Eren Erdem, ezber bozdu

Devrimci Müslümanlar hareketinin önemli isimlerinden, “Devrim ayetleri” kitabının yazarı Eren Erdem, hafta sonu Çanakkale`deydi. Erdem, okurları ile keyifli bir sohbet gerçekleştirirken önemli açıklamalarda bulundu. Güncel gelişmelere de değinen Erdem, bazı yanlış bilenen gerçekleri de açıkladı.

1668
 
Devrimci Müslümanlar olarak ünlenen, 1 Mayıs`a katılan, Gezi`de aktif rol alan hareketin önemli isimlerinden yazar Eren Erdem, Çanakkale`de okurları ile buluştu. Ayışığı Kitaplığı`nın organizasyonu ile Çanakkale`ye gelen Erdem, ilginç açıklamalarda bulundu. “Cünüp kavramı ne demek? İşte kişinin cinsel münasebet sonrası halidir” diyen Erdem, “Ama bu yanlış. Örneğin `Cenab-ı Allah` diyoruz. Buradaki cenab ile cünüp aynı kökten gelmektedirler. Yani `Cenab-ı Allah` derken `her türlü noksandan uzak olan Allah` demektir. Cünüp de insani değerlerden uzaklaşan adam demektir. İnsan ademi değerlerden sadece şehvet yoluyla uzaklaşmaz. Servet yoluyla da uzaklaşır. Dolayısıyla cünübü tanımlarken, sadece kadın erkek münasebetine sıkıştırılmaz. Bu sadece cünüplüğü yaratan koşullardan bir tanesi. Bunu mülkiyet ile de sağlayabilir, bunu siyasetle sağlayabilir. Bir insan, insani değerlerden uzaklaştığı ölçüde cünüptür” dedi. Erdem konuşması sırasında önünde duran ve üzerinde “Dolar değil, kitap ayracı” yazan ayakkabı kutusu dikkat çekti.
 
 
“Hacdan bana devrim getir”
“Vatandaş soruyor bana; `hacca gideceğim ne getireyim? Zemzem getireyim mi?` diyor” ifadesini kullanan Erdem, “Ben de `zemzem senin olsun bana devrim getir` diyorum. Peygamberin yaptığı şeyi getir bana, zemzem senin olsun. Ne yaptı? İhram yaptı. Bak orada herkes ihrama giriyor. Siyah, beyaz, Türk, Kürk, Ermeni, Acem, Arap var mı orada böyle bir şey? Herkes tektir, eşittir. Eşitliğin yollarını araman lazım. Adam ölü kadın ile cinsel münasebete girilebileceği fetvasını veren hastalıklı insanlara silah ve mühimmat desteği veriyor. Bizim hükümetten bahsediyorum. El-Kaide gibi psikopatlar sürüsüne silah desteği veriyor. Görmüyor musunuz bu insanların neler yaptığını? Öldürdüğü adamın ciğerini yiyor. Hiç vicdan yok mu?” dedi.
 
“Mülk Allah`ındır”
“Kuran namazan şartlarından bahseder” diyen Erdem, “Ama bunların hepsi şekilsel anlamları ile yorumlanıyor. Bunların şekilsel anlamlarından ziyade batini anlamları var. Mesela necazetten taharet. Necis kelimesi kuranda çok keskin yerlerde geçer. Kuran şirki necaset olarak tanımlar. Dolayısıyla necasetten taharet duş almak değildir. O da vardır, ama o en dar şeklidir. Esas necasetten taharet şirkten kurtulmaktır. Şirk nedir biliyor musunuz? Çok basit anlamıyla söyleyeceğim, hani Türkçe`de şirket diyoruz ya biz. Şirk ile aynı kökten gelir, aynı anlama gelir. Şirk şu anlama gelir; Allah`ı yönetim kurulu başkanı yapacaksın, bilmem ne azası olarak bilmem ne efendiyi koyacaksın. Özel kalem olarak Fethullah Gülen`i koyacaksın. İşte bu şirkete şirk denir. Allah`ın ortaklarını tesis etmek, yani onun sağına soluna ortaklar koymak. Buna şirk deniyor. Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirmek şirkmiş. Vatandaşa sordum bir gün; Cübbeli, sakalı göbekte, ayağında şalvar. Büyük bir inşaatı bitirmiş, binanın kapısına; lehul mülk yazdırıyor. Dedim ki; `Hacı amca burada ne yazıyor?` `lehul mülk` dedi. Dedim ki; `ne demek?` `Mülk Allah`ındır` demek. Mülk Allah`ınsa tapusu sende ne arıyor?, `karıştırma` dedi. `Onlar emanet.` Dedim, `niye hep sana emanet.` Ver biraz da başkasına emanet olsun. Neyi hep yoksula emanet değil de sana emanet. Tam da işte Hz. Ali ile Muaviye arasındaki kavganın omurgası bu. Yani bir tarafta Muaviye diyordu ki; `Allah zenginleri zenginlikle imtihan ediyor, yoksulu yoksullukla.` Diğer tarafta Ali diyordu ki; `Hayır. Yoksulluk küfürdür, ihtiyacından fazlasını istiyorsan. Yoksulluğun müsebbibi sensin.` Yani Muaviye baklava çalan çocuğu suçlu buluyordu, Ali ise bankayı açan adamı suçlu buluyordu. Muaviye baklava çalan çocuğu suçlu bulmak için hanedanlığı elinde tutmalıydı, Ali de böyle bir zorbanın sulta kurmaması için direnmeliydi. Kavganın omurgası buydu” şeklinde konuştu.
 
“Kimin elini keseceğiz?”
“Kuran-da hırsızın elini kesmekle ilgili bir ibare var” diyen Erdem, son dönemdeki yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına da göndermede bulundu. Erdem, “Ama bildiğimiz manada bilekten kesmek değil. Orada mecaz anlamdadır. Yani hırsızın hırsız olmasını sağlayan hortumunu kesmektir. Şimdi hadi diyelim ki diğer taraftan okuduk. Ben varım sen de varsan. Kimin elini keseceğiz. Baklava çalan çocuğun mu ayakkabı kutusuna 4,5 milyon dolar koyan adamın mı? Türkiye`de bazı şeylerin değişmesi gerek. Biraz sancılı geçecek, bizim açımızdan da sancılı geçecek, ama Allah vekil. Biz böyle konuşuyoruz ama açılan davalarla da baş etmeye çalışıyoruz. Bizim gönüllü bir avukatımız var. Böyle konuşmalardan sonra hep dava açılıyor. Abi ne oldu? Diyorum `60 bin, 70 bin` diye söyler. Adam milyon dolarları götürmüş halen bizden tazminat alma peşinde. Sancılı geçecek ama bu işin sonu selamettir. Neden biliyor musunuz? Avrupa ve Ortadoğu tarihinin en büyük devrimci hareketi ortaya çıkmıştır, Gezi`de. Avrupa ve Ortadoğu tarihi bu kadar kitlesel bir harekete şahit olmamıştır. Tahrir`i de bunun içine katıyorum. 10 milyon insanın hareket ettiği söyleniyor. Gezi`nin en büyük dezavantajı nedir biliyor musunuz? İdeolojik ve politik olarak bir söylemi yoktu. Yani 10 milyon insan bir araya geldik, tencere tava çalıp evlere dağıldık. Türkiye`nin değişmesini istiyorsak. Bunu demokrasi içinde yapacağız, demokrasi dışında yapmayacağız. Miting yapacaksak mitingi yapalım, gaz yiyeceksek yiyelim, harman olduk zaten” dedi. Erdem, konuşmasının sonunda okuyucularına kitaplarını imzaladı.
Paylaş