Emekçi kadınların mücadele günü 8 Mart

1034

 Kentlerimiz bizim evimiz; Her mahallesi bir odamız, her sokağı evimizin bir köşesi! 

Evlerimizde olgunlaştık, düzelttik, temizledik, daha az kirlettik, birilerine daha az yük olduk! Peki ya şehrimiz, sokaklarımız, caddelerimiz, yürüyüş yollarımız, sosyal yaşam alanlarımız? Orada nasılız? Mesela bir paket çekirdeği alıp çıkmıyor muyuz Yeni Kordon’a, ne yapıyoruz çekirdeklerimizin kabuklarını? İçecek şişelerimizi, yiyecek paketlerini, ambalajlarını nereye bırakıyoruz? 
 
Sahi bu çöp kutuları niçin boş? 
İşte bu kentin sokaklarını, caddelerini ve dahi bir bütün olarak ortak yaşam alanlarını, pırıl pırıl yapan, sabahın köründen akşam saatlerine kadar temizleyen, alınların terini tüm insanlar bu kentte daha güzel ve temiz bir ortamda yaşasın diye akıtan emekçileri var.   Çanakkale Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğünün personelleri var. Son dönemin en çok tartışılan, tüm siyasi partilerin ‘biz çözeceğiz’ dediği, ama bir türlü çözülmeyen, geçtiğimiz aylarda yeni bir düzenleme ile başka bir boyut kazanan, ama kronik sömürü aracı olarak yıllarca kullanılan taşeron kadrosunda görevli Emine Gören… 
Evli ve iki çocuk annesi Emine Gören, aslen Ordulu… Evlenerek gelmiş Çanakkale’ye, tam 23 yıl olmuş. Daha önce çeşitli işlerde çalışmış, okullarda hademelik yapmış, yine taşeron! Sonra Çanakkale Belediyesi’nin Temizlik İşleri Müdürlüğü’nde işe başlamış, dört yıldır da ‘severek’ yapıyor işini. Evi gibi tertemiz yapıyor kenti, diğer kadın ve erkek temizlik görevlileri ile birlikte. Bir oğlu üniversitede, bir oğlu lisede, eşi şoförlük yapıyor. İki yıldır Cuma Pazarı’nda görevli, nam-ı diğer CUMPA!
 
Nasıl başlıyor bir gününüz, neler yapıyorsunuz?  
“Sabah kalkıyorum, kahvaltıyı hazırlıyorum, sonra işe geliyorum. Ofiste kıyafetlerimizi değiştirip, iş kıyafetlerimizi giyiyoruz. Gerekli ekipmanlarımızı alıp bölgelerimize gidip çalışmaya başlıyoruz. Saat sekizde iş başı yapıyoruz” diye anlatıyor günün ilk saatlerini. 
 
Sabah kahvaltısı yapıldı, iş kıyafetleri giyildi ve gerekli ekipmanlar ile görev bölgesine gidildi. Ya sonra? 
“Bölgemize gidince, önce göze batan büyük çöpleri topluyoruz. Sonra ince temizliğe başlıyoruz. Çöp arabamız dolduğunda, büyük çöp kutularına atıyoruz. 10-15 dakika molamız var, saat 12’de öğlen aramız var. Sonra yine devam mesai bitimine kadar… İşim bana hiç zor gelmez. Sadece rüzgarlı ve yağmurlu havalarda zorlaşıyor çalışmak. Ne kadar yağmurluğum olsa da zor oluyor. Rüzgarlı havalar da Sarı Çay’ın orada ne kadar yaprak varsa hepsi CUMA Pazarı’nda!...”
Siz işinizi yapıyorsunuz ama insanlar da çok dikkatsiz değil mi? Yani çöp kutusu kullanmayanlar, çok mu, elindekini az ilerideki çöp kutusuna değil de yerlere atanlar?
“Herkes böyle değil ama” diye sözümüzü kesiyor! “Herkes böyle değil tabii ki. Gerçekten çok dikkatsiz olanlar da var, ‘siz ne için varsınız?’ gibisinden düşüneni yani. Çöp kutusunu gördüğü halde çöpünü yere atanı, hem de gözümüzün içine baka baka…” 
Bu arada temizliği en zor bölge Yeni Kordon civarıymış, “ne ararsanız var”mış orada. Çekirdek kabuklarından içecek şişe ve kutularına, yiyecek ambalajlarına ve poşetlere kadar! “Şu an gidin, Yeni Kordon’u görün. Geceden kalanlar, çekirdek kabuklarını en fazla oradan temizliyoruz” diyor. Dikkatsizliğe kızıyor Emine Gören, ama kendisine iş çıkıyor, temizlik yapıyor diye değil, kenti hor kullanıyorlar, yıpratıyor, yoruyorlar diye. Çünkü herkes biliyor ki, kentler de canlıdır. 
Ama tabii ki, Gören’in de dediği gibi, “herkes böyle değil…” Kimisi de çok dikkatli, hatta yardım edeni bile oluyor. “Bazıları dikkat ediyor, ‘kentte temizlik yapan kadınlar var’ diye düşünüyor, bundan dolayı saygı da duyuyorlar. Tatil günlerimde dışarıya çıktıysam ben de çok dikkat ederim, titiz biriyim zaten. Çocuklarım da dikkat ederler, ben sık sık uyarırım onları. Söylüyorum, ‘yaptığın yanlış’ diyorum. İlginç, güzel şeyler de olmuyor değil. Bazen ağır oluyor araba, çocuklar yardım ediyor, ‘abla yardım edelim’ diyorlar öğrenciler. Pırıl pırıl bir nesil geliyor arkadan…” diye de ekliyor, gurur duyulası yaşadıklarını. 
“Dediğim gibi işim ne kadar zor olsa da severek yapıyorum” diyerek anlatmaya devam ediyor, “Zaman geçtikçe de alışıyoruz, ezberliyoruz. Göze batan çöplerin rutin olarak aynı yere atıldığını öğreniyoruz. Cuma günleri aşırı yoğunluk oluyor. İçeride çalışamıyoruz, Cuma günü zabıtanın oraya, ön kapının önüne, pazarın arka çıkış kapısına çöpler birikiyor. Onları alıyoruz, sabah saat 11’den sonra içeri giremiyoruz.”
“Nasıl yapıyorsun, bu erkek işi?” diyorlarmış; “Biz de, “Olsun, ‘biz severek yapıyoruz, işimiz bizim bu’ diyoruz. Gerçekten de severek yapıyoruz işimizi, çünkü bu kenti seviyoruz, biz de yaşıyoruz burada. Her yaşayan da böyle hissetmeli, olabildiğince düzenli ve temiz kullanmalı yaşadığı kenti, sokaklarıyla, caddeleriyle… Biz zaten görevimizin başındayız, ama sorumluluk herkesin…” diyor. 
(Seçkin Sağlam)
Paylaş