Çanakkale, 1/100 binliği tartışıyor;

Kuzey enerji ve sanayi,Güney ise turizm sermayesine açılıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından özel bir şirkete hazırlatılan 1/100 binlik çevre düzeni planı kent kamuoyunda tartışılıyor. Özellikle plan, öngörüleri ile kenti mevcut durumundan çok daha farklı bir alana taşıyacağı, kent dokusuna zarar vereceği ileri sürülerek, tepki ile karşılandı. Mimar İsmail Erten, plan ile kent tarım ve hayvancılığın artık yapılamayacağını, doğal ve kültürel değerlerin yok olacağını ifade ederken, Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Filiz Ceylan Tekin de “Bu plan bir çevre düzeni planı değil, çevre katliamı planıdır” dedi. Öte yandan Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan da plandaki bazı çekinceleri olduğunu ve itiraz edeceklerini dile getirdi.

1171
 
 
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 20 Ağustos`ta açıklanan, 8 Eylül itibariyle de askıya çıkarılan 1/100 binlik çevre düzeni planı, kent kamuoyunda tartışma yarattı. Kentin kendine özgü koşullarını bilmeden, kentte araştırma yapılmadan hazırlandığı ileri sürülerek eleştirilen planın, kentin tarım ve hayvancılık üretimlerini bitireceği, doğal, tarihi ve kültürel değerlerini ise `yok` etme tehlikesi yarattığı ifade edildi. Çanakkale ve Balıkesir bölgesi için hazırlanan ve 2040 yılı itibariyle kentin bir fotoğrafı niteliğinde olan 1/100 binlik planın, kent dokusuna aykırı öngörüleri ile kenti mevcut durumundan çok uzaklara götüreceği ileri sürülüyor. 1/100 binlik çevre düzeni planı, “katliam planı” olarak algı yaratırken, kentte yükselen sesler de giderek artmaya başladı. Daha önce Bozcaada noktasındaki öngörüleri hem Bozcaada Belediye Başkanı Hakan Can Yılmaz, hem adalılar hem de Bozcaada Forumu tarafından tepki ile karşılanan ve itiraz edileceği vurgulanan 1/100 binlik plana Çanakkale Belediyesi de itiraz etti. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, planla ilgili bazı isteklerinin yerine getirilmediğini ifade ederek, özellikle kent genişleme alanı noktasında plana itiraz edeceklerini ifade etti. Gökhan, “Bizim boğaz köprüsü noktasında herhangi bir çekincemiz yok. Olması gereken bir durum. Ancak bizim 1/100 binliğe yaptığımız itirazlarımız vardı, onları bildirdik zaten sonucu bekliyoruz. Bozcaada`daki durum tabi daha farklı orada bir sıkıntı var. Betonlaşmaya açılıyor. Havaalanının Lapseki`ye gitmesi ile ilgili konular var. Biz de zaten bunu daha önce önermiştik, herhalde hükümet fikir değiştirdi. Havaalanını Lapseki tarafına almaya planlamış, o noktada önemli tabi ama buraya yapılan yatırıma da yazık. Bize sordukları noktalarda söylediklerimizi yapmamışlar. Özellikle Çanakkale`nin gelişme sınırları ile ilgili talebimizi de yerine getirmemişler ona da itiraz ettik” ifadelerini kullandı.
 
 
Planın iki önemli ayağı, sanayi-enerji ve turizm
Mimar İsmail Erten ise 1/100 binlik plan ile ilgili olarak yaptığı açıklamada önemli değerlendirmelerde bulundu. “Öncelikle bu plana göre, kentin kuzeyi olan Lapseki-Karabiga-Bandırma aksı sanayi ve enerji üretim merkezi olarak öngörülüyor” diyen Erten, “Bunun lojistiğini de Kınalı`dan Balıkesir`e uzanan geniş bir otoyol ile bağlantısı olan bir Boğaz Köprüsü sağlayacak. Bununla bağlantılı olarak da kentin güneyi, `soft turizm` denilen, `yumuşak` turizm merkezi olarak öngörülüyor. Boğaz köprüsü aynı zamanda turizm yatırımlarına da lojistik imkanı sağlayacak. Yani bölgedeki doğal ve kültürel değerlerin yoğun olarak bulunduğu, Troia`dan başlayarak, Gülpınar, Babakale, Küçükkuyu, Edremit, Burhaniye ve Ayvalık aksı da bu anlamda turizm tesislerine açılarak, oteller, günübirlik tesisler gibi çeşitli yatırımlarla buluşturulacak. Bu planın iki önemli ayağı var, birincisi kuzey aksındaki enerji ve sanayi ayağı diğeri ise güneydeki turizm ayağı” ifadelerini kullandı.
 
“Çanakkale`de artık, tarım da hayvancılık da yapılamaz”
“Bu öngörü ve yatırımlar ile Biga ve Karabiga bölgesindeki tarihi ve kültürel doku hem enerji hem de sanayi yatırımları noktasında tehdit altında olacak, aynı zamanda bölgede yetiştirilen domatesten çeltiğe kadar ürünler ile Türkiye`nin önemli ölçüde et ihtiyacının karşılandığı hayvancılık yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacak” diyen Erten, “Güneyde de durum farksız; Zeytin üretiminin yoğun olarak yapıldığı, Küçükkuyu, Ayvacık bölgesi ile yine domates gibi kentin markası haline gelen ürünlerin bulunduğu, doğal, tarihi ve kültürel değerleri ile ön plana çıkmaya çalışan bölgede turizm yatırımları öngörülmesi de başka bir konu. Şimdi bu bölgele,r bu yatırımları aldığında, burada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ne burada tarım ve hayvancılık yapılabilecek ne de mitolojik ve yakın tarihe ait kültürel değerler yaşayabilecek. Bunlar hiçbirisi olamaz” şeklinde konuştu.
 
“Nüfus da artacak”
Boğaz köprüsü ve öngörülen yatırımlar ile ciddi bir göç alınacağını ifade eden Erten, “Dolayısıyla aslında burada sadece boğaz köprüsünü tartışmak değil mesele. Burada asıl olan bu planın tümüyle kente neler getireceği, kenti nasıl etkileyeceğini tartışmak gerekiyor. Tüm bu yatırımlar, boğaz köprüsü ve otoyol beraberinde ciddi bir de göç kazandıracak. Yani özellikle Çorlu-Kocaeli-Bursa`da bulanan sanayi yatırımlarına rahatlatmak amacıyla kullanılacak Lapseki-Karabiga ve Bandırma aksı, bölgedeki nüfusun çok ciddi bir biçimde artmasına neden olacak. Dolayısıyla bu da başka bir sorun” şeklinde konuştu.
 
“Herkes oradaydı”
“Simdi Çanakkale`de, Bozcaada, Gökçeada veya kentin herhangi bir yerinde, yurttaşlar bizim bundan haberimiz yoktu diyebilirler” ifadelerine yer veren Erten, “Ancak, bu kentte mimar ve mühendisler odaları, baro gibi meslek kuruluşları, ÇASİAD, ÇAGİAD, ÇTSO gibi sivil toplum kuruluşları yaklaşık iki yıldır yapılan toplantılara katılıyorlar. Bu toplantılar en az üç kez yapıldı ve buralara bu planı yapanlar ile yaptıranların da temsilcileri katıldı. Yani bugün bağırılan, ses çıkarılan konular iki yıldır zaten biliniyor. Asıl meslek odaları ile STK`ların ne diyecekleri çok önemli. Şimdi bu plan iyice analiz edilerek, kent için öngörülenler nelerdir, bu kenti ne getirip ne götürecek bunlar iyice ortaya konmalı bu buna göre bir tavır belirlenmelidir. Ancak iki yıldır susanların da şimdi ses çıkarmaları bana çok da samimi gelmiyor” dedi.
 
 
“Bu bir çevre katliamıdır”
Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Filiz Ceylan Tekin ise “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Balıkesir-Çanakkale için hazırlanan ve askıya çıkarılan yeni 1/100 bin ölçekli çevre düzeni planı bölgemizi olumsuz yönde değiştirecek riskler taşımaktadır. Bu plan dünyanın en kirli sanayilerini başta Biga sahilleri olmak üzere Çanakkale`nin büyük bölümüne taşımayı hedeflemektedir. Çanakkale ve yöresinin doğal güzelliklerinin, verimli toprağının, değerli su kaynaklarının korunması için halkla birlikte uzun yıllardır mücadele veriyoruz. Altın madenciliği, termik santraller ve bölgeyi kirletecek bu tür saldırılara karşı bilimsel raporlara dayalı tespitlerimiz ve çalışmalarımız devam etmektedir. Kent halkının bu kadar doğru ve net bir tavır sergilediği bir mücadelede yöremiz hakkında belirlenen bu çevre düzeni planını kabul etmiyoruz. Bunun adı çevre düzeni değil bir çevre katliamıdır” dedi.
 
“Hava, su ve toprak tahrip olacak”
“Çanakkale Boğaz Köprüsü için belirlenen Gelibolu-Lapseki hattının bağlanacağı yol Kazdağları’nın tam ortasından geçmektedir” diyen Tekin, “Böyle bir durum da büyük bir orman kıyımı söz konusudur. Yapılacak köprüyle beraber bir havaalanı yapımı da planlanmaktadır. Bunun beraberinde bölgeyi yoğun bir kirlilik beklemektedir. Bölgenin tüm ekolojik yapınsının bozulması söz konusudur, çok ciddi su kaynaklarının tahribatıyla karşı karşıya kalınacaktır. Gelibolu Yarımadası ve Biga Yarımadası korunması gereken çok değerli yeryüzü cenneti niteliğinde yerlerdir. Bu çevre düzeni planı adını verdikleri plan Bozcaada’yı da ciddi boyutta bozmaya, yok etmeye neden olacaktır. Bozcaada üzümü ile ünlenmiş, çok değerli bir yurt parçamızdır. Dünyanın en kaliteli çavuş üzümü Bozcaada ekolojisinde yetişmektedir. Üzüme bağlı olarak da Bozcaada önemli bir şarap üretim merkezidir. Üzüm-şarap-turizm özdeşleşmiştir. Üzüm yoksa şarap yok, şarap yoksa Bozcaada yok, turizm yok. Bozcaada’nın büyük bir bölümü 3. derecede sit alanıdır, bu özellikleri korunursa önemli bir turizm alanı da olacaktır. Adanın bu anlamda potansiyeli büyüktür. Ayrıca sahip olduğu deniz ürünleri açısından da ada bulunmaz yerlerden biridir. Şimdi yapılan imar değişikliği adanın yerleşim alanlarını 3`e katlanacaktır. Bu değişiklik gerçekleşir ise adada bağ ve üzüm üretimi kalmayacak ve adanın betonlaşmasıyla bu saydığımız tüm değerler yok olacaktır. Bu çevre katliamı planı için tüm yetkilileri ve duyarlı yöre halkımızı bölgemize ve Bozcaada’ya sahip çıkmaya çağırıyoruz” dedi.
Paylaş