Düzenlenen etkinlikte Emek Partisi Çanakkale İl Yönetim Kurulu üyesi Muzaffer Dağtekin; “Emek demokrasi ve barış mücadelesinin Denizlerin mirası üzerinden onlardan öğrenerek büyüdüğüne” dikkat çekti. Emek Gençliği adına bir konuşma yapan Ali Can Gün; “Bizler yani kaderini işçilerin, emekçilerin geleceği ile birleştiren Türk, Kürt, Arap her milliyetten gençler; bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinde Türkiye gençliğini ‘’Deniz’’ olmaya çağırıyoruz. Bağımsızlık mücadelesi veren 3 fidanı; Deniz’i Yusuf’u Hüseyin’i ve bir çınarı denizlerin avukatını, Halit abisini Halit Çelenk’i unutmayacağız. Onların mücadelesini mücadele alanlarında yaşatacağız” dedi.
6 Mayıs 1972’de idam edilerek katledilen ,Deniz Gezmiş Hüseyin İnan,Yusuf Aslan Çanakkale’de düzenlenen etkinlik ile anıldı. 3 Fidan anısına saygı duruşu ile başlayan etkinlik de Emek Partisi Çanakkale Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Dağtekin ve Emek Gençliği adına Ali Can Gün birer konuşma yaptı. Dağtekin, konuşmasında Reyhanlı’da yaşanan onlarca yurttaşımızın ölümüne neden olan patlamayla ilgili olarak; “emperyalist savaş politikalarının geldiği nokta budur.41 yıl önce asarak yok etmek istedikleri Denizlerin emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesinin önemine idam sehpalarında yaptıkları vurgunun önemini bugün daha iyi anladıklarını” belirterek; “Denizler mücadelemizde yaşıyor.Onların idam sehpalarındaki son sözleri bile içinde bulunduğumuz koşullardaki görevlerimizi bizlere çok iyi gösteriyor. Emek Partisi olarak Denizleri mücadelemizde yaşatıyoruz.Denizler sadece birer gençlik önderi olarak kalmamışlar, aynı zamanda fabrikalardaki direnişin topraksız köylülerin toprak işgallerine verdikleri destek ile köylü mücadelesinin temsilcileri olmuşlardır. Bugün onların bu geleneğini sınıfın talepleri ile birleşen demokrasi ve sosyalizm mücadelesinde yaşatma görevimiz vardır.Halkların kardeşliğine yaptıkları vurgu bugün yolumuzu aydınlatmaktadır.Emek Partisi Denizlerin son sözlerinde belirttiği gibi işçi sınıfının yüce ideolojisi Marksizm ve Lenizmin ilkeleri ile demokrasi özgürlük ve barış mücadelesini daha ileriye taşıyarak sosyalizme giden yolda onların anısını yaşatmayı kendisisine görev edinmiştir” dedi.
Türkiye gençliği “Deniz” olmalıdır
Emek Gençliği adına konuşan Ali Can Gün Türkiye Gençliğini “Deniz” olmaya çağırarak “Onlardan halkın, işçi sınıfının davasına sadakatle bağlı olmadan, o dava için canını verecek kadar samimi olmadan, yaşamlarını Türkiye’nin bağımsızlığı uğruna feda etmeden devrim yolunda yürünemeyeceğini öğrendik. 41 yıldan beri de yaşadıklarımız onların bu öğrettiklerinin doğruluğunu kanıtlıyor” dedi. Ali Can Gün konuşmasını şöyle sürdürdü: “41 yıldan beri bu ülkenin gençleri, her 6 Mayıs’ta onlardan öğrendiklerini pekiştiriyor, dahası öğrendiklerini kuşaktan kuşağa devrediyorlar. Evet, onlar öğretiyor. Her öğretmen gibi de onların yaptıklarından, söylediklerinden öğreniyoruz ama aynı zamanda yapmadıklarından da öğreniyoruz. Çünkü onlar sadece yaptıklarıyla değil, yapamadıklarının da “bedelini yaşamlarıyla ödemiş” gençler olarak Türkiye’nin devrim mücadelesi tarihindeki yerlerini almışlardır”.
Halkların kardeşliğini Denizlerden öğrendik
“Onların mücadelesi; sosyalizme tereddütsüz bağlılıklarına karşın, işçi sınıfının merkezinde yer almadığı bir mücadelenin sosyalizm mücadelesi olmayacağını, devrimin ancak kitlelerin eseri olacağını bir başka açıdan gösterdi. Sadece sosyalizm mücadelesi de değil, demokrasi mücadelesinin de işçi sınıfı ve halkın güçlerinin yerini almadığı bir mücadele olarak kaldığında nereye gideceği belli olmayan bir kör dövüşü olmayı aşamayacağını yine onların mücadelesinin eleştirisiyle öğrendik. Ve onların 41 yıldır her vesileyle, özellikle anma günlerinde yinelenen “son sözleri”, Türkiye’nin devrimcileri için özgürlük mücadelesi deyince sadece Latin Amerika’nın, Asya’nın halklarının değil Türkiye’nin ezilen halklarının da özgürlük mücadelesi olduğunu, antiemperyalist mücadelenin Kürt ve Türk kökenli halkların kardeşliğinin üstünde yükselen bir mücadele olacağını da Türkiye’nin devrimcileri ilk onlardan öğrendi. Denizlerin savaştığı emperyalizm; bugün de ülkemizde ve tüm Ortadoğu’da halkların kardeşliğine yönelik saldırılarını arttırmaktadır. AKP hükümeti komşularla sıfır sorun diyerek çıktığı yolda şimdi bütün komşularıyla düşman haline gelmiştir. Komşulara, komşu halklara karşı düşman ama İsrail ve ABD ile ittifak halindedir. ABD Başkanı Barack Obama`nın İsrail`i Türkiye`den özür dilemeye ikna etmesinin etkileri çabuk görülüyor. Türkiye’den özür dilemenin hemen ertesinde İsrail, Suriye mevzilerine ateş açtı. Hava saldırıları hala devam ediyor. Suriye’de devam eden iç savaşta binlerce insan hayatını kaybetmeye devam ederken bu savaşı mazlumların savaşı olarak göstermişti AKP hükümeti. O zaman soruyoruz; İsrail mazlum halkları korumak için mi Suriye’ye hava saldırıları düzenlemektedir? İsrail’in Türkiye’den özür dilemesinin ardında ki gerçeği bizler biliyoruz. Önce hedefte Suriye sonra İran vardır. Ülkemizde hali hazırda onlarca NATO üssü bulunmaktadır. Bütün bu üsler yetmezmiş gibi birde Malatya Kürecik’e füze savunma sistemi, Adana, Gaziantep ve Kahramanmaraş’a ise Patriot füzeleri yerleştirilmiştir. Ülkemiz adeta bir savaş oyununun ortasında hedef tahtası haline getirilmiştir. Ortadoğu’da gerçekleşecek olası bir savaşta hayatını kaybedecek olanlar ise emekçi çocukları olacaktır. Denizler bize, sosyalizm ve işçi sınıfı mücadelesinden bağımsız bir kurtuluşun olamayacağını işaret ettiler. Ve artık Türkiye gençliği, bu çağrılara her gün biraz daha fazla karşılık veriyor ve vermelidir”. Etkinlik müzik dinletisi ve Denizler ile ilgili bir belgesel film gösterimi devam etti.