriyetin savcıları da bütün bu olup biteni yıllardan beri seyretmekle yetiniyor’. 1999, devletin Millî İstihbarat Teşkilatı ve Genelkurmayı bile 2004`te bunu tespit etmiş, şimdi bu adam "FETÖ`ye yardım etmek"ten yargılanıyor, iddianamede o, örgüt üyesi değil ama "yardım etmek". Bu memlekette bu örgüte kimlerin yardım ettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Saygılarımı sunuyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum” dedi.
(Zeynel Yöner)