ÇOMÜ Rektörü Sedat Laçiner`in bazı açıklamaları nedeniyle şaşkına döndüklerini bildiren Çanakkale Eğitim Sen Yürütme Kurulu`nun açıklamasında; "Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde bugüne kadar görülmemiş ve muhtemelen de görülmeyecek bir kadro kıyımının yaşandığı bir dönemi birkaç ay içinde geride bırakacağız. Bu olayların birinci derecede sorumlusu siyasi ortaklarına rağmen Rektör’ün bizzat kendisidir. ÇOMÜ Rektör’nün resmi internet sitesinde 25.11.2014 tarihinde yayınlan, ÇOMÜ TV’ye yaptığı demeci ise sadece üç maymunu oynamak isteyenler için anlamlıdır. Rektör bu açıklamasında kadro sorunu ile ilgili şu sözleri söylemiştir: “İdeolojisi, fikri, zikri ne olursa olsun herkese kadrosu geldiğinde vermeye çalıştık”, “Yeterli kadro olmayabiliyor, özellikle yardımcı doçent kadrolarında sorun var.” , "Rektörlük seçimleri olduğunda 7-8 ay kala kadrolar donduruluyor.” ,“100’ün üzerinde arkadaşımızın doçent olabileceği, profesör olabileceği kadrolar; tabi isimle biz bunu istemiyoruz. Ama bölümlerden gelen talepleri değerlendiriyoruz. Ve istisnasız, istisnasız kimin doçentliği geldiyse hepsinin dosyası YÖK’tedir.” , “Arkadaşlarımız endişe etmesinler. Doçent olmuş, üç aydır bekliyorum, altı aydır bekliyorum diyen arkadaşlarımız var. Endişe etmesinler. Bunların hepsi zaten YÖK’te bekliyor. Kullanım izni için bekliyor. Oradan bize izin gelir gelmez biz ilana çıkacağız.” Bu sözleri duyduğumuzda hayretler içinde kalıyor ve söyleyecek hiçbir söz bulamıyoruz. İçinde bir tane bile doğru kelimeyi barındırmayan bu sözlerin dört yıldır, her türlü hakkına açık bir şekilde saldırılan bizler için hiçbir anlamı bulunmamaktadır. ÇOMÜ Rektörü bu sözlerle adeta göreve geldiği andan itibaren neleri yapmadığını itiraf etmektedir. Rektör, ideolojisi, fikri, zikri ne olursa olsun ayrım olmadığını söylemektedir. Peki o zaman kadro bekleyenlere defalarca, kimi zaman doğrudan kimi zaman da elçiler vasıtasıyla söylenen “size, biz burada olduğumuz sürece kadro vermeyeceğiz” sözünü nereye koyacağız. 17.09.2012 tarihli“İthamlar iyi niyetli değil” başlıklı basın açıklamasındaki,“Hatta belli kriterleri sağlayamaması halinde kişiler yardımcı doçentlik kadrosundan emekli de olabilirler.”ifadesini nasıl açıklayacaksınız? Üniversitemizde 4 yıldan fazladır (7 yıldır bekleyen var) yardımcı doçentlik, 3 yıldan fazladır, doçentlik ve profesörlük kadrosu bekleyenler vardır. Birçok öğretim üyesi de ne olduğu bilinmeyen bu “belli kriterleri” bekleyememiş ve üniversiteyi terk etmek zorunda kalmışlardır. Hal böyle iken halen o açıklamadaki belli kriterlerin ne olduğu açıklanmamakta ve dolayısıyla da bilinmemektedir. Ancak biz şunu çok iyi biliyoruz; kadro bekleyen öğretim elemanlarının tamamı, üniversite senatosunun kabul ettiği kriterleri fazlasıyla sağlamaktadır. Rektör, yeterli kadro olmadığını, özellikle yardımcı doçent kadrolarında sıkıntı olduğunu söylemektedir. Elinizde yeterli kadro yoktu da hangi kriterlere göre özellikle Tıp Fakültesinde bölümlere 5, 6 veya 8 yardımcı doçenti birden alırken bazı bölümlere hiç almadınız? Üniversitemizin kendi bünyesinde yetişen ve kadro bekleyen öğretim elemanlarımız dururken dışarıdan onca yardımcı doçenti nasıl aldınız? Mevcutları bekletip dışarıdan getirdiğiniz yardımcı doçentlerde hangi kriterleri esas aldınız? Geldiğinizde yardımcı doçent alım kriterlerini sadece tıp fakültesi için uygulamama kararınızın sebebi nedir? Bu kadroları daha dengeli dağıtamaz mıydınız? Diğer taraftan üniversitenin boş fakat kadro mağlarının sorununun giderilmesi için kullanılmayan kadroları biliyoruz. Kadrosu verilmeyen öğretim elemanları ayrıldığı için öğrenci alamayan ve kapanan bölümleri biliyoruz. Rektör, seçim zamanlarında kadroların dondurulduğunu söylüyor. Seçim zamanı kadroların dondurulduğu hep söylenir. Ancak bu durum herhalde herkes için geçerli değildir. Öğle olsaydı 20 Ekim 2014 tarihinde “Memurlar net” internet sayfasında yayınlanan 1 Profesör, 1 Doçent ilanının da dondurulmuş olması gerekmez miydi? Rektör, istisnasız doçentliği gelen herkesin kadrosunun istendiğini söylüyor. Sayın Rektöre tavsiyemiz bu sözleri bir daha başka yerde kullanmasın. Üniversitemizde üç yıldan fazladır doçentlik ve profesörlük kadrosu bekleyen öğretim üyesi bulunmaktadır. Bu insanlar susuyorlarsa, bilin ki nezaketlerindendir. Sayın Rektör, siz de en azından sessiz kalmayı deneyin; bu şekilde en azından yaptığınız ayıbı hatırlatıp durmayın. Bu tavrınız YÖK’ten istediğiniz kadroları istediğiniz birimlere kaydırdığınız kuşkularını güçlendirmekten başka bir işe yaramamaktadır" denildi.
"Söyleyecek hiçbir söz bulamıyoruz"
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi; "Rektör, üç aydır, altı aydır kadro bekleyenlerin endişe etmemesini söylemektedir. Sayın Rektör bu ifadesiyle kendisini ele vermektedir. Özellikle doçentlik kadrolarında üç ya da altı ay beklemek sorun değildir. Çünkü doğal süreçte, kadrolar YÖK’ten öğretim üyesi sınavı geçtikten sonra istenir. Bu sürecin tamamlanması ise bazen altı ayı bulabilir. Ancak üniversitemizde üç yıldan fazladır kadro bekleyenler doçent ve profesörler vardır. Rektörün bu açıklaması, üç yıldan daha fazla kadro bekleyenler için değildir. Bugüne kadar üniversitemizde defalarca, doktora jürisi tamamlandıktan bir hafta sonra yardımcı doçentlik kadrosunun, doçentlik sınavından bir hafta on gün sonra doçentlik kadrosunun ve profesörlük süresinin dolduğu gün profesörlük kadrosunun çıktığı düşünülürse; üç ya da altı aydır kadro bekleyenlerin işi hakikatten zordur. Rektör bu açıklaması ile göreve bir kez daha geldiğinde bu kişilerin kadro sorunlarının hemen çözüleceğini, ancak üç yıldan fazla kadro bekleyenlerin yine görülmemeye devam edeceğini itiraf etmektedir. Kimlerin bir hafta içinde kadro aldığı, kimlerin en az 4 yıldır bekletildiği belgeleriyle mevcuttur. Üniversitemiz, son dört yılda çok kötü uygulamalara sahne olmuştur. Ayrımcılık, yok sayma, hak yeme, mobbing uygulamaları kurumsal kültürümüzün bir parçası olmuştur. Kadro gaspı ise bu uygulamaların en kötü örneklerine sahiptir. Tüm bu gerçekler, üç maymunu oynamayanların hafızalarında canlı yerini korurken, özür borçlu olanların, sanki bu olaylar hiç yaşanmamış, mağdur olan bu insanlar hiç yaşamıyormuşçasına bu açıklamaları yapmalarına, nezaket sınırları içinde kaldığımızdan dolayı, söyleyecek hiçbir söz bulamıyoruz. Bu kişileri ve onları bugüne kadar ve gelecekte desteklemiş/destekleyecek kurumsal yapıları, kamuoyunun vicdanına terk ediyoruz. Mesele yöneticinin o makamdan ayrıldığında yönettiği insanların yüzlerine rahatça bakabileceğiniz bir yönetim tarzını benimsemiş olmasıdır."