Çanakkale semalarından

Şöyle geriye doğru Çanakkale gündeminde neler olmuş diye bir fikir jimnastiği yaptım. İlk aklıma gelen; 2007 yılından beri açılan ve kapanan işyeri sayılarındaki ürkütücü tablo oldu. Öyle bir hızlı hareket var ki; neredeyse her yıl açıldığı kadar işyeri veya şirket kapanmış. Bu sayı da ortalama bin 500 civarında...

899
Böylesi bir performans Çanakkale ekonomisinin içinde bulunduğu durum açısından ciddi bir sıkıntıdır.
İlgililerin bu konu üzerinde durarak, önlemlerin alınması ve bu hareketin aşağıya çekilmesi ertelenemez bir gereksinimdir. Yoksa Çanakkale ekonomisi bu devinimi kaldırmaz. Önümüzdeki günlerde bu hareketin sosyal yansımalarını yaşamaya başladığımızda çok daha acı gerçekler ile karşılaşabiliriz!
 
Rakamlar şunu göstermektedir.
Çanakkale, zaten sermaye birikimi anlamında gelişmiş bir ekonomik potansiyel oluşturmamaktadır.
İnsanlar yaşamlarını sürdürmek adına, ellerindeki küçük birikimler ile bir şeyler yapmaya çalışmakta, ve en küçük bir olumsuzlukta da bunu aşacak performansı yaratamadıklarından dolayı muhafazakar bir ruh hali ile geri çekilmeyi tercih etmekte, sonra belki yeni bir hamle yapıp çarkı döndürmeye çalışmaktadır.
 
Bu model, rakamların dili itibarıyla gelinen yerde tıkanmıştır.
İşte bu tıkanıklığı aşacak bazı önlemler ihtiyacı vardır.
Bence yeni ÇTSO yönetiminin en önemli görevi bu olmalıdır.
Çanakkale’deki bu sıkışıklığı, daralmayı giderecek önlemler almalıdır.
Bu önlemler kampanyalar düzeyinde değil kalıcı olabilecek nitelikte tedbirler olmalıdır.
Bu konuda artık kafa yorma zamanı gelmiştir.
Çanakkaleliler barutlarını tüketmiştir.
 
Diğer bir konu da yaşadığımız 6,2 lik deprem sonrasında gündeme gelen deprem gerçeğimiz konusudur. Ne yazık ki hala yetkililerin bu konuda gerekli duyarlılığı gösterdiğini söyleyememeyiz. “Eski tas ,eski hamam” misali her şey çok çabuk unutulmaktadır.
 
Bir kez daha söylüyorum; Çanakkale’de tüm binaların depreme dayanıklılığının tespit edilmesi için hiçbir kurum sorumluluk almamaktadır. Kimse bu konunun sorumlusu çıksın ortaya, ne yapılması gerekiyorsa söylesin. Yarın yaşanabilecek herhangi bir olumsuzluk olursa bunun hesabını hiç kimse veremez. Susmak ile bu işler olmaz.
 
Yaşadığımız konutlarımız bizlere mezar olmasın!
 
Diğer kentler bu konuyu çözüyorlar, çözmüşler.
 
İşte size örneği:
Bakırköy Belediyesi 1999 yılında yaşanan deprem felaketinden sonra Dünya Bankası ile işbirliği yaparak İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından yapılan çalışmayla Bakırköy`de bulunan 12 bin binayı tek tek olası bir depreme karşı hassasiyetini inceletti. Çalışmanın sonucu da Bakırköy’de kat maliki Bakırköylülere de duyuruldu.
 
2 bin civarında bina olası bir depremde yüksek riskli çıktı.
Bu konudaki sorumluluk kimin ise bir an önce harekete geçilmelidir.
 
Diğer bir konu da sansür zihniyeti ile gündeme gelen bazı kitapların yasaklanması girişimine karşı ilimizdeki liseli gençlerin çok anlamlı bulduğum bir eylemleri var. Onları kutluyorum. Bir araya gelerek iskele meydanında kitaplarını okuyarak bu çağda kitap yasaklamanın ne kadar çağdışı bir uygulama olduğunu son derece çağdaş bir şekilde protesto ettiler. Belki son yıllarda Çanakkale’de yapılan en güzel protestoydu. Böylesi gençlerimiz gelecek açısından bizlere de moral kaynağı oluyorlar, yaşadığımız onca olumsuzluğa rağmen…
Paylaş