Çanakkale için büyük önem taşıyan, son dört yıllık dönem hem kurumsal olarak ÇOMÜ hem de ÇOMÜ`ye büyük bir önem veren Çanakkale için pek de iç açıcı geçtiği söylenemez. Kendi personeli; akademisyeni, öğrencisi ve memuruna kadar birçok kesimle `kavgalı` olarak değerlendirilen, kentte yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları ve gazetecilerle sık sık tartışma içine giren ÇOMÜ`deki mevcut yönetim anlayışı, gelecek dönem için kolları sıvayan rektör adayları için bir üniversitede “Olmaması gerekenler” sınıfına büyük bir örnek teşkil ediyor. Buradan hareketle, dün yayınladığı açıklamasında “Nasıl bir üniversite, nasıl bir rektör?” sorusunu yanıtlayan Rektör adaylarından Prof. Dr. Muammer Karaayvaz, yaptığı açıklama Gülen Cemaatini tanımlamak için kullanılan “Paralel yapı” üzerinde durması dikkat çekti. “Bilgi toplumlarının öncüsü durumundaki üniversiteler, bilimsel araştırma yapmakla ve nitelikli insan gücü yetiştirmekle sorumlu kuruluşlardır” diyen Karaayvaz, “Nitelikli insan, bağımsız düşünebilen, araştıran, sorgulayan, içinde bulunduğu topluma ve insanlığa faydalı olabilecek bilgi, beceri ve davranışlarla donatılmış aydın ve çağdaş bireyleri ifade eder. Böyle bir eğitim ve öğretim anlayışı, ancak bilim üreten, Ar-Ge yapan, düşünen ve fikir üretmeyi özendiren, bu tür etkinlikleri tüm boyutları ile destekleyen üniversitelerde olur. Bu anlayışın hâkim olması ve bilimsel gelişmenin sağlanması için devletimiz tüm üniversitelere her alanda gerekli desteği vermiş, ama bazı kamu kuruluşlarında olduğu gibi farklı vesayet anlayışının hâkim olduğu üniversitelerde bu bilimsel gelişme maalesef sağlanamamıştır” ifadelerini kullandı.
Paralel vurgusu!
“Devletin ve milletin bekası için ciddi bir tehdit olan ve Paralel Devlet Yapılanması olarak adlandırılan bu gruba karşı, Sayın Cumhurbaşkanımızın gösterdiği hassasiyeti biliyor ve aynı duyguları ve hassasiyetleri taşıyoruz” diyen Karaayvaz, “Üniversitemiz bünyesinde yer edinmiş olan bu yapı, gerek akademik personel düzeyinde, gerekse idari personel düzeyinde kadrolaşma işleriyle uğraştığından üniversitemizin bilimsel olarak olması gereken seviyenin çok altında kalmasına sebep olmuştur. Bu gerçeklerden hareketle dönemimizde Paralel Devlet Yapılanması ile en ufak teması olanlarla hem akademik hem de idari alanda asla çalışmayacağız ve bu unsurları üniversitemizde asla barındırmayacağız. Üniversitemizi bilimsel alanda hak ettiği yere gelmesi ve toplumun öncüsü olması için bilimi ön planda tutan öğretim üyelerimizin önündeki psikolojik ve bürokratik engelleri ortadan kaldırıp projelerine tam destek vereceği” şeklinde konuştu.
Yönetim şeklini açıkladı!
“Yönetim görevine geldiğimizde ilk işimiz; katılımcılığı sağlamak ve kollektif akıldan yararlanmak suretiyle akademik kurullara işlerlik kazandırıp, birimlere sorumlulukların yanı sıra yetkiler de dağıtılarak iş verimini arttırmak olacaktır” diyen Karaayvaz, “Başta atama ve yükseltmeler olmak üzere, hiçbir konuda, hiçbir öğretim üyesinin özlük haklarını ihlal etmeyeceğiz. Atama ve yükseltmelerde şu anki yönetimin yaptığı gibi “bizden” veya “bizden değil” ayrımı asla yapmayacağız. İdari personelin özlük haklarını da keyfi olarak ve kişisel ön yargılarla ihlal etmeyecek; çalışanlarımızın son dönemde tavan yapmış olan özlük hakkı kaygılarını adaletli uygulamalarla ortadan kaldıracağız. Öğretim üyelerinin özgür düşüncesini kısıtlayan, temel hak ve özgürlükleri ihlal eden uygulamalara hiçbir şekilde ve hiçbir düzeyde izin vermeyecek; bireylerin özgür iradesini kısıtlamayı hedefleyen hukuksuz, yıldırma ve korkutma amaçlı soruşturmalar açmayacağız. Hukuka uymayan hiçbir yönetimsel uygulamanın yanında olmayacağız. Duyumlar üzerine, dedikodu kabilinden sözlere dayanarak kişileri hedef alan, haksız mağduriyetleri de beraberinde getiren tüm uygulamalara derhal son verileceğiz. Öğretim üyelerinin bilimsel ve ekonomik kazanımları yasal çerçevede eşit bir şekilde destekleyip, öğretim üyelerinin yurt içi ve dışı bilimsel çalışmalara ve etkinliklere katılmasını teşvik edeceğiz. Üniversitemizde son dönemde sıkça karşılaşır olduğumuz ve üniversite sözüyle niteliksel olarak hiç de örtüşmeyen mobbingin hiçbir düzeyde ve türde, akademik ve idari personele uygulanmasına asla izin vermeyeceğiz. Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye inanmış; şeffaf, insan haklarına, akademik özgürlüklere ve kurum çıkarlarına saygıyı sözde değil, tüm eylemlerinde hayata geçiren, kamu yararını koşulsuz koruyan, her türlü talebi hak, hukuk, adalet ve insaniyet boyutu ile değerlendiren, herkesin haklarına saygılı, haklı talepleri gecikmeksizin yerine getiren, haksızlıklara karşı tavrını kararlı olarak gösteren, evrensel ve ulusal hukukun gereklerine ve yargı kararlarına saygı gösteren, yargı kararlarının gereğini gecikmeksizin yerine getiren bir rektör olacağımdan hiç kimsenin endişesi olmasın. Kapımın her zaman ve her kişiye açık olacağının da bilinmesini isterim” ifadelerini kullandı.