havadurum

Çanakkale’nin Dil Atlası

Çanakkale, sadece tarihi ve doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda zengin kültürel mirasıyla da dikkat çekiyor. Bu kültürel mirasın önemli bir parçası da bölgedeki çeşitli ağızların ve şivelerin zenginliği.

1329

Çanakkale, coğrafi konumu gereği farklı bölgelerden gelen insanların buluşma noktası olmuş bir şehir. Bu nedenle, şehirde konuşulan Türkçe'nin ilçelere göre değişik şivelerle ve lehçelerle renklendiği görülüyor. Çanakkale'nin köylerinden şehir merkezine, kıyı kesimlerinden iç bölgelere kadar her yerde farklı ağızlar ve şive özellikleri göze çarpıyor. Bölgedeki kültürel farklılıklar sadece dilde değil, aynı zamanda geleneklerde, yemeklerde ve yaşam tarzlarında da kendini gösteriyor. Özellikle kırsal kesimlerde yaşayan halk, geleneksel yaşam tarzlarını korurken, şehir merkezinde ise modernleşme ve şehirleşme etkileri daha belirgin bir şekilde hissediliyor.

Çanakkale'nin kültürel zenginliği, yerel halkın bir araya gelerek düzenlediği festivaller, etkinlikler ve kültürel aktivitelerle de kutlanıyor. Bu etkinliklerde farklı bölgelerden gelen halkın bir araya gelmesi, kültürel alışverişi ve dayanışmayı artırıyor. Sonuç olarak, Çanakkale'nin çeşitlilik dolu ağızları, bölgenin zengin kültürel yapısını yansıtıyor. Bu çeşitlilik, şehrin kimliğini güçlendirirken, aynı zamanda farklılıkların bir arada uyum içinde yaşayabileceğinin bir göstergesi olarak da ön plana çıkıyor.

Hangi İlçe Hangi Şiveyle Konuşuyor

AYVACIK:

Eski ismi Ayvalıoba olan Ayvacık Çanakkale’ye bağlı şirin bir ilçedir. Kuzey Ege’nin sakin ve huzurlu köşelerinden biri olan ilçe, sırtını Antik dönemlerin efsaneleriyle beslenen İda Dağı'na yani Kazdağı’na dayayan; yüzünü birçok efsanenin doğuşuna kaynaklık eden Ege Denizi'ne çeviren, yeşilin ve mavinin en güzel tonlarının yaşandığı bir kavşaktır. Çaldıran Savaşı’ndan sonra Tebrizli Ümmühan Hatun tarafından kurulan ilçe başlıca gelir kaynağı turizm, hayvancılık, zeytincilik ve halıcılıktır. Yörük ağırlıklı olan bu ilçe kendine has bir konuşma tarzı vardır.

Şivesindeki en fazla dikkat çeken kelimeler şunlardır :

Gıdışım: Arkadaşım yerine kullanılır. Areklik: Ahretlik anlamında yakın arkadaşlar arasında kullanılır. Gobak: Çam kozalağı. Dada: Çocuk demek. Terezlemek: Düzenlemek. Yovuz: İyi. Dingin: Zayıf. Aba: Ceket. Koz: Ceviz. Hışdınlamak: Konuşmak, ses vermek. Çolungur: Çam kozalağı. Dömen: Dolandırıcılık olayları. Aga: Abi. Aba: Abla. Kostak: Güzel olmuşsun.

BAYRAMİÇ :

Bayramiç ve yöresi İlkçağlarda Truva Krallığının sınırları içindedir. Ortaçağ boyunca büyükçe bir Rum Köyü olarak kalmıştır. Bizanslılara bağlı olduğu dönemde bugünkü Tepe Camii’nin bulunduğu yerde bir Kır Kilisesi bulunmaktadır. Genellikle hayvancılık yapan göçebe halk, bayramlarda ve dini günlerde burada toplanmaktadır. Bayramiç 1357 Yılında Türklerin Rumeli’ye geçişleri sırasında Süleyman Paşa tarafından görevlendirilen Ahi Hızır Emir Bey tarafından fethedilmiş ve Emir Bey Bayramiç’e yerleşmiştir. O sıralarda esas şehir Menderes Çayı kenarında ve Dut alan denilen yerdedir. Ahi Hızır Emir Bey Tepe Camii’ni yaptırmıştır. Bundan sonra, Türk boyları bu Camii etrafına ve bugünkü şehir merkezine yerleşmeye başlamışlardır. Önceleri göçebe halk, bayramlarda ve dini törenler için buraya toplanıp dağıldığından, bayram yeri anlamına “Bayram İçi” veya “Bayram İçin” adı verilmiştir. Bu söyleyiş zamanla “Bayramiç” şeklini alarak kasabanın adı olmuştur. Çanakkale’nin güneyinde yer alan Bayramiç’in % 63’ü ormanlarla kaplıdır. Elma, zeytin, armut, badem ve şeftalisi ve tahinli helvası ünlüdür.

Bu yörede kullanılan kelimelerin bazıları şöyledir :

Bazı örnekler vermek gerekirse: Netcen: Ne yapacaksın.Nere: Nereye. Hura: Bura. Hindi: Şimdi. Aeliiiiiiiiiiiiii! yiimeeginiii yie: Ali! yemegini ye. Ayten git yıtagı yaz, deyzengiller aradı, musafır gelceklermis yatya!: Ayten git yatak hazırla, teyzen aradı, misafir geleceklermiş yatıya. Beeenziiin bitti gari: Benzin bitti. "la Mıstaa enki süraayi verive baken" : Mustafa şu sürahiyi ver.

ÇAN:

Çan ilçesinin 1 beldesi ve 67 köyü vardır. Karakoca Ovası, Bahadırlı Ovası, Helvacı Ovası en önemli ovalarıdır. İlçenin tek akarsuyu olan Kocabaş Çayı (Granikos) 90 km. uzunluğundadır. Tarihi kaynaklarda Çan’ın şimdi bulunduğu yerde Gergithes adına rastlanmaktadır. 1999 yılında bulunan Çan Lahdi, yerleşimin, M.Ö.4. yüzyıla uzandığını göstermektedir. On dördüncü yüzyılın ortalarında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1945 yılında Biga ilçesinden ayrılarak Çanakkale iline bağlanmıştır. Çan’ın önemli değerlerinden birisi de 1957 yılında kurulan Çanakkale Seramik Fabrikalarıdır. Çan Termik Santrali de bölgedeki önemli sanayi kuruluşlarındandır. Bu fabrikalar sayesinde Çan, Çanakkale’nin diğer ilçelerinden farklı olarak, günümüzde bir sanayi merkezine dönüşmüş, ilçenin ekonomisi de bunun üzerine şekillenmiştir. Bugün Çanakkale Seramik Fabrikaları Türkiye’nin en büyük ve en köklü seramik fabrikalarıdır. Seramikte fabrikalaşmaya gidilmiş olsa da, halı, kilim dokumacılığı ile diğer el dokumacılığı sınırlı da olsa sürdürülmektedir. Çan ilçesinde muacır , pomak ve yörükler yaşamaktadır. Muacır köylerini sıralarsak Söğütalan, Okçular, Maltepe, Küşükpaşa, Kocayayla, Hacılar, Etili, Emeşe, Doğaca, Derenti, Danapınar, Bozguç, Bostandere, Asmalı, Ahlatlıburun, Terzialan, Uzunalan’dır. Bu köylerde yaşayan vatandaşlarımız hala eski gelenek ve göreneklerini sürdürmektedir. Konuşma dilleri atadan bugüne kadar unutulmadan günümüze kadar gelmiştir.

Bunlardan bazıları :

Arık: Bir deri bir kemik, zayıf. Atacak: Çocukların kuş vurmak için kullandığı çatal bir dal ve esnek lastik ve meşinden yapılmış alet; sapan. Avlu: Bahçe. Bakraç: Metal (genelde bakır) kova. Bıldır: Geçen sene. Bici: Civciv. Bostan: Karpuz. Buba: Baba. Çatrık: Yol ayrımı. Çüğdürmek: Ayakta işemek. Domatis: Domatez. Düven: Öküze bağlanarak harman yapmaya yarayan altı çakıllı alet. Ferece: Kadınların dışarı çıkarken giydiği, siyah kumaştan, boynu büzgülü, bileğe kadar uzanan palto. Gocuk: Kaban, mont. Göynük: Olmuş meyve epey olgun. Isçak: Sıcak. İnge: Yenge. Kızan: Çocuk. Kosa: Uzun saplı orak. Köstek: Takoz. Kufa: Kova. Künah: Günah. Mavurlu: sıfat. buruk bir tat. örn:"armut hoşafı pek mavurluymuş". Pança: Avuç. Pantul: Pantolon. Papara: Sütün içine ekmek doğranmasıyla oluşan yemek. Pelik: Saç örgüsü. Peşkir: Havlu. Potur: Pantolon. Saya: Çevresi çitle çevrili hayvan ağılı. Şarpa: Eşarp. Taliga: Basit at arabası. Tentene: Dantel. Tete: Teyze. Tokurcun: Ekin demeti. Tööle: Öyle. Töbüle: gibi sıralayabiliriz. Yörük olan köylerimizde hemen hemen diğer ilçelerde yazdığım gibi aynı kelimeleri konuşuyorlar.

EZİNE :

Antik çağlarda şimdiki askeri kışlaların üzerinde bulunan Çaltıkıran Tepe'de kurulmuş bir yerleşim merkezidir. Bu yerleşim merkezi Malazgirt savaşından sonra Danişment Türklerinin Anadolu’nun batısına yerleşmeleri sırasında çıkan muharebede tahrip edilmiştir. Türkler eskiden kurulmuş olan yerin yanında Danişment adı ile yeni bir yerleşim merkezi kurmuşlardır. Mahalli rivayetlere göre Danişment Türklerinin Beyi olan Abdurrahman Bey, şimdiki Ezine’nin bulunduğu yerin güney kenarında Ulu Camii inşa ettirmiştir. Caminin yapılışının amacı cuma namazının kılınması ve bu vesile ile civar köylerin halklarının haftada bir kez merkeze inerek kaynaşmanın sağlanmasıdır. Buraya Farsça Cuma anlamına gelen AZİNE demişlerdir. Kentin oluşumu bununla başlamış ve Azine sözcüğü zamanla Ezine olmuştur.

Bunlardan bazıları :

Darı: Mısır. Hindi: Şimdi. Ülen beri bak: Bana bakarmısın. Gocamış: Yaşlı. Emmeeee: Amanın değişim geçirmiş hali. Len bizim oğlan: Bakarmısın bizim oğlan. İlana: Lahana. Iscak: Sıcak. İlan: Yılan. Daş: Taş. Yemiş: İncir. Napduruyon: Ne yapıyorsun. Aretlik: Arkadaş. Dada: Çocuk. Domat: Domates. Bakıver: Bakarmısın. Hincik: Hemen. Ezine sahil şeridinde kaldığı için Ata Demirel’in dediği gibi bu bölge ege şivesine daha yakındır.

ECEABAT :

Gelibolu Yarımadası’nın batı ucunda, Avrupa yakasında yer alır. 490 km² yüz ölçümü ve 12 köyü olan şirin bir ilçedir. Anafartalar ve Ece ovaları başlıca düzlük alanlarıdır. Kış mevsimi yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçer. Eceabat çok sayıdaki tuğla ocaklarıyla bir dönem Çanakkale’nin tuğla ihtiyacını karşılamıştır. Çanakkale seramikleri üretimi açısından önemli bir merkezdir. Çanakkale’den feribotla Avrupa yakasına geçerken manzara büyüleyicidir. Sizi “DUR YOLCU” yazısı karşılar. Eceabat İskelesi yerleşimin nabzı gibidir. Kilise Tepesinde 2010 yılında başlatılan arkeolojik kazılardan Eceabat’ın en erken tarihi hakkında edinilen bilgiler, bize Tunç çağı olarak adlandırılan M.Ö. 3000 yıllarında burada yerleşimin var olduğunu göstermiştir. 1926 yılında Gelibolu’nun İlçe haline getirilmesi ile her ikisi birden Çanakkale iline bağlanmıştır. Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, Gelibolu adını taşısa da Eceabat ilçesi sınırları içindedir. Yarımadanın güney ucunda, Eceabat ilçesinin hemen hemen tamamını kapsayan ve Çanakkale Boğazı'nın Avrupa yakasında 33.000 hektara yayılan büyük bir parktır. 1973'te kurulmuş olup, B.M.Milli Parklar ve Koruma Alanları listesinde yer almaktadır.

GELİBOLU :

Çanakkale Boğazı’nın başladığı yerde kurulan Gelibolu’nun, Saroz Körfezi kıyıları tamamen temiz kumsallardan oluşmaktadır. Korudağı’ndan doğan Kavak Çayı, bu bölgeyi sulayan tek hayat kaynağıdır. Kente ve yarımadaya isim babalığı yapan antik kentin ilk olarak ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olmamakla beraber, şimdiki ilçe toprakları üzerinde kurulmuş olan Gallipolis olduğu bilinmektedir. Gallipolis ismi Gazi Süleyman Paşa’nın 1354 yılında bu bölgeyi fethetmesinden sonra “Gelibolu” olarak kullanılmağa başlanmıştır. Antik dönemde Khersonesos olarak bilinen yarımadanın adı da, zaman içinde Gelibolu Yarımadası’na dönüşmüştür. Avrupa’ya geçmek isteyen Türkler için, eşi bulunmaz bir köprü vazifesi gören Gelibolu, Osmanlı Devletinin deniz üssü haline gelmiş, burada bir tersane inşa edilmiş, böylece Osmanlı’nın Akdeniz’e açılan kapısı olmuştur.

LAPSEKİ :

Marmara Denizi’nin Çanakkale Boğazı ile birleştiği noktada, Anadolu yakasında yer almaktadır. Merkez dışında 2 belde, 42 köyü bulunmaktadır. Erken dönemlerde “Pityusa”, sonraları “Lampsakos” olarak adlandırılmıştır. Roma Dönemi’nin önemli şehirlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Şimdiki Lâpseki kentinin altında zaman içinde lahitler ve kitabeler bulunmuştur. M.Ö.V.yüzyılda Lampsakos’da yetişen tarihci Kharon, doğa bilimci Anaksagoras, Metrodoros ve Anaksimenes gibi önemli isimler Lampsakos’u dönemin ünlü bilim ve felsefe merkezlerinden birisi yapmıştır. Lâpseki ve Çardak iskeleleri, İstanbul’un fethine kadar, Osmanlı kuvvetlerinin Rumeli yakasına geçiş güzergâhı olarak kullanılmıştır. İlçenin en büyük ovası, Umurbey Ovası’dır. Bu bölgede şeftali ve kiraz yetiştirilir.

Eceabat, Lâpseki, Gelibolu :

Bu üç ilçenin Trakya’ya yakınlığı dolayısıyla Trakya şivesi fazla konuşulur olmuş. Konuşulan bazı kelimler şöyledir. Domatis: Domates, Patatis: Patates, Fasille: Fasulye, Dağya gitmek, Kızan, Beya, More, Mari, Artlim, Yapüüm, edüüm: Ne yapıyorsun, Geliyom, Gidiyom: Gidiyorum, Gapçık Aazlı, Domatiz, Suvan, Abee Eyyy, Naabüsün, Merabayın, Kovalak, Sefte, Naabarsın, Te orda, Heralım ki (herhalde demek istiyoruz burada), Kirpit: Kirbit, Kiprik, Ümmühan: Ümmaaan, Salih amca: Salaga, Süleyman: Sülman, Hüseyin: Üseyin (ve daha abartılı biçimde) Üssüün, Bahriye yenge: Barenge, Hatice teyze: Hatçe tete, Fatma yenge: Fatmenge, Yağlıtohumlar: Yaltomlar, Ispanak: Hıspanak, Soğan: Suvan ya da suuaan, Üçyüzaltmıbeş: Üjjyüz alttmışbeyyyjjj gibi daha sayamadığımız birçok kelime vardır.

YENİCE :

Kazdağlarının kuzey yamaçlarına kurulmuş, Çanakkale’nin en zengin bitki örtüsüne sahip ilçesidir. Yenice ve çevresi Agonya olarak bilinen biri büyük iki vadinin içinde yer alır. 1 beldesi 73 köyü vardır. İlçenin iklimi Akdeniz, Karadeniz ve kara ikliminin karışımı olan Marmara iklimi özelliklerini gösterir. Dikkat çeken özelliklerinden biri bitki örtüsüdür. %70’i ormanlarla kaplıdır. Yenice ormanlarında fotoğraf makinanızla dolaşırken eşi bulunmaz görüntüler yakalama şansına sahip olabilirsiniz. Çanakkale’nin Yenice ilçesi özellikle sahip olduğu ormanlar ile turizm açısından çok değerli kaynaklara sahiptir. Endemik Kazdağı Göknar’ı (Abies egui-trojani) ve nadir bulunan türler bakımından da dikkat çekicidir. Kazdağı Göknarı adını Troia Antik kentinden almakta ve bu türe sadece Kazdağları’nda rastlanmaktadır. Yenice, trekking, termal turizm, doğa sporları, kuş gözlemciliği gibi alternatif ve ekoturizm olanakları bakımından bir cazibe merkezidir. Yenice’nin sahip olduğu 13 gölet muhteşem bir doğal görüntü sunmaktadır. Köylerinin tamamı, ziyaretçilerine yürüyüş yapmak, fotoğraf çekmek ve doğal yiyeceklere ulaşma olanağı sunmaktadır. Bölge 2006 yılında Termal Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir. Termal Turizm Merkezi alanında bulunan Hıdırlar kaplıcası kükürtlü sıcak suları ve çamur banyosu ile şifa dağıtmaktadır. Kum Ilıcasında ise, ikisi kaynak grubu şeklinde olmak üzere 8 adet kaynak bulunmaktadır.

Yenici özgü yöresel kelimelerden bazıları:

Örfene - Dada - Cungu - Bıldır - Ayink - Tete - Hincik - Yavuz - Kostak - Gali - Hışdınma - Ingas - Yalım - Hampa - Encek – Babıç -Urba - Göynek - Maşınga - Tümbek - Dibek - Kulü - Bön – Buyu - Bostan - Setre - Hire - Yalak - Yalık - Yalım - Gappanalı - Gocuk – Anteri - Goz - Bibi - Şinik - Kile – Dizme - Yavuklu - Susa - Ferece - Şavk - İsran - Yastaç - Künge - Harannı - Karamuk - Maşrapa - Löküs- Pereste – Sittir - Gödek - Patlangoz - Nacak - Hışır - Gandak - Yüklük - Ayakyolu - Çödür - Fıydır - Zere – Gaplangava – Tosba – Fistan - Bocut - Tokaç - Tokat – Ark- Bent- Büvelek - Cıbıl – İsran - Gayna - Tüleme - Govalak - Diiren - Yaba - Sini - İliştir - Dellenme - Vire - Büvet - Atamba - Kelter - Söbü- Yelve - Met - Gaşak - Yomlu - Hinci - Dümbek - Gizlence - Hürtmek - Gandalık- Çödür - Enik - Acep- Sinme - Yuka - Kötürge - Meci - Külak - Kelem - Saya - Gırnap- Yonga -Beze - Kaçamak - Bacana- Tokmak hamuru- Tirit- Kemre- Holluk - Yonga - Tatalı - Dinek susa - Tüğgeç - Zebil - Bırkalamak - Uyuntu - Dürü- Harannı – Cibirge – Çinte – Yaygı - Buyu- Gımıldama - Kumpir - Büvet – Yastaç – Gapçık – Talika - Şifon - Çırpı – Gandak - Gıdım - Havut - Marama - Geçemek - Dizme - Depinme - Şişirgen - Şavk - Külak - Irgalama - Şılak – Cilasım - Güvi - Künge - Kekme - Zebil - Okuntu - Oyurtmak - Sümdük - Yavuklu – Hınzır - Yalım –

(ERHAN TAYLAN)
Paylaş