Görüntü kayıtlarının bir kısmının silindiğini açıklayan avukatının yaptığı açıklamada; olayın faillerinin ortaya çıkarılması konusunda sanki bazı güçlerin delilleri karartma noktasında çaba gösterdiklerine ilişkin tespitler var.
Hal böyle iken ; Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna’nın konu hakkında yaptığı hiçbir delile dayanmayan “kendi arkadaşlarına bile zarar verip polis yaptı süsüne büründürmeye çalışıyorlar” şeklindeki açıklama talihsiz bir açıklama olmuştur.
Vali Güngör Azim Tuna Çanakkale’de görev yaptığı dönemde, vatandaşlarla kurduğu ilişkiler anlamında göz doldurmuş bir kişidir.
Eskişehir’deki bu tavrı ile bambaşka bir Güngör Azim Tuna gördük.
Bu konuyu irdelediğimizde, kentlerin genel ikliminin devleti temsil eden kişilerin performansı açısından ne kadar önemli olduğu gerçeğini daha iyi anlayabiliriz.
Çanakkale, barış ikliminin hakim olduğu, toplumsal ilişkilerin karşılıklı tahammül ve anlayışla sürdüğü bir kent olarak; yöneticilerinin de buna uygun davrandığı ve önemli bir olumsuzluk yaşanmadığından dolayı devletin temsilcilerinin de makul davranışları ile öne çıktığı bir kenttir.
Barış iklimi ve kültürü bu anlamda son derece önemlidir.
Bu iklimin zarar gördüğü çeşitli gelişmeler doğal olarak sistemin taraflarını da olumsuz etkilemektedir.
Vali Güngör Azim Tuna ne yazık ki böylesi bir olumsuzluğun kurbanı olmuştur.
Eski Valimiz Güngör Azim Tuna için gelişmeleri sükunetle izleyerek takip edeceğiz.
Şiddet sarmalı her geçen gün etki alanını geliştirmektedir.
Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünü protesto eden vatandaşlar Hatay’da saldırıya maruz kaldılar.
Yine İstanbul Kocamustafapaşa forumunda Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünü protesto etmek için bir araya gelen kişiler eli sopalı, bıçaklı bir grubun saldırısına uğradılar.
Çanakkale’de bir araya gelen duyarlı vatandaşlarda iskele meydanındaki forumda Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünü protesto ederek, faillerinin bulunup cezalandırılmasını talep ettiler.
Çanakkale bu konudaki duyarlılığını daha da geliştirmelidir.
İskele Meydanı forumlarında daha katılımcı bir performans sergilenmelidir.
Bunun, demokratik kent yaşamı açısından önemli bir gereksinim olduğunu unutmayalım.
Tüm bunların ötesinde Geçen hafta sonu Gezi parkının açılmasından sonra parka gelen, aralarında Taksim Dayanışması temsilcilerinin de bulunduğu 50 kişi gözaltına alınmış, Taksim Dayanışması adı altında yüzü aşkın siyasi parti, sendika, sivil toplum örgütü, ve platformun yer aldığı bir organizasyon için terör örgütü muamelesi yapılmıştır.
Demokratik talepler için bir araya gelen her yönü ile meşru olan ve tüm ülkede destek veren milyonlarca insanın katılım gösterdiği demokratik bir hareketin suç örgütü gibi gösterilmeye çalışılması, kriminalize edilmesi ; demokratik haklar için çok tehlikeli girişimdir.
Bu çabalar bu şekilde sürdürülür ise ; gelecek açısından durum son derece karanlık olacaktır.
Halkın bu konudaki tepkisi nedeniyle demokratik bir hareketten suç örgütü çıkarmak isteyenler amaçlarına ulaşamamış olsa da; önümüzdeki günlerdeki gelişmeler açısından kaygılar had safhadadır.
Siyasal iktidar, baskıcı halkını düşman gören bu uygulamalardan bir an önce vazgeçmeli halkın demokratik taleplerini dikkate almalıdır.
Daha fazla yitirilecek cana, sakatlanacak, tutuklanacak vatandaşlarımıza artık bu ülke tahammül edemez.