Demokrasinin sınavı Kazdağları’nda

İl Genel Meclisi’nin Kazdağları raporu çok yankı uyandırdı.
Şimdi konuya bir başka noktadan yaklaşalım ve ülkemizin demokratik yapısını bir ölçüde masaya yatıralım.
Yarın bu durumun getireceği bazı acı gerçekler ile yüzleşmek zorunda kalacağımızı da ayrıca not edelim.

494
Çevre Platformu sözcüsü Hicri Nalbant dünkü gazetemizde İl Genel Meclis raporunu değerlendirirken bu konuya dikkat çekti.
 
Şöyle diyor Nalbant; “Bu güne kadar olan gelişmelere baktığımızda, bu rapor kesin etkili olur diye bir şey söylemek mümkün değil.”
 
Şimdi biraz daha düşünmek gerekecek.
 
Bir kentin seçilmişlerinin bütün iradesi Kazdağları’nda altın üretimine karşı.
İl Genel Meclisi karşı, Çanakkale Belediye Meclisi karşı ,Kazdağları eteklerindeki ilçe ve belde belediyeleri karşı, Kazdağları bölgesi halkı karşı .
Ayrıca merkezi iktidarın temsilcisi olarak Çanakkale Valisinin ciddi çekinceleri var.
 
Buna rağmen, tüm bu irade yokmuşçasına Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri nezdinde halkı kandırma toplantıları ( ÇED ) sürdürülüyor.
 
Altıncılar, siyasi iktidar marifetiyle kendi çıkarları için yaratılmış yasal düzenlemeler temelinde faaliyetlerine son sürat devam etmekte, hükümetin bakanının ve siyasilerin katıldığı ne konuşulduğu bilinmeyen toplantılarda işlerini pişirmekteler.
 
Yabancı borsalara 2013 yılında altın üretiminin başlayacağına dair taahhütlerde bulunarak ; hisse senetlerine değer kazandırarak bizlere rağmen dolarlarına dolar katıyorlar.
 
Ne kadar acı değil mi bir ülkenin iradesinin tamamen yok sayılması?
Bizler kurgulanan bir oyunun figüranları mı olacağız?
Temsilcilerimizi seçtiğimiz bu seçimler,irademizin toplumsal hayata yansımadığı bir aldatmacadan mı ibaret ?
 
İşte Kazdağları’nda altıncı filoya karşı verilen mücadele bu konuda çok öğretici.
Ülkemizin yerel demokrasisinin gelişimi anlamında daha alınacak çok yol var.
Halkın iradesinin yönetime yansıması sorunu ülkemizde bir sistem sorunu.
Öyle olmasa idi; bugün hala altıncı filo, Kazdağları’nda cirit oynatıyor olabilir miydi?
 
Önümüzdeki günlerde sistemin bir başka ayağını da görmek imkanına sahip olacağız.
Bu konuda ülkemizde yargının bir çok noktada çevreden yana verdiği ÇED raporlarının iptaline ait kararlar ne yazık ki merkezi iktidarın arkadan dolanma taktikleri ile uygulanmaz hale dönüştürülmüş, sistem yine bildiğini okuyarak yoluna devam etmiştir.
 
Kazdağları bakımından, bu sınav önümüzdeki günlerde nasıl gelişecektir hep birlikte izleyeceğiz.
Fakat açık bir gerçek ile karşı karşıyayız ki ;yerel demokrasinin ve bu anlamda halkın iradesinin yönetime yansıması konusunda alınacak daha çok mesafe var.
 
Tüm bunlara bağlı olarak; Kazdağları’ndaki çevre mücadelesinin kendi gücü ile kendi talepleri temelinde sürdürülmesi noktasındaki bilinci yaygınlaştırmalıyız.
Yarın gelişecek olan süreçte belirleyici olan halkın gücü olacaktır.
Çevre Platformu Sözcüsü Hicri Nalbant da tam da buna işaret etmektedir.
 
Bu ülkenin onurlu insanları olarak , uluslararası şirketlerin çıkarları için Kazdağlarımızın, yani yaşam alanlarımızın yok edilmesine izin vermeyelim.
 
İl genel meclisi ile, belediye meclisleri ile, yansımış olan bu irademize sahip çıkalım.
 
Her ne kadar sistem, bu iradeyi görmezlikten gelip emperyalist sistemin bir parçası olarak bizlerin iradesinin karşısında olsa da; halkın istemediği, karşı çıktığı hiç bir gelişmenin başarıya ulaşma şansı yoktur.
 
Önemli olan topyekün olarak bu irademize sahip çıkmak ve taleplerimizi her koşul altında; yılmadan, bıkmadan, yorulmadan her türlü baskıya rağmen savunabilmektir.
 
İşte bir kez daha ülkemizin “demokratik” görünümünün arkasındaki gerçekleri görmek imkanına sahip oluyoruz.
Paylaş