Döviz kurlarındaki dalgalanma ülkedeki her kesimi tedirgin etmeye devam ediyor. Eğitim Sen Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu ve üyeleri dün Mümtaz Pirinççiler Meydanı’nda bir araya gelerek basın açıklaması yaptılar. Eğitim Sen Şube Başkanı Filiz Savaş tarafında yapılan açıklamada, krizin hükümetin uyguladığı neoliberal politikaların bir sonucu olarak ortaya çıktığı belirtildi. Emekçi halkın yükselen kurla daha da yoksullaştığını açıklayan Savaş,acil önlem planlarının en kısa zamanda hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. Krizinneoliberal politikaların kaçınılmaz bir sonucu olarak çıktığını belirten Savaş; “Bugün yaşanmakta olan kriz, göz göre göre, bağıra bağıra gelmiştir. Görünen yüzü tutuklu vatandaşları nedeniyle ABD ile restleşme olsa da asıl neden ranta dayalı ekonomik politikaların tıkanmasıdır. ‘Ekonomik savaş içindeyiz’ diyerek 16 yıldır uygulanan sermayeye kaynak aktarmaya ve yatırıma dönüşmeyen, spekülatif büyümeye dayalı ekonomi politikalarının yol açtığı krizin nedenini çarpıtamazlar. ABD ile son bir-iki hafta içinde yaşanan ve gerçek yüzünün tam bilinemediği gerginlikten çok öncesinden, tüm kesimler tarafından bir ekonomik krizin, resesyonun geldiği yıllardır söylenmekteydi. Dolar bu kadar yükselmeden de patates, soğan, domates başta olmak üzere temel gıdaların fiyatları cep yakıyordu. Bu kriz, küresel kapitalist bunalımın ve ülkedeki siyasal rejim krizinin bileşkesi olarak karşımıza çıkmıştır. 24 Haziran seçimleri sonrasında; ‘yeni rejimin ortaya çıkardığı belirsizlikler’, ‘24 ay süren OHAL hukuksuzluğunun kalıcılaşması’, ‘kamu kurum ve hizmetlerinde liyakat ve kanunilik ilkesinin terk edilmesi’, ‘genel olarak hukuk devleti ilkesinin yaygın bir şekilde ihlal edilmesi’ gibi koşullarda iyice kırılgan hale gelen ekonomi beklenen krize girmiştir. 460 Milyar dolara yükselen ‘döviz endeksli borçlanma’, son 15 yılın en yüksek gerçekleşmelerini yaşayan ve yüzde 60 oranında sapma gösteren enflasyon ‘hedefi’, yüzde 20’nin üzerine yerleşen faiz ve enflasyon göstergeleri, iki haneli işsizlik oranının yeniden artış eğilimine girmesi ekonomide yaşanan yapısal krizin göstergeleridir. 24 Haziran seçimleri için AKP’nin seçim ekonomisi uygulamaları, rekor düzeyde bütçe açıklarına neden olurken, üretim ve tüketimdeki dışa bağımlılık ise dış ticaret açığının giderek büyümesine, rekor seviyelere ulaşmasına yol açtı. Ekonomiye duyulan güvensizlik son bir haftadaki ‘döviz krizi’ ile birlikte saman alevi gibi yayılıyor. Bu yangının alevi de samanı da AKP politikalarıdır” dedi.
“En büyük kayıp sabit ücretli olan asgari ücretlilerde yaşanmakta”
Halkın yükselen kur karşısında giderek daha fazla yoksullaştığının altını çizen Savaş; “Dolar kuru 24 Haziran seçimleri sonrasında yüzde 33 artış göstermiştir. Bu oran saat saat yukarı doğru seyir izlemektedir. 10 Ağustos Cuma günü yaşanan ‘TL değersizleşmesi’ tek başına yüzde 20’lere varmıştır. 2018 yılı başından bu yana Türkiye’nin kredi risk primi (CDS) 150’den 440’a kadar yükselmiştir. Bu yükselişin yüzde 33’ü seçimlerin sonrasındadır. Yakın dönem borçların çevrilmesi sorununa işaret eden bu veri krizin ne kadar kontrolden çıktığını da göstermektedir. Döviz kurlarında yaşanan hızlı yükseliş, dövizle borçlanmış yurttaşları, firmaları ve kurum/kuruluşları borç çevriminde krize sokmaktadır. İşçiler, kamu emekçileri, emekliler ve işsizlere yansımaları ise çok boyutlu olmaktadır. Tedbir alınmaması halinde döviz kurlarındaki artışın sonucunda bugüne kadar gerçekleşen enflasyon ve faiz artışlarında ivmenin daha da hızlanması olasıdır. Tarihte ve mevcut durumda örnekleri yaşanmış hiper enflasyon durumuna gidiş söz konusudur. Yaşanan krizin etkisiyle ‘daha yüksek’ veya ‘hiper’ enflasyon durumunda bu yoksullaştırma eğiliminin hızlanacağı bilinmelidir. Enflasyon farkı almak reel zam almamaktır. Ayrıca enflasyon farkının enflasyon yaşanan dönemde değil sonrasında verildiği görülmelidir. Yani enflasyonu peşin yaşayan emekçiler ‘farkını’ izleyen dönemde geciken bir şekilde almaktadır. Enflasyonun hızlı bir şekilde yükselmesinin emekçilere olumsuz etkileri sadece reel ücret zammı alamamaları şeklinde olmamaktadır. Bu ana olumsuz etkiye ek olarak, gelirlerinin önemli bir bölümünü kira, gıda ve ulaşım gibi kalemlere harcayan emekçiler daha da yoksullaşmaktadır. Kamu emekçilerinin yılbaşından bu yana döviz kuru etkisiyle kayıpları Dolar bazında yüzde 18, Euro bazında yüzde 11 olarak gerçekleşmiştir. Emekliler için kayıp Dolar bazında yüzde 37 iken, Euro bazında ise yüzde 32 oranındadır. En büyük kayıp sabit ücretli olan asgari ücretlilerde yaşanmaktadır. Temmuz ayında ortaya çıkan ‘enflasyon açığı’ nedeniyle asgari ücretlilerin kaybı dolar bazında yüzde 42 ve Euro bazında ise yüzde 37’dir. Emekliler ve asgari ücretlilerdeki yoksullaşma diğer emekçi gruplarına göre daha derindir. Gelir düzeyi düşüklüğü yoksullaşma oranını arttırmaktadır” dedi.
“Ekonomik krizin hukuk ve demokrasi krizinden bağımsız olmadığı görülmelidir”
Son olarak acil önlem planının hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Savaş; “Hamasi nutuklara, savaş naralarına son verilmeli, ‘döviz krizinin’ olumsuz etkileri nedeniyle ortaya çıkan gelir kayıplarının azaltılması için acil bir eylem programı açıklanmalıdır. Olası işten atmalara karşı işten çıkarmaların yasaklandığı ilan edilmelidir. Türkiye’deki ekonomik krizin hukuk ve demokrasi krizinden bağımsız olmadığı görülmelidir. Tek adam rejimi sürekli kriz hali demektir. Cumhuriyet rejimi demokratikleşmediği sürece bir kriz bitse de yeni krizler yaşanacaktır. Kapitalizmin kendisi krizlere gebedir ve nihai krizi çöküştür. Emekçiler çöküşün altında kalmamak için sınıfsal mücadeleyi yükseltecektir. Bu nedenle KESK olarak aşağıdaki taleplerimizin acilen hayata geçirilmesini talep etmekteyiz. İç ve dış politikada çatışma ve savaş söylem/pratiği terk edilmeli ve barış politikası savunulmalıdır. Barışın refah ve huzur getirdiği, savaşın yıkım ve yoksulluk getirdiği görülmelidir. Savaş sadece silah tüccarlarının arzu edebileceği ve tüm halklara zararı olan bir politik tercihtir. Türkiye’nin refahı barıştadır. Krizden çıkış barışın tesisiyle mümkündür. Kamu kurumlarında evrensel hukuk hükümleri, anayasa ve yasalarla koruma altında olan haklara yönelik saldırılar derhal durdurulmalıdır. OHAL fırsatçılığıyla hukuksuzca ihraç edilen kamu emekçileri derhal işlerine iade edilmeli, geriye dönük tüm kayıpları karşılanmalıdır. Kamu hizmetlerinde, atama ve terfilerde, disiplin hükümlerinin uygulanmasında ‘olağan hukuka geri dönülmelidir’. OHAL rejimi ihraçları, kayyumları, medya gaspları vb. tüm sonuçları ile ortadan kaldırılmalıdır. Yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkesi yeniden tesis edilmelidir. 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşmede, ücret hükümleri önceki enflasyon gerçekleşmesi, yeni enflasyon hedefi ve son döviz krizi nedeniyle geçersizleştiğinden güncel ve reel değerlere göre yeniden düzenlenmelidir. Geriye dönük kayıplar karşılanmalı, enflasyon hedefinin üzerinde gerçekleşen enflasyon verileri dikkate alınmalı, reel kayıplarımız karşılanmalı, büyümeden pay verilmelidir. Döviz kuru etkisi nedeniyle benzin ve mazotta ÖTV üzerinden uygulanan “zamların yansıtılmaması” uygulaması özellikle ilaç fiyatlarındaki belirsizliğin gittikçe artan düzeyde halk sağlını tehdit eder düzeye geldiği gözetilerek sağlık gibi alanlarda da uygulanmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarında liyakatsiz, yandaş ve israfa yol açan yönetim anlayışı derhal terk edilmeli ve kanun dışı harcamalar idarecilere rücu edilmelidir. Varlık fonu, Kredi Garanti fonu, Savunma Sanayi Fonu gibi kamuoyu denetimi dışına “kaçırılmış” uygulamalar sonlandırılmalı ve derhal kamuoyu denetimine açılarak kamusal hizmet ve üretim amacıyla kullanılmalıdır. Varlık fonu adı altında yapılan harcamalar sorumlulara rücu edilmeli ve geçen süre içerisindeki faaliyet raporu kamuoyuna açıklanmalıdır. ‘Saray’ rejimine yönelik devasa bütçe, örtülü ödenek ve kanun dışı mali kaynak kullanımı derhal durdurulmalıdır. Kamudaki ‘taşıt ve bina kiralama’ işlemleri azaltılmalı, var olanlar kamuoyu denetimine açılmalıdır. İşsizlik sigortası fonu sadece işsizlere verilmelidir. İşsizliğin artışı engellenmelidir. Rantçı sermayeyi destekleyen ‘yatırım ve istihdamı arttırmayan’ teşvik sistemi lağvedilmelidir. İstihdam ve üretim artışı sağlayacak adımlar atılmalıdır. Vergi sistemindeki adaletsiz bölüşüme son verilmeli ve dolaylı vergilerin payı azaltılmalıdır. Rant, faiz ve sermaye gelirleri vergilendirilmelidir. Yaşanan krizin faturasının emekçilere, emeklilere ve işsizlere çıkarılmasına izin vermeyeceğiz. Kemer sıkma amacıyla “acı reçete” peşinde olan iktidar cenahını uyarıyoruz. Çözüm ve reçete arayışında iseniz emekçilerin temel taleplerini dikkate alın.OHAL’i aşan rejiminizle hak arama mücadelemizi engelleyeceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Fiili ve meşru mücadele içinden gelen ve aynı anlayışla yoluna devam eden emekçiler faturayı krize yol açanların ödemesi için mücadelesini yükseltmekten geri durmayacaktır. Tüm emek ve demokrasi güçlerini krizi yaratanların krizin faturasını emekçilere, ezilenlere çıkartma girişimlerine ve saldırılarına karşı hızla harekete geçmeye ve birlikte mücadeleye yürütmeye çağırıyoruz” dedi. (Eren Aşnaz)