Charlie Hebdo’dan, Çanakkale’ye

Şeriatçı cihatçı dinci gericiliğin baskıcı politikaları, kendi düşünceleri dışında her türlü düşünceyi yok sayan tahakküm uygulayan uygulamaları neticesinde Fransa’da Charlie Hebdo mizah dergisine yapılmış saldırı bir vahşettir.
Kendi kirli amaçları için özgürlükleri yok sayan, amaçlarına ulaşmak için dünyanın her yanında katliamlardan medet uman eli kanlı bu çeteler; kapitalist sistemin yaratıp halklara karşı, demokrasi, özgürlük ve laikliğe karşı kullanılan besleme örgütlerdir.
El Kaide, IŞİD, Boko Haram gibi şeriatçı bu örgütler kapitalist emperyalist sistemin ihtiyaçlarına cevap verecek, bu güçlerin operasyonlarının piyonları olarak dünyanın dört bir yanında halkların demokrasi ve özgürlük mücadelesinin karşısında konumlanırken ideolojik olarak da fanatik İslam’ın temsilcileri olarak laiklik karşıtı bir kimlik taşımaktadırlar.

634
Charlie Hebdo Dergisini basarak 12 basın mensubunu yok eden bu şeriatçı katilleri, hemen eylemlerinin sonrasında korumak adına onlara yapılacak operasyonu engellemek için bir marketi basarak rehin aldıkları 4 Fransız yurttaşın öldürülmesi olayı bu fanatik İslamcı çetelerin katliam yapma konusunda ne kadar acımasızca davrandığını ortaya koymaktadır.
Fransa’da bu olaylar yaşanırken Nijerya’da, IŞİD ile organik bağ içersinde olan Boko haram adlı fanatik dinci örgüt bir köy basarak 2000 kişiyi katletmiş ancak Fransa’da yaşanan olayın etkisiyle yapılan bu vahşet gerektiği şekilde kamuoyunda yankı bulmamıştır.
Şeriatçı örgütlerin bu vahşi uygulamaları sürerken ülkemizdeki laiklik karşıtı güçlerde sözde karşı çıkıyormuş gibi yaparak özünde mahcup bir şekilde bu katliamları desteklemektedirler.
İslamofobi üzerinden yaratıkları savunma mekanizmalarıyla bu vahşete sözde karşı çıkıyormuş gibi yaparak, bu katliamların desteklendiği bir anlayışın hakim olması; referans aldıkları değerlerdeki ortaklık sonucudur.
Buradan hareketle yaşananlar “ılımlı İslam”, ‘fanatik İslam’ üzerinden ya da ‘gerçek İslam’, ‘gerçek olmayan İslam’ üzerinden açıklanacak kadar basit değildir.
Bu gerici şeriatçı katliamların beslendiği kaynak laiklik karşıtı aydınlanmacılığa ve çağdaş dünyanın değerlerine karşı olan bir değerler sistemidir.
Ülkemizde de bu alanda özelikle eğitimin gericileştirilmesi, laik bilimsel demokratik eğitimin yok edilmesi noktasında önemli adımlar atılmaktadır.
Bu katliamlara temel teşkil eden yaklaşımın ülkemizde  hayata geçirilmesi boyutunda önemli çabaların varlığına hepimiz tanığız.
Hafta sonu,19 eğitim şurasının tartışıldığı, Eğitim -Sen Çanakkale şubesi tarafından gerçekleştirilen etkinlikte Eğitim-Sen’i temsilen şuraya katılan eğitim uzmanı Erkan Aydoğanoğlu’nun eğitimin gericileştirilmesi noktasındaki girişimleri, bizzat şuraya katılan ve gelişmeleri içerden takip eden bir kişi olarak aktardıkları itibarıyla; laik eğitim ilkelerinin ayaklar altına alındığı, karma eğitime son verme girişimlerinden tut, tekçi suni mezhepçi eğitimin değerler olarak dayatıldığı ve zorunlu din dersleri uygulamalarıyla yetiştirilmek istenen dindar ve kindar nesil  ne yazık ki yaşadığımız bu cihatçı terörist uygulamalara zemin teşkil edecek gelişmeler olarak endişe verici boyutta olduğu anlaşılmaktadır.
Siyasi iktidar dini gericiliğin sistemli bir şekilde hayata geçirilmesi için gerekli düzenlemeleri önümüze bir dayatma olarak koymaktadır.
Şimdi her zamankinden daha çok laik demokratik bilimsel eğitimi savunmak gerekmektedir.
IŞİD’çi çetelerin, Boko haram örgütünün kız çocuklarını kaçırıp satarak sürdürdüğü gerici uygulamalar bir şekilde ülkemizde de yansımasını bulmakta bazı şeriatçı kafalar ortaya çıkıp buna uygun saçmalıkları savunabilmektedir.
7 yaşındaki bir çocuğun evlenebileceğini Kuran ayetleri ile açıklayan insanların peydahlanması boşuna değildir.
Okul bahçesindeki kuyuya düşerek hayatını yitiren öğrenciyi, bir çift ayakkabıyı nöbetleşe giyerek okula sürekli devam edemeyen öğrencileri görmeyen, varsa yoksa din eğitimi ile; eğitimi gerici düzenin varlığını sürdürmesi için bir araç olarak siyasal iradeye karşı, laik bilimsel demokratik eğitim mücadelesini yükseltmek; geleceğimiz adına son derece önemlidir.
Bunun için insanlar hafta sonu yurdun dört bir yanında meydanlara çıktılar, bu taleplerini dile getirdiler.
Bu hassasiyetin sürdürülmesinin zorunluluğunu yaşanan olaylar net bir şekilde göstermektedir.  
Paylaş