Çalıkoğlu’ndan 4 Aralık mesajı

CHP’li Tuygan Çalıkoğlu, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü nedeniyle açıklama yaparak madencilerin yaşadığı sıkıntıları gündeme getirdi.

940
Madenciliğin en riskli üç sektörden biri olarak değerlendiren CHP’li Tuygan Çalıkoğlu; “Çalışmak için her gün yüzlerce metre yerin altına girmek ve saatlerce orada kalmak. Hem de her an bir göçük, bir patlama olacağını ya da madeni su basacağını düşünerek çalışmak zorunda olmak. Soma`da, Şırnak`ta, Ermenek`te, Elazığ`da, Zonguldak`ta ölen yüzlerce madenciyi göz ardı ederek çalışmayı sürdürebilmek. Bu ruh hali ile çalışmak nasıl bir şeydir? Hiç düşündünüz mü?” dedi.
 
“Madencilik tüm zamanlara göre en riskli üç sektörden biri”
Maden işçilerinin ağır çalışma koşullarına karşın, çok düşük ücretlerle çalışmak zorunda olduklarını belirten Çalıkoğlu; “Özellikle kömür madencileri durum çok daha vahim. Çünkü kömür yataklarına, çoğunlukla yer altında kazılan tünellerle ulaşılabiliyor, işçiler ve makinelerin dışında elde edilen kömür de yeryüzüne bu tünellerden çıkartılıyor. İşçiler ölümü göze alarak yaptıkları bu iş karşılığında ortalama 1.600 lira kazanıyorlar. Ocak 2014 itibarıyla maden ve taş ocağı sektöründe 190 binin üzerinde kayıtlı işçi var ve bunların sadece yüzde 20`si sendikalı. Madencilik tüm zamanlara göre en riskli üç sektörden biri, ancak 2007- 2013 yılları arasında yaklaşık yüzde 11`lik iş kazası oranıyla tüm sektörlerde birinci. Ayrıca maden işçileri en fazla sağlık sorunları yaşayan kesim. Son 10 yılda dünyada ölen maden işçilerin sayısı 950`nin üzerinde ve ölen 3 maden işçisinden birisi Türkiye`den” diye konuştu. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)`nun ülkelerden, "İş sağlığı ve güvenliği" ne ait mevzuatın yeniden düzenlenmesi talebi olan, 176 sayılı sözleşmeyi 24 ülkenin onayladığını ifade eden Çalıkoğlu şu şekilde konuştu: “Bu ülkeler iç hukuklarında, sözleşme doğrultusunda düzenlemeler yaptılar. Türkiye madenlerde yaşanan ve yüzlerce insanın ölümüne yol açan facialara karşın bu sözleşmeyi onaylamadı. Dünyanın 17.büyük ekonomisi diye övünen ülkemizin durumu ne yazık ki bu. "Yüksek büyüme", "ileri demokrasi" iddialarını sürekli dile getiren Türkiye`yi yönetenlerin "Demokrasi"nin temel amacının insanı yaşatmak olduğunu öğrenmeleri gerek. Hukuksuzluğun, kural tanımazlığın, keyfiliğin sıradanlaştığı; iş kazalarında ölümlerin "kader" ya da "fıtrat" olarak açıklandığı ülkemizde, yeni bir siyaset anlayışına çok fazla ihtiyaç var. Özlemini duyduğumuz batı demokrasilerinde; yönetim sorumluluğu almış her aşamadaki kadrolar hesap vermek zorundadır. Dahası, kamuoyu tatmin olmazsa sorumluların istifa etmesi kaçınılmaz bir durumdur. Ülkemizde ise; sandığa indirgenmiş demokrasi anlayışıyla yaşanan her olay kapatılmak isteniyor. Hemen her olayda sorumlular bulunamıyor, kimse hesap vermiyor, soruşturmalar bir şekilde kapatılıyor. Madencilik sektöründe de durum aynı; ölenler öldükleriyle kalıyor, yaşananlar "fıtrat" a bağlanıyor. Hukuka saygılı, demokrasiyi tesisi etmiş hiçbir ülkede böyle olaylar yaşanmaz, yöneticiler de böyle davranamaz.”
 
“ILO`nun 176 sayılı sözleşmesi derhal hayat geçirilmeli”
Çalıkoğlu açıklamasının devamında; “Dünya Madenciler Günü`nde maden işçilerinin hangi şartlarda çalışmak zorunda bırakıldığını bilmek ve yüksek sesle dile getirmek zorundayız. Maden ocaklarında kazaların önlenmesi için, uluslararası standartlarda yasal düzenlemelerin ve etkin denetimlerin yapılması gerek. ILO`nun 176 sayılı sözleşmesi derhal hayat geçirilmeli. Bu sözleşme geniş kapsamlıdır ve üretim öncesi ve sonrası tüm süreçleri düzenler. Maden işçiliğinin doğasına uygun tüm önlemlerin alınmasını da "İşveren sorumluluğu" olarak tanımlar. 1932`de ILO` ya üye olmuş Türkiye`nin bu sözleşmeyi onaylaması acil bir ihtiyaçtır. Ancak, düzenleme yapmak yetmez, anlayışın değişmesi gerek. Denetimlerin hiçbir siyasal baskıya uğramadan yerine getirilmesi en büyük ihtiyaç. Ayrıca "Sosyal Politika ve İstihdam", AB`ye katılım sürecinde müzakere edilecek 35 fasıl başlığından biridir ve müzakereye açılması için hiçbir engel yoktur. Özellikle iş kazalarının dramatik boyutlara ulaştığı ülkemizde, bu faslın hala neden gündeme alınmadığı konusunu hepimizin sorgulaması ve "fikri takip" yapması gerek” ifadelerine yer verdi.
Paylaş