Çanakkale için de tehlike var!

1985
30 Ekim tarihinde Ege Denizi`nde meydana gelen 6.6 büyüklüğünde deprem, başta İzmir ve çevresi olmak üzere bir çok yerleşim yerini olumsuz etkiledi, ölümlere ve yaralanmalara neden oldu, çok sayıda bina ya yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Depremin yaraları sarılmaya çalışılıyorken, bilim dünyası da İzmir özelinde araştırmalarını sürdürüyor. İzmir depreminin en önemli özellikleri ise, hem tsunamiye neden olması, hem de korona virüsü pandemisinin yarattığı olağanüstü koşullarda gerçekleşmesi... Bu koşullar altında meydana gelen deprem ve etkileri, bilim insanları ve araştırmacıların ilgisini ayrıca çekiyor. Bu çerçevede İngiltere İnşaat Mühendisleri Odası (The Institution of Structural Engineers) uluslararası bir çalışma grubu kurdu. Oluşturulan çalışma grubunda Cambridge University (İngiltere), Greenwich University (İngiltere), University College London (İngiltere), Glasgow Caledonian University (İskoçya), Newcastle University (İngiltere), University of Porto (Portekiz), Imperial College London (İngiltere), National Kapodistrian University of Athens (Yunanistan), Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve İzmir Ekonomi Üniversitesinden, 5`i Türk, toplam 24 bilim insanı ve araştırmacı yer alıyor. Deprem ve sonrasında yaşanan tsunami afetleri neticesinde ortaya çıkan hasarları ve afet sonrası süreçleri inceleyen proje ekibi, çalışmalarını sürdürüyor. Çalışma grubu proje ile ilgili değerlendirme ve bilgi-belge toplama, alanda tespit çalışmaları 30 Kasım tarihi itibari ile başlarken, projenin Mart-Nisan aylarında tamamlanarak, rapor oluşturması ve ortaya çıkan durumun uluslararası kamuoyuyla paylaşılması bekleniyor. EEFIT Mission Aegean Earthquake and Tsunami (Ege Depremi ve Tsunamisi) proje başlığı altında yapılan çalışmaları ve projeye ilişkin, proje ekibi içinde yer alan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mimarlık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Tolga Özden ile görüştük. 
İzmir depremi neden önemli? 
Bu çalışma kapsamında İzmir ve çevresinde özellikle deprem ve tsunamiden etkilenmiş yerel halkın katılımı amaçlanan (online) anket çalışması yürütülüyor. Çalışma sonucunda Türkiye`nin deprem profilinin de İzmir özelinde ortaya konulması planlanırken, Türkiye ve Yunanistan`ı, iki komşu ülkeyi etkileyen deprem ve tsunami olayının bu ülkelerdeki etkileri de eş zamanlı bir çalışma ile karşılaştırılmış da olacak. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mimarlık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Tolga Özden, İzmir Depremi ve tsunamisinin neden önemli olduğuna ilişkin olarak, hem ilgili eldeki bilgileri verdi, hem de sürece değindi. Özden; "İzmir Depreminin olduğu yer; Ege Denizi, Seferihisar açıkları, Yunanistan`ın Samos Adasıyla Seferihisar arasındaki bir noktada, denizde olmuştu. Türkiye açısından iki anlamda önem taşıdı bu deprem; Birincisi, İzmir gibi büyük bir metropolü vurdu ki, bu İstanbul`u ve büyükşehirleri hemen akıllara getirdi. Çünkü İzmir`de, depremin hasar verdiği yerin, merkez üssüne uzaklığı aşağı yukarı 65 kilometre, çok uzak bir alan. Merkez üssünde bu kadar hasar yok. Seferihisar, Kuşadası gibi merkez üssüne çok daha yakın yerlerde de bu kadar hasar yok. Ancak, İzmir`in merkezinde, onlarca ağır hasarlı ve yıkılan binalar var. Bu son derece kayda değer bir olay. Çünkü benzer bir durumu İstanbul da yaşama tehlikesi ile karşı karşıya. Bence, aynı benzer bir durum Çanakkale için de geçerli. Çünkü, Çanakkale`nin çevresinde, 50-60-100 kilometrelerde çok büyük faylar var ve bunların 7`nin üzerinde deprem üretme potansiyeli var. İzmir Depreminin ikinci ilginç noktası ise tsunami... Türkiye`deki birçok depremde, geçmiş tarihlerde denizden doğru depremlerde tsunami yaşanmış. Ancak, kayda giren, belgeli ilk tsunami deneyimi belki de İzmir Depremi oldu... Bu açıdan da çok önemli. Bu depremle, İzmir`de yapı kalitesi de test edilmiş oldu ve çok zayıf olduğu ortaya çıktı. Zaten bizim uluslararası çalışmamızın bir amacı da yapıların nasıl davrandığını, nasıl hasarlar gördüğünü ortaya çıkarmak, hep depremden hem de tsunamiden. Bu iki çalışma bir arada yürütülüyor. O nedenle İzmir, çok önemli bir laboratuar haline gelmiş durumda" dedi. 
 
"Saha çalışması gerçekleştirildi"
İzmir`de saha çalışmasının ODTÜ`den iki inşaat mühendisi tarafından yapıldığını, bir hafta boyunca İzmir`de; Kuşadası`ndan İzmir merkezine kadar olan alanda çalışma gerçekleştirildiğini dile getiren Doç. Dr. Özden, "Her gün belirli bölgelere gittiler. Biz saha çalışması öncesinde yaptığımız toplantılarda, nerelerde, nasıl bir çalışma yapılacağını belirlemiştik zaten. Arkadaşlarımız da orada alanı fotoğraflayarak, bina hasarlarına da bakarak belgelediler. Sadece hasar görmüş binalar değil, hasarsız yapılar da belgelendi. Yani iki bina yan yana, biri ağır hasar almış, hatta göçmüş, diğeri sapasağlam ayakta; şimdi bunların belgelenmesi yazım, biri niye ayakta diğeri neden yıkıldı..." dedi 
 
Ne tür çalışmalar yapılıyor? 
Depreme hazırlık konusu, deprem ve deprem sonrası tüm çalışmaların, farklı disiplerin incelendiği araştırmayla ilgili bilgiler veren Doç. Dr. Ali Tolga Özden, "Bir de konunun, arama kurtarma, ilk yardım ve yeniden yapım, iyileştirme süreci var" dedi. Kendisinin de bu konuda çalışmalar yürüttüğünü dile getiren Özden, "Diyelim ki deprem öncesi önlemler alındı, faydalı oldu, yıkılmadı... Ancak, bu önlemler alınmadı, İzmir`de olduğu gibi yıkıma neden oldu. İşte o zaman kurum ve kuruluşlarla yıkım sonrası çalışmaların organize ediliyor. Yine İzmir`de görüldüğü üzere, öncelikle ilk bir hafta insanları çadır kentlerde ağırladılar, sonrasında ise bir taraftan kalıcı konut çalışmaları başlarken, diğer taraftan da evsiz kalan insanlar konteynırlarda ikamet ettirilmeye başlandı. Biz de burada; Hangi kurumlar, ne tür çalışma yürütüyor, nasıl rol aldılar, bu çalışmalarda kaç kişi yer alıyor, ne tür yardımlar yapılıyor, bunları inceliyoruz. Tabi bu tür afetlerin bir de sosyal ve psikolojik etkileri var. Onlara istinaden de anket çalışması yapıyoruz. O ankette hem deprem hem de tsunami ile ilgili sorular yer alıyor. İnsanların görüşlerini de değerlendiriyoruz. Ankete bin civarı vatandaş katıldı, cevapladı. Tüm bu çalışmalar, yani binaların depreme hazır olmasından, depreme ve deprem sonrası tüm çalışmalara ilişkin çalışmalar tamamlandığında bir rapor halinde uluslararası kamuoyu ile paylaşılacak" dedi. 
 
Pandemi, deprem, tsunami; Afet içinde afet...
Doç. Dr. Özden, ayrıca; "İzmir depremi ve tsunamisi, enteresan bir dönemde, bir kriz döneminde yaşandı. Pandemi içerisinde, böyle bir afet yaşandığı için de ayrıca incelemeye değer bir durum ortaya çıkıyor. Yani afet içerisinde afet yaşandı. İnsanlar pandemi önlemlerini bir kenara bırakıp can derdine düştüler, sokakta kaldılar, ilk yardım ve afet arama kurtarma ekipleri aynı şekilde, doktorlar yine öyle, müdahale aşamasında, çadır kentler... Hal böyle olunca incelemeye ayrıca değer, yaşanması açısından elbette üzücü ve kötü, ancak bilimsel açıdan araştırılması gereken bir süreci yaşadık. Aslında İzmir özelinde yapacağımız bu ayrıntılı çalışmalar, başta İstanbul ve deprem riskinin olduğu, yaşadığımız şehir Çanakkale içinde önemli bir ön çalışma olacağını düşünüyorum" dedi.
(Seçkin Sağlam)
Paylaş