Küçükkuyu, son dönemde Midilli Adasının Petra kentine açılacak Gümrük Kapısı ile gündemde… Tarihin en önemli dönemeçlerinin yaşandığı, Troia efsanesi ile mitolojide, Çanakkale Savaşları ile yakın tarih sayfalarındaki yerini alan bölge, doğanın eşsiz güzellikleri ile yerli ve yabancı turistin ilgi odağı olan bölge, Küçükkuyu’da yakın zamanda açılması beklenen Gümrük Kapısı ile Avrupa’ya açılacak… “Çanakkale’de bir dünya kenti…” diyen Küçükkuyu Belediye Başkanı Dr. Cengiz Balkan, “Ancak şöyle de bir şey var; gerek 18 Mart, gerekse 24-25 Nisan’ın dışında yabancı turist alamıyoruz. Havaalanımız var, deniz yolumuz var, karayollarımız var, ama bir şekilde yabancı turiste özlem duyuyoruz. Gümrük kapısının açılması ile ben inanıyorum ki, yılların yabancı turist özlemi bitecek” dedi. “Midilli’den önemsenecek miktarda turistin, Çanakkale’mize, Ayvacık’ımıza ve Küçükkuyu’muza geleceğine inanıyorum” diyen Balkan, “Çünkü onlar için çok önemli olan bir Troia var. Troia’yı mutlaka görmek istiyorlar. Assos’umuz var, diğer ören yerlerimiz var, İda Dağı’mız var, adalarımız var. Buraları gezmek, görmek isteyen turistlerin yoğun olacağı inancındayım. Burada emeği geçen, bu işin olması noktasında çaba sarf eden, gerek Çanakkale Milletvekillerimize, başta iktidar partisi milletvekilleri Bülent Turan ve Ayhan Gider olmak üzere, bizim CHP Milletvekillerimiz Muharrem Erkek ve Bülent Öz’e, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’na, GESTAŞ’a diğer tüm bileşenlere, Küçükkuyu halkı adına çok teşekkür ediyorum” dedi.
Dünyanın en kaliteli zeytini…
Küçükküyü Belediye Başkanı Dr. Cengiz Balkan, beldenin coğrafi olarak bir Ege kasabası olduğunun altını çizerek, bölgedeki zeytin kalitesinin üst düzeyde olduğunu dile getirdi. “Ege’nin başladığı yer” ibaresinin bu anlamda önemli olduğunu söyleyen Balkan, “Ege’nin en önemli değeri zeytin ağacıdır” dedi. Balkan, “Dünyanın en kaliteli zeytin yağı Ege’de yetişiyor; Buradaki güneşli gün sayısı 310 gün civarında. Kaz Dağları, taze oksijenin en bol olduğu coğrafi yerlerden dünyada en ön sıralarda. Toprak yapısı ve diğer birçok etken ile ürünler de kaliteli oluyor. Buranın en önemli özelliği ise, çevreyi etkileyecek hiçbir sanayi kuruluşu yok. Ne termik santral, ne fabrika, ne de başka bir sanayi üretimi söz konusu değil. Bunların hepsi bir araya geldiğinde dünyanın en kaliteli zeytin ağaçları ve ürünleri bölgemizdedir” ifadelerine yer verdi.
Zeytine vefa!...
7 yıldır gerçekleşen “Zeytin” şenliklerine de değinen Başkan Balkan, “Biz göreve geldiğimizde, bu değerimizi öne çıkarmak için ‘Zeytin Hasat Şenlikleri’, ‘Zeytin Kurtuluş Şenlikleri’ ve bu yıl son tanımı ile ‘Zeytine Vefa’ etkinlikleri düzenliyoruz. Şubat ayında yapıyoruz bu etkinliklerimiz. Çünkü biliyorsunuz zeytin Ekim 15’te başlar ilk yeşil zeytin sıyrılır, daha sonra siyah zeytin en son ise yağlık zeytine döner… Hava koşulları, zeytinin mahsul durumuna göre de Şubat-Mart ayı gibi hasat biter. O hasadın bitimine yakın, hem hasat yaptığımız zeytine vefamızı ödemek için hem üreticimizin sorunlarına, dertlerini konuşmak için hem de en önemlisi zeytinyağımızın tanıtımını en iyi şekilde yapmak için etkinlikler düzenliyoruz. Bu yıl 7’ncisini gerçekleştirdik. Her yıl fark bir temayı ön plana çıkardık. Hem zeytinimizi, zeytinyağımızı tanıtalım ama, hem de ülkemizin sorunlarını buradan dile getirelim istedik. Örneği ‘Kadın ve zeytin’i konuştuk… Bu yıl örneğin çok farklı bir şey yaptık ve mültecileri konuştuk…” dedi.
Zeytin ve mülteciler…
Mülteciler konusunda ise zeytin ağacının aldığı “metafor”unu örnek veren Başkan Balkan, “Ben şunu söylüyorum; İda dağındaki bin yıllık zeytin ağaçları, adaya geçmek isteyen ve o umut yolculuğunda yaşamını yitiren mültecilere ağlıyor. O zeytin ağaçları yaşıyor ve buna şahit oluyorlar… Umut yolculuğunda botları, tekneleri batan ve yaşamını yitiren mültecilere bu zeytin ağaçlarının da ağladığına inanıyorum. Biz bu yıl, ‘Zeytine vefa’ şenliklerimizde, ‘Mülteci’ konusuna değinerek, ülkemizin yaşadığı bu gerçeği ön plana çıkardık” ifadelerine yer verdi…
Depremler konusunda; “Zora düştük, bir araya geldik”
Başkan Balkan, depremler sürecine de değinerek, “Ben bu depremler sürecinde şunu gördüm; Türk milleti zora düşünce bir araya geliyor. Bakın bizim Ayvacık Belediyesi ile tatlı bir rekabetimiz var, siyasi noktada. Ama o gün baktım, bizim personel ekmek veriyor, Ayvacık Belediyesi personeli kap veriyor, bir diğeri çorbayı döküyor. Böyle bir imece usulü dayanışmayı gördük. Güzel bir sınav verdik. 20 gün sürekli oradaydım, ama inşallah böyle acılar yaşamayız bir daha. Tabi ki çok zor, halen konteynırlarda yaşıyorlar, kolay değil. Ancak, devlet sıcak yüzünü gösterdi, biz belediyeler olarak çok ciddi destek verdik, en az üzüntü ile bu yarayı da kapatma noktasındayız” dedi.
İşte Küçükkuyu Belediye Başkanı Dr. Cengiz Balkan’ın gazetemiz Çanakkale OLAY’a yaptığı o değerlendirmeler…
OLAY: Gümrük Kapısı açılması süreciniz var, bu süreç hem Küçükkuyu hem Çanakkale bölgesi hem de körfez için büyük önem taşıyor. Bu süreç nasıl gelişti, siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cengiz Balkan: Çanakkale’de bir dünya kenti… Ancak şöyle de bir şey var; gerek 18 Mart, gerekse 24-25 Nisan’ın dışında yabancı turist alamıyoruz. Havaalanımız var, deniz yolumuz var, karayollarımız var, ama bir şekilde yabancı turiste özlem duyuyoruz. Gümrük kapısının açılması ile ben inanıyorum ki, yılların yabancı turist özlemi bitecek. Midilli’den önemsenecek miktarda turistin, Çanakkale’mize, Ayvacık’ımıza ve Küçükkuyu’muza geleceğine inanıyorum. Çünkü onlar için çok önemli olan bir Troia var. Troia’yı mutlaka görmek istiyorlar. Assos’umuz var, diğer ören yerlerimiz var, İda Dağı’mız var, adalarımız var. Buraları gezmek, görmek isteyen turistlerin yoğun olacağı inancındayım. Küçükkuyu’muzda balıkçı barınağımız var. Balıkçı barınağımızın içerisine özel bir teşebbüs talebi geldi… Biz de kendilerine yasal tüm prosedürü tamamladıktan sonra, böyle bir duruma sonuna kadar destek verebileceğimizi ifade ettik. Sona yaklaşıldı, burada emeği geçen, bu işin olması noktasında çaba sarf eden, gerek Çanakkale Milletvekillerimize, başta iktidar partisi milletvekilleri Bülent Turan ve Ayhan Gider olmak üzere, bizim CHP Milletvekillerimiz Muharrem Erkek ve Bülent Öz’e, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası’na, GESTAŞ’a diğer tüm bileşenlere, Küçükkuyu halkı adına çok teşekkür ediyorum. Gerek Midilli’den buraya gelecek olan, gerekse buradan Midilli’ye gidecek olan insanlarımızı, şehrimizde, kasabamızda konaklamaları ve diğer gereksinimlerini karşılamaları noktasında çok ciddi kazanç olacağına inanıyorum. Umarım bu Mayıs ayı içerisinde seferler başlar, bizler de gider ve orayı gezeriz, oradan gelecek konukları en iyi şekilde yöremizde ağırlarız…
OLAY: Seferler her gün mü yapılacak?
Cengiz Balkan: Seferler noktasında bize verilen bilgi şu; üç gemi olacak yaklaşık 700 kişi kapasiteli, araç taşıma olmayacak, sadece yolcu taşımacılığı yapılacak. Ama uluslararası taşımacılıkta 700 kişinin tamamını taşıma olanakları yok, 450 civarında yolcu taşıyacak. Karşılıklı seferler olacak, sabah ve akşam karşılıklı seferler yapılacak. Üçüncü gemi ise herhangi bir arıza ya da olumsuzluk yaşandığında her ihtimale karşı yedek olarak tutulacak. Yetkililerin bize söylediği, hava koşulları iyi olduğu sürece seferlerin her gün, sabah akşam yapılacağı yönünde. Gemileri ben gördüm İstanbul’da, rahat ve donanımlı gemiler. Yolcuların keyifli yolculuk yapabileceği olanaklara sahip. Tabi burası Kuzey Ege… 1990’lı yılların başında Oral Çalışlar Cumhuriyet’te yazıyordu ben de öğrenciydim. “Midilli’den Kazdağları”nı izlemek ile alakalı bir yazı yazmıştı ve o kadar güzel anlatmıştı ki, Kazdağları’na karşı oturup, onu seyretmenin keyfini bizlere hayal ettirmişti… Bizim tam karşımıza denk gelen Midilli’nin bir balıkçı kasabası var. tam bizim karşımızda ve Kazdağları’nı da görebiliyorsunuz, o zevki ben orada tattım. Keyifli bir yolculuğun sonunda Adada bir akşam yemeği yemek gerçekten güzel olur diye düşünüyorum. Kapı vizesi olarak tanımlanan kısa süreli vizeler olacak. Bize ifade edilen bu. Çanakkale’miz için önemli bir şey…
OLAY: Bu süreç çok önemli, bu sürecin duyurulması konusunda çalışmalar olacak mı?
Cengiz Balkan: Tabi yöremizde bunun tanıtımı da en iyi şekilde yapılacak. İzinlerle ilgili olarak son bir bakanlıkta imza süreci var. O da tamamlandıktan sonra, bütün resmi prosedürler tamamlandığında bu işin PR çalışmaları da en iyi şekilde yapılacak. Bunu biz, ilgili firma, turizm acenteleri, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası ile diğer bileşenler olarak hep birlikte ortak bir çalışma ile Gümrük Kapısı’nın açılmasının gerekli tanıtımını yapacağız. Sadece Çanakkale yöremizde değil, ulusal basın aracılığı ile geniş bir tanıtım çalışması yapılacaktır. İlk sefere ulusal basın temsilcileri çağırılarak, onların da gazetelerinden, haber ve köşe yazıları ile duyurmaları sağlanacak. Ege’nin başladığı yerden, Yunanistan’ın Midilli adasının Petra şehrine seferlerin başladığı noktasında yoğun bir tanıtım çalışması yapılacak.
OLAY: Bölgenin en önemli değerlerinden biri de zeytin… Küçükuyu’da üretilen zeytin ve zeytinyağının tanıtımı konusunda çalışmalarınız var mı?
Cengiz Balkan: Biz Çanakkale’nin en güneyindeyiz ve Çanakkaleli olmaktan gurur duyuyoruz. Ama biz, coğrafi olarak bir Ege kasabasıyız. Yani il olarak Çanakkaleliyiz, coğrafi bölgede Ege’liyiz. Zaten “Ege’nin başladığı yer” ibaresini koymamızın nedeni de o. Ege’nin en önemli değeri zeytin ağacıdır. Buradaki, gerek tat, gerek aromatik özellikler, gerekse kimyasal özellikler bakımından iddia ediyorum; dünyanın en kaliteli zeytin yağı Ege’de yetişiyor. Bunun sebeplerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle buradaki güneşli gün sayısı 310 gün civarında. Yani 365 günün 310 günü güneşli. Bilindiği gibi ağaçların fotosentez olayı için güneş çok önemli… Ayrıca Kaz Dağları, taze oksijenin en bol olduğu coğrafi yerlerden dünyada en ön sıralarda. Ağaçların güneye bakıyor olması, toprak yapısı ve diğer birçok etken ile ürünler de kaliteli oluyor. Buranın en önemli özelliği ise, çevreyi etkileyecek hiçbir sanayi kuruluşu yok. Ne termik santral, ne fabrika, ne de başka bir sanayi üretimi söz konusu değil. Bunların hepsi bir araya geldiğinde dünyanın en kaliteli zeytin ağaçları ve ürünleri bölgemizdedir. Biz göreve geldiğimizde, bu değerimizi öne çıkarmak için “Zeytin Hasat Şenlikleri”, “Zeytin Kurtuluş Şenlikleri” ve bu yıl son tanımı ile “Zeytine Vefa” etkinlikleri düzenliyoruz. Şubat ayında yapıyoruz bu etkinliklerimizi. Çünkü biliyorsunuz zeytin Ekim 15’te başlar ilk yeşil zeytin sıyrılır, daha sonra siyah zeytin en son ise yağlık zeytine döner… Hava koşulları, zeytinin mahsul durumuna göre de Şubat-Mart ayı gibi hasat biter. O hasadın bitimine yakın, hem hasat yaptığımız zeytine vefamızı ödemek için hem üreticimizin sorunlarına, dertlerini konuşmak için hem de en önemlisi zeytinyağımızın tanıtımını en iyi şekilde yapmak için etkinlikler düzenliyoruz. Bu yıl 7’ncisini gerçekleştirdik. Her yıl fark bir temayı ön plana çıkardık. Hem zeytinimizi, zeytinyağımızı tanıtalım ama, hem de ülkemizin sorunlarını buradan dile getirelim istedik. Örneği “Kadın ve zeytin”i konuştuk… Bu yıl örneğin çok farklı bir şey yaptık ve mültecileri konuştuk… Biliyorsunuz, Suriye’deki yaşanan olaylardan, istenmeyen konulardan sonra çok ciddi bir mülteci girişi oldu ülkemize. Sayılarının 3-4 milyon olduğu ifade ediliyor. Mültecilerin bir umudu burada Yunanistan’a oradan da Avrupa’ya gitmek. Maalesef Yunanistan’a en yakın geçiş noktası da bizim sınırlarımız. Buradan çok ciddi bir mülteci geçişi söz konusu. Biz yıllarda onların dramını yaşadık, şahit olduk. Yardımlarda bulunduk tabi, battaniye verdik, çorap verdik, denize düşüyorlar, ıslanıyorlar, kadınlar, çocuklar, yaşlılar… Ben zeytin ağacının bir insan gibi olduğunu düşünüyorum. Ben şunu söylüyorum; İda dağındaki bin yıllık zeytin ağaçları, adaya geçmek isteyen ve o umut yolculuğunda yaşamını yitiren mültecilere ağlıyor. O zeytin ağaçları yaşıyor ve buna şahit oluyorlar… Umut yolculuğunda botları, tekneleri batan ve yaşamını yitiren mültecilere bu zeytin ağaçlarının da ağladığına inanıyorum. Biz bu yıl bu dramı, ülkemizin yaşadığı bu gerçeği ön plana çıkardık.
OLAY: Geçtiğimiz aylar, hem sel felaketi hem de depremler sürecini yaşadık… Bu süreçlerde de büyük çaba gösterdiniz… Bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Cengiz Balkan: 2017 yılı bizim için biraz sıkıntı oldu. Bir sel felaketi yaşadık… Ancak komşu belediyelerin de yardımları ile yaralarımızı sardık. Sonra Gülpınar-Tuzla-Yukarıköy bölgesinde depremler meydana geldi. O sabah 7 civarı, sarsıntıyı hissettim, kalktım Kandilli Rasathanesi sitesine baktım, bizim Gülpınar bölgesinde deprem meydana geldiğini öğrendim. Hemen bölgedeki muhtarları aradım. İlk duyumlar bir sıkıntı olmadığı yönündeydi. Sonra arkadaşlar Yukarıköy ve bazı köylerde evlerin yıkılmış olduğunu ifade ettiler. Hemen bölgeye doğru hareket ettik. Gittiğimizde gerçekten durum içler acısıydı. Tabi yolda giderken de sürekli telefon ile bilgi alıp veriyorduk… Ben İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu’nu aradım. Sağ olsun hemen saat 11 gibi, doktorlar, hemşireler, çadırlar geldi. Çok şükür bir ölümün yaşanmaması en azından bizleri mutlu etti. Elimizden gelen her desteği tabi ki verdik, sorunlar, sıkıntılar noktasında bir nebze de olsa çözüm üretmeye çalıştık. Genel başkanımıza bilgiler verdik, muhtarlar ile görüştü. Bana ‘sen oradasın, ne gerekiyorsa yap’ dedi. Sonuç itibariyle çadırlar kuruldu, AFAD geldi, Kızılay geldi, belediyeler, kurumlar, muhtarlıklara kadar hep birlikte, el birliği ile yaraların sarılması konusunda çaba gösterildi. Ben bu depremler sürecinde şunu gördüm; Türk milleti zora düşünce bir araya geliyor. Bakın bizim Ayvacık Belediyesi ile tatlı bir rekabetimiz var, siyasi noktada. Ama o gün baktım, bizim personel ekmek veriyor, Ayvacık Belediyesi personeli kap veriyor, bir diğeri çorbayı döküyor. Böyle bir imece usulü dayanışmayı gördük. Güzel bir sınav verdik. 20 gün sürekli oradaydım, ama inşallah böyle acılar yaşamayız bir daha. Tabi ki çok zor, halen konteynırlarda yaşıyorlar, kolay değil. Ancak, devlet sıcak yüzünü gösterdi, biz belediyeler olarak çok ciddi destek verdik, en az üzüntü ile bu yarayı da kapatma noktasındayız.
OLAY: Küçükkuyu Belediyesi olarak 2019’a yönelik çalışmalarınız nelerdir? Önümüzdeki yerel seçimler öncesine yetiştirmeyi planladığınız yatırımları öğrenebilir miyiz?
Cengiz Balkan: Bizim, şuanda devam etmekte olan bir Ekolojik Çocuk Bakım Merkezi’miz var. Bu aslında Türkiye’de ilklerden biri olacak. Yaklaşık 2 bin 500 metrekarelik bir alanda, 500 metrekarelik kapalı alanı kalanı tamamen, bahçesi, zeytin ağaçları içinde çok keyifli bir alan olacak. Biz burada ihtiyaç sahibi ailelerin çocukların hedefledik. Bizim burası kadın emek yoğunluğu olan bir yer. kışın kadınlarımız zeytin toplamaya gidiyorlar, yazın ise otellerde kat görevlisi, bulaşıkçı gibi işlerde çalışıyor. Tabi çalışan kadınlarımızın, çocuk bakımında sıkıntıları var. Biz özellikle gelir durumu düşük olan kadınlarımızın çocuklarını, en iyi şartlarda ağırlamak istiyoruz. Sadece klasik oyuncaklarla oynadıkları, televizyon izledikleri bir alan değil. Çocukların, keçilerle, kuzularla doğal bir ortamda, meyve ağaçları, sebzelerin içinde eğitim alarak büyümelerini istiyoruz. Elektrik enerjisini kendisinin karşılayacağı bir alan yaratmayı amaçlıyoruz. Biz aslında Mart-Nisan gibi açmayı hedefliyorduk, ama deprem ve sel nedeni ile Ağustos ayına kaldı. gerçekten Türkiye’nin ilk ekolojik çocuk merkezini oluşturacağız. 2-5 yaş arası 50 öğrenci kapasiteli bir alan olacak. Bizim nüfusumuz 9 bin, ama bizim Kent Müzemiz var, Zeytin Kültür Merkezimiz var, anfi tiyatromuz var. Otobüs duraklarımızın her birine bir şairin ismini verdik. Siyasi ayrım da yapmadık; Necip Fazıl Kısakürek’in de ismini verdik, Nazım Hikmet’in de, Orhan Veli’nin de… Yani Anadolu’muzdan yetişen kim varsa, onların isimlerini vermeye çalıştık. İnsanlar o durakta otobüs veya minibüs beklerken, şairlerimizin aşk ve sevda üzerine yazdıkları şiirlerini verdik. Biz burada farklı şeyler yapmayı hedefliyoruz. Bizim Gülsüm Camgöz caddemiz var orayı sanat sokağı yaptık. Engelli, ressam bir gencimiz var, o sokağın duvarlarına resimler yapıyor. Küçükkuyu’da boş metruk binaları boyuyoruz, oralara çok şık tablolar yapıyor. Yeni Kordon Projemiz var. Yaklaşık iki kilometrelik bir alan; geçen yıl yüzde 80’ini bitirmiştik, bu yıl da kalan bölümünü bitiriyoruz. Peyzajı ile, plajları ile, aydınlatması ile tamamını bitireceğiz ve insanlarımızın alternatif bir sosyal yaşam alanına kavuşacak. İçinde barları, cafeleri, bisiklet yolları ile olan Küçükkuyu’muza yakışır bir sosyal yaşam alanı kazandıracağız. Daha önemlisi Kordon projemiz, Mavi Bayraklı plajı ile beldemizin aynası durumunda olacak. İki tane büyük projemiz var 2019’e kadar bitirmeyi hedeflediğimiz; birincisi, Çay Pazarı diye adlandırılan bir bölgemiz var, içinde yüz yıllık çınar ağaçlarının olduğu. 1950’lı, 60’lı yıllarda 700-800 kişinin Küçükkuyu’da oraya gidilirmiş. Herkesin orada zaman geçirdiği, düğünlerini yaptığı bir mesire yeri imiş. Biz oraya kamulaştırmalarını tamamlayarak eski haline getirerek, bir Kent Park yapmayı hedefliyoruz. Projesi bitti, kamulaştırmalarını da tamamlayarak 2019’e kadar hizmete sunmayı amaçlıyoruz. Bir diğer projemiz de, biz futbol sahamızı yaptık, hatta geçenlerde Beşiktaş Spor Kulübünün bayan ligi takımı geldi, onları burada ağırladık. Nizami doğal çim, kendi olanaklarımızla yaptık. Bir kapalı spor salonuna ihtiyacımız var. Ben, Küçükuyu’dan kızlarımızdan voleybolcu, basketbolcu da çıkmasını istiyorum. Kız çocuklarımızın, erkek çocuklarımızın spor müsabakaları yapacakları bir kapalı spor salonu maalesef yok. inşallah belediyemizin kaynakları ile oraya tamamlayıp, gençlerimize hediye edeceğim. Yol veya altyapı çalışmalarını zaten yapıyoruz. Ama büyük projelerimiz; spor salonumuzu, Kent Parkı ve Ekolojik Çocuk Bakım Merkezimizi tamamlayarak hizmete açmayı düşünüyoruz.
OLAY: Son olarak, nasıl bir Küçükkuyu hayaliniz var?
Cengiz Balkan: Küçükkuyu’muzu, sanat, kültür ve spor merkezine dönüştürmek istiyoruz. Küçükkuyu, küçük bir şehir, adı da küçük ama, ben istiyorum ki; burada her şey doya doya yaşansın. Benim bütün hayalim şu kasabada yaşayan insanlar mutlu olsunlar… İnsanlar burada huzurlu olsun, kendilerini güven içinde hissetsinler, ekonomik kaygıları çok fazla olmasın, işsizlik çok fazla olmasın, insanların yüzü gülsün istiyorum. Aslında Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan şey de bu, insanların yüzleri gülmüyor. Bizim de bütün hedefimiz yüzleri gülen insanların yaşadığı bir şehir haline getirmek beldemizi. Mesela bizim bir de Slow City (Sakin Şehir) de denilen Cittaslow başvurumuz var. Çanakkale’mizden de Gökçeada’nın içinde bulunduğu bir uygulama. Biz onların tüm şartlarını yerine getirdik, resmi başvurumuzu da yaptık, bu ay içinde genel kurulda görüşülecek. Sakin Şehir logosunu da kazanacağız ve Çanakkale’de Sakin Şehir unvanını alan ikinci şehir de biz olacağız diye umut ediyorum.
(Seçkin Sağlam)