Doğru söze ne demeli?

ÇTSO Yönetim Kurulu Başkanı Bülend Engin 2013-2015 eylem planı hakkında önemli tespitlerde bulundu. Bunlardan biri de Çanakkale Ticaret ve Sanayi Üniversitesi projesi idi.

365
Bu proje ile ilgili olarak projenin alt açılımları noktasındaki tespitler ÇOMÜ açısından da çarpıcı bazı gerçeklere işaret ediyordu. Önemli bir durum tespiti olarak Çanakkale Ticaret ve Sanayi Üniversitesi için belirlenmiş performans kriterleri, üniversite kenti olma noktasında bir desteği ve bilimsel hizmet kalitesi anlamında rekabeti öne çıkarıyordu.
 
ÇTSO’nun 2013-2015 eylem planı içersinde yer alan Çanakkale Sanayi ve Ticaret Üniversitesi çok yalın bir gerçek ile, kentlilerin bir kez daha yüzleşmesini gündeme getirmişti.
 
Bülend Engin şu tespitleri yapmıştı;
“Çanakkale için herkes bir şey söylüyor.
Söylem zenginiyiz.
Söylemler eylemlere dönüşürse değerlidir.
Mesela bir söylem var ‘Çanakkale Üniversite kenti olmalıdır’ diye .
Söylemle Üniversite kenti olunmaz. Eylemle olunur”.
Yine bir başka tespit bir anlamda performans kriteri olarak belirlenen kıstas da” Üniversiteler kentle tartışmalarıyla değil, bilimsel başarı yarışıyla gündeme gelmelidir” noktasında belirlenmişti ki; çok önemli mesajları içinde barındırıyordu.
 
Çanakkale Ticaret ve Sanayi Üniversitesi projesi ‘üniversite kenti’ vizyonu açısından önemli bir destek olacaktır. Aynı zamanda üniversiteler arası yaratılacak rekabet ile sürdürülebilir kalite anlayışının gelişimine katkı sağlayacaktır. Şimdilerde gördüğümüz ötekileştiren, , yaftalayan, benim dediğim dedik rollerinin böylesi bir gelişme sonrasında hayat bulma şansı azalacaktır. İster istemez kent üniversite ilişkilerinde daha bir disiplinli olma hali gündeme gelecektir.
 
ÇTSO’nun diğer projeleri de 2013-2015 eylem planı açısından doyurucudur. Yat limanı projesinin yeri konusu kent halkının iradesi ile uyum sorunu taşımaktadır. Bu projenin tekrar gözden geçirilmesi gereksinimi vardır.
 
Bindiği dalı kesmek
Gırgır tekneleri bu yıl avcılık ile ilgili yeni belirlenen düzenlemeleri uygun bulmadıkları için, sezona protesto ile başladılar.
 
Yapılan düzenlemeler esas olarak onlar için yapılmış onların orta ve uzun vadeli çıkarlarına uygun düzenlemelerdi. Her zaman olduğu gibi kısa vadeli çıkarlarımız için geleceğimizi yok edecek mantık ile hareket ediliyordu. Belki bu sene biraz sıkıntı yaşanacak, ama bundan sonraki yıllarda gerek balıkçılar gerekse vatandaşlar bu korumacı tedbirlerin faydalarını görecekler.
 
Yeni düzenlemeler balık neslinin korunması için faydalı olabilecek adımların başlangıcı konumundadır.
Gırgır avcılığı için belirlenmiş 25 metre derinlik uygulamasına riayet edilir, yetkiler gerekli kontrollerini taviz vermeden hayata geçirirlerse önümüzdeki yıllarda daha bol ve ucuz balık tüketeceğimizin müjdesini verebiliriz.
 
Av derinliğinin 18 metreden 25 metreye çıkarılması balık neslinin üreme alanlarının genişlemesi demektir. Ayrıca trol avcılığı içinde gerekli disiplin sağlanırsa balık nesli için umutlu olabiliriz. Gırgırların protestoları kısa dönemli çıkarlar için geliştirilmiş bir tepki olarak ele alınmalıdır. Sonuçta bu uygulamanın meyvelerini ilerleyen yıllarda önce gırgırlar alacaktır.
 
Balık neslinin tükenmesi ile gırgır teknelerinin işsiz kalması yerine ilk yıl göreceli olarak az avcılık ile geçirilen sezon daha faydalıdır. Alacağımız kararlarda bindiğimiz dalı kesmemek için uzun vadeli düşünmek gerekmektedir.
 
Düşünce yöntemi konusundan söz açılmışken son günlerde çevremizde çok sık rastladığım nabza göre şerbet verme sisteminden de biraz bahsetmek istiyorum.
 
Bazı yöneticilerimiz her nedense söylediklerini bazı durumlarda inkâr etmektedirler. Bu durum akıllara “dün dündür, bugün bugündür” anlayışını getirse de durum bugün biraz daha farklı. Bu sefer durum gerçekleri savunma konusundaki ürkeklik ve korkaklık. Toplumsal sistem artık dayatmalarını korkaklar üzerinden sürdürmekte.
Paylaş