Ege Denizi, iklim değişikliğinin etkisiyle yılda ortalama 0,05 derece ısınırken bu ısınma, denizin, ana akıntı sisteminin bir parçasını oluşturması nedeniyle küresel olarak da bir tehdit potansiyeli taşıyor. İnsan faaliyetlerinden kaynaklı kirlilik ve istilacı türlerin sayısındaki artış gibi faktörler de ısınmayla birleşerek Ege Denizi için risk oluşturuyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Deniz Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Turan Beşiktepe, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ege Denizi’nin, Doğu Akdeniz’in bir parçası olduğunu, iklim değişikliği bütün sistemlerde aynı etkiyi göstermediği için buradaki değişimi anlayabilmek için öncelikle Akdeniz’deki sistemin anlaşılması gerektiğini söyledi.
Beşiktepe, Atlantik Okyanusu’ndan gelen yüzey akıntısının Cebelitarık Boğazı’ndan geçerek Akdeniz’in güney kıyılarını dolaşıp Ege Denizi’ne ulaştığını, burada da suyun soğuyarak derinlere çöktüğünü ve Avrupa kıyılarını geçip alt akıntı olarak tekrar Atlantik’e ulaştığını anlattı.
Beşiktepe, “Bu dolaşım sistemi, okyanustaki taşıyıcı bant (conveyor belt) sisteminin minyatürüdür. Akdeniz’deki taşıyıcı banda enerji veren derin su oluşumlarıdır ve bunlardan biri de Ege’deki su çökmeleridir. İklim değişikliğinin Ege Denizi’ndeki en önemli etkilerinden birisi, soğumanın etkisiyle yoğunluğu artan suların, geçmiş dönemlerde Akdeniz’in 2 bin ila 4 bin metre derinliklerine çökerken, günümüzde ancak 200-300 metrelere çökebilmesidir. Bu tüm Akdeniz’i etkileyecek bir faktör ve eğer Akdeniz’deki bu sistem yavaşlarsa Atlantik Okyanusu’nu ve dolayısıyla dünyayı etkileyecektir. Yani Ege Denizi’ndeki değişimler tüm dünyayı etkiliyor.” diye konuştu.
Beşiktepe, Akdeniz’deki bu taşıyıcı bandın işleyişi ve taşıdığı suların özelliğindeki değişimlerin Akdeniz’den Atlantik’e giden suların özelliklerini değiştirdiğini ifade ederek, “Son yıllarda yapılan çalışmalar, bu değişimlerin, Gulf Stream (körfez akıntısı) akıntısının da parçası olduğu okyanus taşıyıcı bandının yavaşlayabileceğini gösteriyor. Yani Ege Denizi’nde oluşan suların, dünya iklimini düzenleyici rolü olan okyanus taşıyıcı bandını değiştireceği kesin görünüyor. Bunun değişmesi, yavaşlaması, dünyanın iklim dengesinde ciddi problemlere neden olur.” dedi.
Atmosfer etkisiyle ısınan deniz yüzey suyunun, Gulf Stream ile Kuzey Kutbu’na doğru taşındığını ve burada soğuyarak dibe çöktüğünü işaret eden Beşiktepe, bu çökmenin karbondioksidi tutan canlıları da suyun altına göndererek okyanusu karbon deposuna çevirdiğini, yavaşlama olması durumunda hem atmosferdeki karbondioksit emisyonunun hem de Pasifik’ten gelerek Kuzey Kutbu’na ulaşan sıcak suların soğuyamaması nedeniyle okyanus sıcaklığının daha hızlı artacağını vurguladı.
Beşiktepe, denizler için iklim çalışması yapabilecek kalitedeki verilerin tüm dünyada 1980’den sonra toplanabildiğini belirterek, “Bu tarihten günümüze kadar Kuzey Ege, Marmara ve Karadeniz’deki verilere göre, sıcaklık yılda ortalama 0,06 derece sıcaklık artıyor. Bu rakam Ege Denizi’nde 0,05, Marmara Denizi’nde 0,064, Batı Karadeniz’de 0,06, Akdeniz’in genelinde ise 0,04 derece. Akdeniz’in tümü 1,2 derece ısınırken Ege Denizi 30 yılda yaklaşık 1,5 derece ısınmış.” diye konuştu.
Ege Denizi’nin iklim değişikliğine bağlı olarak yaşadığı diğer bir sorunun da kirlilik olduğunu dile getiren Beşiktepe, denize atılan atıkların ve tarım ilaçlarının deniz ekosistemini bozduğunu ve istilacı türlerin sayısını artırdığını söyledi.
Beşiktepe, Ege Denizi’nin korunması için uluslararası iş birliği yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Ege Denizi’nin geleceği için en önemli şey iklim değişikliğinin durdurulmasıdır. Bu da ancak küresel bir anlaşmayla mümkündür. Ayrıca denize atılan atıkların azaltılması ve istilacı türlerin kontrol altına alınması için de bölgesel iş birliği şarttır” dedi.
Ege Denizi'nde yaşanan iklim değişikliği, Marmara Denizi'ni de olumsuz etkiliyor. Prof. Dr. Şükrü Turan Beşiktepe, Marmara Denizi'nin derin sularına oksijen sağlamak için Ege Denizi'nin önemli bir rol oynadığını belirttiyor. Ancak Ege Denizi'nin ısınması, suyun yeterli yoğunluğa ulaşamamasına yol açtığı gibi bu da Marmara Denizi'nin alt sularında oksijensizlik sorununa neden oluyor.
Beşiktepe, iklim değişikliğiyle ilgili istikrarlı bir artıştan bahsederken, bu artışın üzerine insan etkilerinin de eklediğini açıklayarak, “Bozulan ekosistem ve ısınmayla birlikte denizanalarının sayıları artmaya başladı. Bunun turizmi etkileyeceğini düşünüyorum. Böyle giderse en kötü senaryoda, çok daha farklı, balık yapısı tamamen değişmiş, kıyıları kirlenmiş, denizanası istilasına uğramış bir deniz görebiliriz” dedi.
Kirlilikle mücadele için Beşiktepe, kıyılardan verilen atık sular, kıyılardaki atıklar ve tarımın önemli nedenler olduğunu belirterek çözüm yolları için, "En önemli kirlilik nedenleri, kıyıdan verdiğimiz atık sular, kıyıda yarattığımız atıklar ve tarım. Tarımdaki aşırı gübre kullanımı ve sulama, yer altı sularıyla denize gidiyor. Denize bu kadar kolay su bırakmamalıyız. Tarım şeklimizi çok iyi değerlendirmemiz, en önemlisi de yer altı ve nehir sularının denize bu kadar kolayca gitmesini engellememiz lazım. Özellikle sulak alanları koruyarak bu suların karada vakit geçirmesini sağlamamız lazım. Ege'de yerleşim yerlerinin nüfusu 100 binken, turizm sezonunda 1 milyona çıkıyor. Bunu bizim arıtma tesislerimiz kaldırabiliyor mu? Zannetmiyorum. Bütün bunları planlayıp bizim artık denize atık göndermememiz gerekiyor." sözlerine yer verdi. (AA)