CHP Çanakkale Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu üyesi Muharrem Erkek, Meclis’te yaptığı konuşmada Adalet Akademisi`nde, hakim-savcı adaylarının çok ciddi baskılara maruz kaldığını belirtti. Belli cemaatlerin, belli ideolojilerin temsilcilerinin, hakim-savcı adaylarını tedrisattan geçirdiklerini ileri süren Erkek, 680 Sayılı OHAL KHK’sı ile Hakim-Savcı adaylarının yazılı sınavındaki barajın kaldırılmasını eleştirerek; “Liyakati, hakkaniyeti, adaleti Adalet Akademisi`nde yok ettiniz! Gerçek vatanseverlik, adaleti tesis etmekle mümkündür. Adalet Akademisi bağımsız ve tarafsız değilse hâkim ve savcıların bağımsız ve tarafsız olması mümkün müdür? Çünkü hâkim ve savcılar adalet merkezinde eğitim görüyor, oranın tedrisatından geçiyor. Adalet Akademisi Başkanını Sayın Bakanın önerdiği 3 kişi arasından Bakanlar Kurulu, Hükûmetiniz belirliyor. Başkan yardımcılarını Adalet Bakanı görevlendiriyor yani Türkiye Adalet Akademisi Hükûmetin, Adalet Bakanlığının bir birimi hâline getirilmiş durumda. Oysa ne için kuruldu Adalet Akademisi? Hani bağımsız olacaktı, hani güçlü olacaktı, hani özerk olacaktı. Ve biz çok iyi biliyoruz ki bugün Adalet Akademisinde eğitim gören hâkim ve savcı adayları aynı zamanda çok ciddi baskılara maruz kalıyorlar. Belli cemaatlerin, belli ideolojilerin temsilcileri Adalet Akademisinde belli organizasyonlarla hâkim, savcı adaylarını tedrisattan geçiriyorlar yani geçmişten maalesef hiç ders alınmadığını görüyoruz” dedi.
“Din duygularını adalet işlerine, devlet işlerine karıştırmayınız”
Bütün Anayasaların bağımsız olması gerektiğine dikkat çeken Erkek; “Anayasa`mızın ‘Başlangıç’ kısmında kutsal din duygularının devlet ve politika işlerine asla karıştırılamayacağı yazılıdır. Sayın Bakan, Adalet Akademisindeki eğitimlerde de, hâkim, savcıların eğitimlerinde de kutsal din duygularını adalet işlerine, devlet işlerine karıştırmayınız, buna müsaade etmeyiniz. Bunun acılarını çok yakın zamanda hep birlikte yaşadık. Bütün anayasalarda mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olduğu yazılır. Bu, Kore Anayasası`nda da vardır, Suriye Anayasası`nda vardır, bütün anayasalarda yazar çünkü bir devlet, zaten hukuk devleti olmak zorundadır ama işte, bunun başlangıcı Adalet Akademisinden geçiyor. Eğer HSK 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliğinden sonra bir kişi tarafından belirleniyorsa ve Adalet Akademisi de maalesef bu hâldeyse, yürütmenin emrine girmişse, bir siyasi partinin arka bahçesi hâline getirilmişse işte o zaman hukuk devletini, bağımsız ve tarafsız yargıyı tesis etmeniz mümkün değildir” dedi.
“Gerçek vatanseverlik adaleti tesis etmekle mümkündür”
OHAL sürecinde 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname`yle hâkim ve savcı adaylarının yazılı sınavındaki barajının kaldırılmasına değinen Erkek; “Baraj 70 puandı. En yüksek puan alandan başlayarak başarılı hâkim, savcı adayları mülakata giriyordu. Oysa şimdi, bir KHK`yla, OHAL KHK`sıyla baraj kaldırıldığı için, yazılı sınavda 100 puan, 90 puan alan bir adayın yerine 55, 60 puan alan bir aday mülakata çağrılabiliyor. Liyakati, hakkaniyeti, adaleti Adalet Akademisinde yok ettiniz. Bakın, gerçek vatanseverlik adaleti tesis etmekle mümkündür çünkü devletin temeli adalettir. Adalet çürürse, adalet çökerse, işte devletin bekası o zaman ciddi anlamda tehdit altındadır. Mülakat komisyonunda da Adalet Akademisi Başkanının fiilen ve başka kişilerin de fiilen ciddi etkisi olduğunu biliyoruz. Mülakat komisyonunda atanan, seçilen hâkim, savcıların yüzde 90`ının AKP`yle bağlantılı olduğunu da biliyoruz. Bizzat AKP yöneticileri hâkim, savcı yapıldı. İsimleri bunların tek tek biliniyor, isimleri burada söylemeyeceğim. Bizzat AKP`nin il yöneticileri, ilçe yöneticileri, meclis üyeleri hâkim ve savcı yapıldı. Avukatlar arasından seçilen hâkim, savcıların tamamı AKP yöneticilerinin yakınları. Nasıl hukuk devletini tesis edeceğiz? Nasıl tesis edeceğiz adaleti? Bunu nasıl yapacağız? Ama maalesef böyle bir anlayıştan çok çok uzaklaştık” dedi.
“Türkiye OHAL sürecinde kan kaybetmeye devam ediyor”
Adalet Bakanlığının bir de dergisi var -Adalet Akademisinin- bu dergide Fransa`daki OHAL deneyimiyle ilgili bir makale yazılmış. Makaleden bir alıntıyı sizlerle paylaşıyorum. ‘OHAL sürecinde askıya alınan temel hak ve hürriyetler teröristleri yakalamaya ve terör eylemlerini önlemeye mi hizmet etmiştir, yoksa kutuplaşmaya, lekelemeye, ayrımcılığa, yabancılaştırmaya ve güvensizlik ortamına sebep olarak yeni radikalleşme kanallarının açılmasına mı?’ diye bir soru var, doğru bir tespit. İşte, Türkiye`de de OHAL süreci temel hak ve özgürlükleri askıya aldığı için, hukuku askıya aldığı için maalesef artık terörle mücadeleyi aştı, bütün muhalefeti, politik muhalefeti yok etmeye yöneldi. Ve Türkiye OHAL sürecinde hızla kan kaybetmeye devam ediyor” dedi.
“Yüz binlerce insanı FETÖ`yle iltisaklı hâle getirdiniz”
Son olarak yüzbinlrce insanın FETÖ soruşturmasında mağdur edildiğini belirten Erkek; “Bakın, bugün günlerden ne? 102 bin başvuru, aileleriyle ve dolaylı mağduriyetlerle birlikte çok ciddi bir mağduriyet. Yüz binlerce insanı FETÖ`yle iltisaklı hâle getirdiniz. Bu arada, Sayın Grup Başkan Vekili Elitaş`ın 17-25 Aralıktan sonra, bir ay sonra -sosyal medyaya yansıdı- açıklamaları var. Elitaş diyor ki, ‘Fetullah Gülen örgütünün içine sızan -Fetullah Gülen`e, Fetullah Gülen yapılanmasına toz kondurmuyor- o yapının içine sızan unsurlar nedeniyle bu operasyonlar yapıldı’ diyor. "Biz cemaati, bu yapıyı destekledik, teşvik ettik, içinde bulunduk." diyor. Bu ne demektir? Hukukçular var, herkes bunu çok iyi biliyor; terör örgütünün hiyerarşik yapısı içerisinde olmamakla birlikte yardım ve yataklık suçudur. Bugün siz binlerce insanı, on binlerce insanı FETÖ`yle bu şekilde iltisaklılaştırarak yargılıyorsunuz. Cumhuriyet savcıları acaba Elitaş hakkında fezleke düzenleyecek mi? Fetullah Gülen`e övgüler düzen İçişleri Bakanı Mehmet Soylu, dinlediğim zaman konuşmalarını hayretler içinde kalıyorum. Süleyman Soylu. Süleyman Soylu`nun konuşmalarını dinlediğimiz zaman görüyoruz ki Fetullah Gülen`e âşık olmuş, âşık olmuş Fetullah Gülen`e. Böyle bir İçişleri Bakanıyla FETÖ`yle mücadele edebilir misiniz?” dedi.
(Haber Merkezi)