Çeşmelerden su içmek haktır!

Çanakkale Çevre Platformu, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi ve İda Dayanışma Derneği ortak açıklamasında ülkemizin sanıldığı gibi su zengini bir ülke olmadığı öne sürüldü. 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle yapılan açıklamada, “Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, 1992 yılında Rio de Janerio‘da düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı‘nda dünyada suyun giderek artan öneminden dolayı her yıl 22 Mart`ın "Dünya Su Günü" olarak kutlanmasına karar verdi. 22 Mart 1993 tarihinden bu yana, her yıl farklı temalarla kutlanan Dünya Su Günü, herkesin yaşamını sürdürebilmesi için sağlıklı, temiz sıhhi şartlara ulaşması mesajı ile kutlanmaktadır” denildi.

444
Çanakkale Çevre Platformu, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Çanakkale Şubesi ve İda Dayanışma Derneği ortak açıklamasında, “Ülkemiz sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8.000-10.000 m3 olan ülkeler su zengini, 2.000 m3‘den az olanlar su azlığı çeken, 1.000 m3‘ten az olanlar ise su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. DSİ‘nin verilerine göre ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3‘tür ve Türkiye, kişi başına ortalama 1.500 m3 ile su azlığı yaşayan bir ülkedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2030 yılında ülke nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmektedir. Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu varsaysak bile 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1.000 m3/yıl civarında olacağı söylenebilir. Avrupa Çevre Ajansı`nın hazırladığı raporda da 2030 yılında Türkiye`nin pek çok bölgesinde orta ve yüksek seviyelerde su sıkıntısı yaşanacağına dikkat çekilmektedir. Bu nedenle sanıldığının aksine, Türkiye yakın gelecekte ciddi su sorunları ile karşılaşmaya aday bir ülkedir. Bu nedenle gelecek kuşaklara sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekmektedir. Yaşam için zorunlu olan su, korunmalı, savunulmalı ve doğru kullanılmalıdır. Asla sadece bir enerji kaynağı veya ticari bir mal olarak görülmemeli, ekolojik sistemin bir parçası olduğu unutulmamalıdır ve bunlara bağlı olarak sürdürülebilir bir su kaynakları yönetimi sağlanmalıdır” denildi. Su kanununun bulunmadığının ifade edildiği ortak açıklamada şöyle denildi: “Uzun yıllardır yürütülen yanlış ve hukuksuz uygulamalar nedeniyle yeraltı ve yer üstü sularımızın kalite ve miktarında ciddi azalmalar yaşanmıştır. Buna rağmen, Türkiye‘de henüz tüm tarafların katılımıyla hazırlanmış, kamu yararı gözeten bütüncül bir su politikası ve suyun yönetimiyle ilgili temel ilke ve yöntemlerin çerçevesini belirleyen bir Çerçeve Su Kanunu bulunmamaktadır. Bu ihtiyaç, suyu doğadan bağımsız görmeden, orman alanları, sulak alanları koruyan bir perspektifle biran önce giderilmelidir. Türkiye`de su kaynaklarının etkin ve sürdürülebilir yönetimi için, `Ulusal Su Politikası` oluşturulmalıdır. Türkiye su politikası uluslararası su politikalarını dikkate alarak ülke koşullarına uygun olacak şekilde belirlenmelidir. Su kaynakları sorunlarının çözümü için, uzun dönemli politikalar üretilmeli,bu politikalar ve planlar günümüzde olduğu gibi `kişilere`, `projelere`, `siyasi iktidarlara` göre değiştirilmemelidir. Kazdağları ve Biga yarımadası başta olmak üzere su havzalarında endüstriyel ve madencilik faaliyetleri ile termik santrallerin kurulumuna izin verilmemeli, başta HES’ler olmak üzere orman ve sulak alanları, dereleri yok edecek tüm projeler durdurulmalıdır. Doğayı, yaşamı koruyarak kalkınmak mümkündür. Damacanalardan değil, musluklardan su içmek ve herkes için ulaşılabilir temiz su, bir haktır, zorunluluktur!”
Paylaş