AKP Çanakkale Milletvekili aday adayı M. Mücahid Demir, yayıncılık dünyasının önemli isimlerinden biri. AKP içinde “farklı” bir portre çizen Demir, Türkiye`nin dünya ile iş ve ekonomi bağlantılarında önemli bir yer tutan İnfomag dergisinin de kurucusu. İnfomag, Sky Life ve Business Week gibi markalaşmış dergilerin yayıncılığını yapan Demir, yıllar önce babasının görevi nedeni ile ayrıldığı Çanakkale`ye milletvekili aday adayı olarak geri döndü. “Ankara`da doydum, İstanbul`da doydum ama Çanakkale`ye açım” diyen Demir, “Herkesin muhabbetini kazanmaya geldim, herkesin muhabbetine talibim” diyor.
İşte AKP aday adaylarından Mücahid Demir`in, Çanakkale OLAY`a yaptığı o açıklamalar;
OLAY: Çanakkale`nin genç ve başarılı bir jenerasyonundan geliyorsunuz, Çanakkale sokaklarında büyüdünüz. Öncelikle sizi biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?
Mücahid Demir: Başarı, ne taraftan baktığınıza bağlı. Çanakkale sokaklarında, her ne kadar yazları büyümüş olsam bile, Anadolu Lisesi, Fen Lisesinde okuyan arkadaşlarımla beraber sabahtan öğleye kadar ailem ile ilgili bazı şeylerle meşgul olurken, öğleden sonra Gençlik Kampına gidip, orda denize giriyorduk. Arkasından, eski Anadolu Lisesi, bahçesinde basketbol oynuyorduk. Akşam evimize veya arkadaşlarımızın evine gidip yemek yiyerek, giyinip kuşanıp kordonda iki tur atan; birinci turda mısır yiyen, ikinci turda Veziroğlu`ndan dondurma, Bayır`dan da yoğurdunu yiyip evine dönen bir Çanakkale evladıyım. Bu benim bir cephemdi. Bu çok keyifli yıllarda, çok parlak arkadaşlarım vardı, ki bu arkadaşlarla İstanbul` da Ankara`da, uluslararası alanda birçok yerde ara ara karşılaşırım. Hepsiyle çok güzel hikayelerim mevcut. O manada bizim kuşak güzel bir kuşaktı. Keyifli bir kuşaktı. Gençliğimin değerli anları hep Çanakkale`de geçti. Bir tarafımda o var, bir tarafımda; Çanakkale`nin Bayramiç ilçesinin Kuşçayır köyündeki Halil dedem ile yani babamın dedesi, Çanakkale harbinde on iki yaşında olan bir çocuğun, benimle 12 yaşında iken muhatap olan, bir çocukla bir dede arasındaki ilişkiyi ve o dedeyle arasındaki ilişkide, keçi çobancılığından, harmanlarından orakla ellerini yaralamış olan, daha sonra orda rençperlikten hayvancılığa, bağ bahçeden, bütün o halkın ürettiği her şeyin içinde olmaya çalışan bir çocuk vardı. Bunun bir de üçüncü cephesi vardı. Kurşunlu Camii`nin yakınında bir bürokrat oğlu olarak yaptırdığı evin herhangi bir şeyiyle, ustasıyla, kalfasıyla ilgili, çatısını çakan, dış cephesinin boyasını yapan böyle bir çocukluğum vardı Çanakkale`de. Biga`da küçük yaşlarda, babamın görevi dolayısıyla bulunmuşluğum var, ama çocukluğumuz Ankara`da, babamın görevi dolayısıyla geçti. Çanakkale ile dertlenmiş, Çanakkale`nin dertlerini problemlerini kendine dert etmiş, dertlerine derman olmaya çalışan bir Çanakkale evladının oğluydum. Kendisi eğitimciydi, bürokrattı ve aynı zamanda iyi bir babaydı. Ben o ailenin bir evladı olarak, hep Çanakkale`nin değerleriyle büyüdüm. Üniversite yıllarında Güzel Sanatlar okuduktan sonra İstanbul`a gittiğimde şöyle bir manzarayla karşılaştım. İstanbul çok ağırdı, çok eziyordu, insanı çok bunaltıyordu. Fakat bunalmanın yanında keyfi, ezilmenin yanında üretmeyi, var olmayı gördüm. Bütün arkadaşlarım, bütün Çanakkaleliler, bütün anadolu insanı gibi. Ve ben üretmeye çalıştıkça o bana vermeye başladı. O verdikçe ben de üretmeye çalıştım. Aradan geçen 15 yılın sonunda bu birikimler, bu çalışma ve heyecanla yine babamın, dedemin diyarında onlarla birlikte olmayı hayal eden bir çocuk haline geldim. Çanakkale`ye bir siyaset alanı için değil, bir politika üretmek amacıyla geldim. Kendi içimdeki bir heyecanı Çanakkale ile paylaşmak, Çanakkale`nin heyecanını kendi içimde hissetmek için geldim. İnşallah bu muhabbetle Çanakkale`ye de hizmet ederim diye düşünüyorum.
OLAY: İnfomag ekonomi dergisi ile yayın dünyasına girdiniz. Aralarında Sky Life ve Business Week gibi önemli dergilerin de bulunduğu dokuz marka grubuyla birliktesiniz. Bu yayın yolculuğundan biraz bahseder misiniz?
Mücahid Demir: Güzel sanatları bitirdikten sonra, Ankara`da da yetişmiş olmanın avantajıyla fotoğrafı şöyle görmeye başladım. Pergelin bir sabit tarafı vardır, bir de dönen tarafı vardır. Eğer siz sabit tarafta iseniz dönen tarafları çok iyi gözlem yapabilirsiniz. Sabit tarafın ne olduğunu keşfetmeye çalıştım. Sabit taraf, bir tarafıyla bana medyayı gösterdi. Bir tarafıyla da aynı zamanda doğru duruşu sergilediğiniz zaman başka alanlarda da üretme perspektifi verdi. Bundan kastım şu; Eğer siz üretmeye doğru kendinizi eğrilttiğiniz zaman, başarı elbette ki bir şekilde sizi yakalıyor. Niyetiniz iyi ise başarıyı yakalıyorsunuz. Başarıyı yakaladığınız zaman da üretmeyi yakalıyorsunuz. Üretmeyi yakalayınca da bir keyfi yaşıyorsunuz. Bu aslında tavuk-yumurta ilişkisi gibi bir ilişki. Keyfiyeti yakaladığımı düşündüm ve biz özellikle infomag isminde iş ve ekonomi dergisi yapar iken uluslararası alanda etkin dergilerden biri olan Business Week bizi tercih etti. Daha sonra o olgunlaşmayı sağladık ki Sky Life dergisine talip olduk ve bunu yapmaya başladık. Sky Life o zaman tek bir yayındı, Türk Hava Yolları`nın içinde notu ikiydi. Ve biz bunu 4.7`lere getirdik. Harward Üniversitesi`nin en önemli yayınlarından bir tanesi, onlar bize geldi. İşin özünde şöyle bir hadise var. Tabi ki ben sadece medyada var olmadım. Birçok projenin içinde de yer aldım. Birçok çalışmalarım oldu. Bu çalışmaların özü de şöyle bir noktaya geldi. Benim Türkiye`nin dünya ile, dünyanın Türkiye ile ilgili bütün ilişki ağlarında bir şekilde üretme fırsatı nasip oldu. Yaptığım işlerde her zaman rekabet dışı ve kendisini, niteliğini, ilişkisini, değerini ortaya koyduktan sonra rakipleri veya pazarın bütünü tarafından taktir gören bir noktaya getirdi. İki tane Çanakkale çocuğunun hazırladığı bir yayındı bu. İki beyindi, çok küçük bir borçla, babalarımızdan aldığımız borçla kurulmuş bir şirketti. Sonuç itibari ile öyle bir noktaya geldi ki bu çalışma, 200 kişinin istihdam edildiği büyük bir gruba dönüştü. Türkiye`nin en büyük dergi gruplarından birisi oldu. Ben de kendi hikayemde bunları bir yayıncılık bir medya değil, Türkiye`nin var olan heyecanını değerlerini bir noktaya taşıma misyonu oluşturdum.
OLAY: Kısa bir zamanda böyle bir başarıyı yakalamanın anahtarı neydi?
Mücahid Demir: Çok basit; Hayata çözüm odaklı bakmaktı. Bir cümle vardır, “Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır”, ben de hayatımdan hep lezzet almak için güzel düşündüm, güzel görmeye gayret ettim. Bu aslında bizim dedelerimizin, bizim medeniyetimizin ifade ettiği gibi nasip diye bir şey vardır. Nasip aslında rahmetin sonucudur. Bir şeyi istemek fiili olarak cüzi irademizle istediğimiz zaman bir şeyin olmasıdır. Doğru noktada istiyorsanız zaten her kapı açık. Ama doğru noktada istemiyorsanız her kapı kapanır. Başarı aslında bu. Yani ben bunu aslında, Kuşçayır köyünde su yolunu kazarken de gördüm, keçileri güderken de gördüm, Kurşunlu Camii`nin yanındaki inşaatta ustaların yanında çalışırken de gördüm, basketbol maçı yaparken, o azimle de gördüm. Türk insanı bir şeyi yapmak arzusuna girdiği zaman önünde çok fazla engel görmüyor. Bu kendine olan güvenle alakalı bir şey. Hiç bir zaman pozisyonel bir iş yapmadım. Daha çok niteliğin ve heyecanımın olduğu yerlerde üretebileceğim işlerde olmaya gayret ettim.
OLAY: Bir sözünüz var; “Hayal ettim, başardım`` diyorsunuz, “15 yıllık çalışma hayatım boyunca Türkiye`nin dünya ile dünyanın Türkiye ile ilişkili alanlarında bulundum. Tecrübelerim ışığında Çanakkale`nin tüm değerlerini Türkiye, hatta dünya çapında kalıcı eserlere dönüştürmek en büyük hayalim ve idealimdir.” Bunu nasıl gerçekleştireceksiniz?
Mücahid Demir: Her Anadolu evladı gibi, benim de üniversite yıllarında iken, başımı yastığa koyduğumda, gözlerimi kapattığımda o günün hep muhasebesini yapmayı unutmadım. Hep yarını düşünürken, bugünden aldığım ilhamı veya yaşadıklarımın özetini, muhasebesini yarına taşımaya çalıştım.Yarınla ilgili hep bir derdim oldu, yapmak istediğim şeyler oldu. Her yarın, yarınları kovaladıkça şöyle bir sonuç çıktı. `Evet olabiliyormuş.` dedim. Zaten biz 2000 yılında üniversiteden mezun olduğumuzun haftasına şirketimizi kurmuştuk. Eylül ayında ilk sayımızı çıkartmıştık. Türkiye 2002 yılına kadar çok sıkıntılı günler yaşadı. Bu sıkıntılı günleri çiçeği burnunda bir girişimci olarak yaşadım. 2002 Kasım seçimlerinden sonra, Türkiye`nin önünde parlak bir sima oluşmaya başladı. Hiçbir zaman bir pozisyon olarak bir işe girmedim, ama o sima beni her konuda cesaretlendirdi. Bu cesaretle ben yapabilirim demeye başladım. Medya bir sermaye ilişkisidir. İstanbul gibi Türkiye`nin ulusal anlamda birçok yerine baktığınız zaman sermaye-medya ilişkisi her zaman vardır. O zaman bu adımı atarak Türkiye`de bunun başarılıp başarılamayacağının testini yaptık. Ve bunda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Hitap ettiğimiz kitle bunu başardığımızı bize hissettirdi.
OLAY: Sloganlarınızın bir tanesinde şöyle bir ifade var. “Çanakkale’yi değerler merkezi yapmak`` hedefinden bahsediyorsunuz. Biraz bu konuyu açar mısınız?
Mücahid Demir: Bana göre, Çanakkale`nin iki yakası var. Bir Anadolu bir de Avrupa yakası. İstanbul’da da var. Orası da boğaz, burası da boğaz. Ama iktisadi olarak İstanbul`un konumu yönetimsel olarak da çok farklı. Hep önde yer almış. Ne zamanki Troya savaşları ortaya çıkınca, hep burası güvenlik bölgesi olmaya başlamış. Hektor`un bu toprakları savunurken verdiği mücadele, Aristo`nun ilk batı medeniyetinin temellerini atarken, analitik düşünceyi geliştirmesi yine bu topraklarda olmuş. Bir ucu bu tarafıdır. Diğer ucu Süleyman Paşa`dır. Çanakkale Savaşları`nın yüzüncü yılında harbi her şeyi ile yaşamış ve hem kalbimizde hem ruhumuzda hissettiğimiz bu günlerde bir Mehmet Akif`in gençliğini görmüş bu topraklar. Çanakkale tarımıyla çok keyfiyetli bir yer, insanıyla çok keyfiyetli bir yer. Eğer Çanakkale`de yapıcı bir üslup kullanılır ve yapıcı üslup çerçevesinde insanlar olmazlar üzerine değil de, nasıl olurları aramaya başlar ise, Çanakkale`miz çok başka bir yere dönüşür. Bugün Çanakkale, Türkiye`nin hatta yakın coğrafyamızın duygularında var olan bir yer. Aslında ülkemizin birçok manevi başkentleri var iken, duygu başkenti Çanakkale`dir. Bu duygu başkentini üretim eksenine koyduğumuz zaman ve değer eksenine koyduğumuz zaman buranın başka bir yer olacağına inancım var.
OLAY: Üretim ekseninde ağırlıklı olarak hangi alanları düşünüyorsunuz?
Mücahid Demir: Benim birlikte çalıştığım birçok Çanakkaleli var. Bu Çanakkalelilerin, tekrar burada yaşayıp burada ürettiği bir Çanakkale`yi kastediyorum. Bu alan katma değerli dediğimiz bir alan. Bu bir teknopark olabilir, yazılım alanında olabilir, bilişim alanında olabilir. Tarımın katma değerli alanında olabilir. Burası bundan yüzyıl önce Lapseki`den Edremit`e, Küçükkuyu`ya kadar 12 tane limanın olduğu bir şehir. Ticareti gelişmiş bir şehir. Çanakkale`deki savaşlardan ve mübadeleden sonra üretmek çok zor olmuş. Ama ben Çanakkale`de şunu görüyorum; Çanakkale üretmenin keyfine varmış. Bir Ezine peynirinin İstanbul` da daha değerli olması gibi. Elması, üzümü, zeytini ve zeytinyağı ve daha pek çok örneği ile zaten Çanakkale`nin, üretmenin keyfine nasıl vardığını da göre biliyoruz. Çanakkale`nin kendi ithalatı ve ihracatına, Türkiye çapında ithalat ve ihracatta bulunduğu yere bakmak lazım. Ağır sanayi artık Çanakkale`ye çok fazla gelmez. Özellikle hafif sanayi ve yan sanayi dediğimiz alanlarda katma değerli insan gücünün yüksek olduğu bir sanayi oluşturmak gerekir. Üniversite tercihi yapan her üç öğrenciden biri buradaki üniversiteyi tercih ediyor. Çanakkale`yi Çanakkale üniversitesiyle yaşayan bir yer haline getirmişiz. Ve bu Ak Parti hükümeti döneminde olmuş. Bunu daha da geliştirip, şehirle üniversite ilişkisini değer üretme eksenine dönüştürebildiğimiz an bu başarıyı yakalayabileceğimizi düşünüyorum. Bunun için pozisyonlar değil, makamlar değil üretilen şeyler üzerine konuşmak lazım. Kavga dönemini değil değerler dönemini başlatmak lazım.
OLAY: Çanakkale’nin gelişmesi anlamında siz, tarım ve turizm konusuna mı ağırlık veriyorsunuz?
Mücahid Demir: Turizmde çok farklı boyutlar var. Turizmde kültür kapasitesi de önemlidir. Çanakkale turizmde sezonu dar olan bir alan, bunun yanında çok farklı fırsatları da içeren bir alan. Eğer biz burada konferansların, Türkiye`deki önemli gelişmelerin önemli fikirlerin duyurulduğu, paylaşıldığı bir alan haline getirebildiğimizde, o zaman önemli bir yer olacaktır. Çünkü Çanakkale kültürüyle, insanıyla hem eğitim seviyesi olarak iyi bir noktada duruyor, hem de Çanakkale`ye dışarıdan baktığınızda, bir başka değer biçilen bir yer olarak görülüyor. Çocukluğumuzda Ankara`ya gitmemiz 11 saat idi, bugün sadece bir saate indi. İstanbul 45 dakikaya indi. Bu önemli bir evredir. Uçak seyahati çok kolaylaştı. Artık Çanakkale`de ticaret yapan birinin veya kamuda olan birinin bir başka şehre ulaşması kolaylaştı. Bu çerçeveden baktığımızda turizmi, bilişim turizmine dönüştürmemiz bile mümkün. Bunun üzerine çalışmalar elbette ki yapacağız. Bazı fikirlerimiz var. Fakat şuan çok gündemi değil. Bir şeylerin olmazlığının konuşulduğu Çanakkale`den çok nelerin olurluğunu konuşulduğu bir Çanakkale`yi hayal ediyorum. Beni de bu konuda heyecanlandıran, Ak Parti`de siyaset yapma fikrini oluşturan, 30 yaşında milletvekili olmuş bir Mehmet Daniş, 30 yaşında Milletvekili olmuş İsmail Taşdemir örneği gösteriyor. Ben gencim diyemiyorum, çünkü İsmail bey benden 4 yaş küçük. Ak Parti Çanakkale`ye gençliğini aşıladı. Bundan sonra bence olgunluğunu aşılama dönemi geldi. Bir iktidar partisi olarak, biz Çanakkaleliler olarak ürettiğimiz şeylerin iktisadi boyutunu da konuşur hala gelebilirsek, bundan sonra Çanakkale`nin yolu açıktır. Çanakkale bir Kocaeli gibi sanayi şehri olamaz. Bunun iddiasında olmak da doğru değil. Ama Çanakkale hem bir kültür hem de bir bilişim şehri olabilir. Bunun olması içinde iki yakanın bir araya gelmesi gerekir. Assos`taki tiyatroyla Gelibolu`daki Mevlevihane faal ve işler hale geldiği anda bu olur. Ben yıllardır gözlemliyorum. Adatepe gibi bir köyde taş mektepte Türkiye için güzel düşünen güzel hareket etmek isteyen insanlar bir araya geldi. Ve ben bunları Sky Life dergisinde sekiz sayfa yer verdim. Bugün Adatepe`de bir dizi çekildi diye artık her yerde bilinmeye başladı. Aslında bu topraklar dünyada ilk güzellik yarışmasının yapıldığı bir yer. Bunun olması için bazı iktisadi dönüşümlere ihtiyacı var Çanakkale`nin. Bunun için üniversitenin daha stratejik bir hale gelmesi gerekiyor. Yani Çanakkale`deki üniversite şehir ilişkisinin daha doğru dizayn edilmesi, daha yaşayan daha entegre bir hale gelmesi gerekiyor.
OLAY: “Talip olduğum tek makam gönül makamı” diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Mücahid Demir: Burada söylemek istediğim şey şudur; İktisadi anlamda Türkiye`nin başkenti İstanbul, siyaset üretme, politika üretme anlamında merkezi Ankara`dır. Çanakkale de bundan payını almak zorunda. Bu da gerçekten iyi düşünülmüş, üzerinde iyi çalışılmış ve aynı zamanda Çanakkale`nin hem ihtiyaçlarını hem sosyolojik yapısını hem iktisadi yapısını doğru anlamış bir yaklaşımla olabilir. Bu perspektifin bütünü aslında Çanakkale halkında mevcut. Fakat bunları hareketlendirmek gerekiyor. Ben Mücahit Demir olarak, bugün milletvekili aday adayı olarak, Ak Parti`den siyasete girmiş bir Çanakkale çocuğuyum. Ama aynı zamanda Mücahit Demir bireysel olarak da Çanakkale`nin problemleriyle uzaktan baktığında veya yanında olduğunda çözüm arayan bir yapısı var. Bu bir gönül işidir. Kalkım`daki bir çiftçiyle Gümüşçay`daki bir çiftçiyi, Çanakkale merkezde sanayideki çalışan bir arkadaşımızla, Ezine`deki bir peynir üreticisini, Gelibolu`daki bir Roman`la, Ayvacık`ta yazlığı olan bir kişiyi bir arada, onlara bir enerji verebilmekle mümkün. Bu da belirli noktalarda siyasi anlamda değil, belki politika üretme anlamında üretken olmakla mümkün. Zaten ben hem Ankara`ya hem de İstanbul`a doydum. Hem Ankara`da doydum, hem İstanbul`da doydum, ama ben Çanakkale`ye açım.
OLAY: Gözlerinizi kapattığınızda nasıl bir Çanakkale hayaliniz var?
Mücahid Demir: Hayalim; “iki yakası” birleşmiş, “Kent” kelimesini kullanan ile “şehir” kelimesi kullananların beraber proje ürettiği ve bu beraber ürettiği projeyi beraber yürüttüğü, hangi siyasi parti görüşü olursa olsun yarına taşıdığı bir Çanakkale`yi hayal ediyorum. Burada bir birimizi anlamak önemli bir şey. Artık dünya olmazların üzerine kurulu bir dünya değil. Artık, dünya neleri nasıl olması gerektiğini arayan insanların yaşadığı bir dünya. “Ben” veya “o” kavgasından ziyade üretimin yanında olduğu “biz” kavramının olduğu, özellikle Çanakkale-Ankara arasında mesafeyi daha da yakınlaştıra-bilmek, daha da üretkenleştirebilmek, halkın hayatını kolaylaştıracağı, GSMH payını artırma hayalim var. Niye Çanakkale kişi başına düşen gelirin 30 bin lira olduğu bir yer olmasın?Niye benim Harmanlık`taki veya Fevzipaşa`daki çocuklar yarın Harward`da başka bir yerde okumasın? Niye Çanakkale Onsekiz Mart Üniveristesi, Uluslararası Üniversiteler içinde önemli yerlerde olmasın? Neden üniversiteler kenti olmasın Çanakkale? Ama bu şehir ile ilişkisini daha sağlıklı bir yapıyla kuran bir üniversite ile olabilir, daha şehrin içinde olan bir üniversite ile olabilir. Ben bu yapıda kopukluk olduğunu düşünüyorum.
OLAY: Milletvekili seçilirseniz, Çanakkaleliler nasıl bir milletvekili görecekler?
Mücahid Demir: Ben bunun için erken olduğunu düşünüyorum. Nisan ayında listeler açıklandığında ben olmasam da her sıradaki milletvekili adayımız benim için Çanakkale`nin önemli bir değeridir. Amacım ve idealimde onların bir neferi olmak talebim var. Ben listede olmayabilirim ama ben, o vekilin çantasını taşırım. Onun önünde bir çakıl taşı varsa onu kaldırırım. Bugün Ak Parti Çanakkale teşkilatı, Anadolu’nun bir çok teşkilatına göre çok daha muhabbetli bir teşkilat. Herkesi kucaklayan bir teşkilat var bunu hissediyorum. Bu bir ekip meselesidir. Lapseki` de kadın teşkilatındaki bir fertle, Kalkım`daki, Bayramiç`teki gençlik teşkilatındaki bir fert de vekildir. Bu çok güzel bir heyecan. Bu ancak, Çanakkale ile bütünleşildiği zaman yapılabilecek birşey. Ben Mehmet Daniş`in başarılı bir 12 yıl geçirdiği düşüncesindeyim. İsmail Bey`in gayretlerini gördük. Daha iyisini yapmak isteyen arkadaşlarımız var. Her biri birbirinden kıymetli, değerli arkadaşlarımız var.
OLAY: Son olarak iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Mücahid Demir: Çanakkale, sevginin ve muhabbetin yeşerdiği, insanların birbirine sevgiyle baktığı güzel bir şehir. Bu şehirde üretmek, değerin daha çok değerlendiği, kıymetin daha çok kıymetlendiği bir şehir olmasını diliyorum. Çanakkale, hayırları ile meşhur bir şehirdir. “Hayırlı olsun” diyorum. “Muhabbetle” diyorum, herkesin muhabbetini kazanmaya geldim, herkesin muhabbetine talibim...