CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Avukat Muharrem Erkek, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin demokratikleşmesi noktasında yaşadığı sorunlara değindi. Özgür basın, tarafsız yargı ve meclis üstünlüğü gibi konulara vurgu yapan Erkek, iktidarı eleştirdi. “Basın niçin vardır?” diye soran Erkek, “Basın, yönetenlere hizmet etmek için değil, yönetilenlere hizmet etmek için vardır. Özellikle iktidarı sorgulamak, araştırmak, denetlemek, eleştirmek için vardır basın. Bugün 100’e yakın gazeteci cezaevinde, 10 bine yakın gazeteci işsiz. İki gün önce, iki gazeteci daha sabaha karşı, erken saatlerde evlerinden gözaltına alındılar. Biri Oda TV`nin gazetecilerinden, Haber Müdürü Müyesser Yıldız. Müyesser Yıldız, FETÖ döneminde, FETÖ Emniyette, yargıda hâkim olduğu dönemde Oda TV davasından cezaevinde yattı. Çıktı, beraat etti, avukatları dedi ki: ‘Hakkınızı kuvvetlendirmek için, tescil ettirmek için tazminat alın.’ Çünkü haksız tutuklama karşısında vatandaşın devletten tazminat alma hakkı var. Müyesser Yıldız ne dedi biliyor musunuz? ‘Devletin yargıcı, polisi hata yapabilir, devleti yönetenler hata yapabilir ama ben devletime tazminat davası açmam’ dedi, açmadı Müyesser Yıldız. FETÖ darbe teşebbüsü davalarının tamamını takip ediyordu, önemli yazılar yazıyordu, FETÖ`yle mücadele eden önemli gazetecilerden biri. Süleyman Soylu, kendisi hakkında, onu terörle ilişkilendirdiği için ağır ithamlarda bulundu, Süleyman Soylu`yu savcılığa şikâyet etti ve onun hakkında 1 liralık tazminat davası açtı. Millî Savunma Bakanı Sayın Hulusi Akar 250 bin liralık manevi tazminat davası açtı Müyesser Hanım hakkında. Değişik bir gazeteci ama Müyesser Yıldız`dan kesinlikle ve kesinlikle ne casus çıkar ne vatan haini çıkar, öyle bir gazeteci ama muhalif bir gazeteci” dedi.
“Neden hukuka uygun soruşturmalar yapılmıyor?”
“İsmail Dükel, Tele 1`in Ankara Temsilcisidir” diyen Erkek, “Sabah 6.30`da evine gidiliyor, evinde yok İsmail Dükel, o sabah erken çıkmış evinden. Bir evi daha var ve gazete de var, orada da çalışıyor, eşi biraz rahatsız olduğu için Covid sebebiyle her zaman evinde kalmıyor. 6.30`da geliyorlar, İsmail Dükel evinde yok. Sonra telefon ediyor ailesi, 7.30 gibi İsmail Dükel geliyor, komşusu, avukatı da ona yardımcı oluyor. Ya, İsmail Dükel evinde yokken, avukatı evinde yokken arama yapılır mı, bilgisayarlar, CD`ler alınır mı? Alıyorlar. Şimdi, bunlar hangi dönemde oluyordu? FETÖ`nün Emniyete, adliyeye hâkim olduğu dönemlerde oluyordu. Hukuka da aykırı. Alıyorsanız imajını çıkartıp vermeniz lazım ilgilisine değil mi? Şimdi, avukatlarının dosya içeriği hakkında hiçbir bilgisi yok ama basın yazıyor, basın sürekli bir şey yazıyor. Çok ilginç bir şey söyleyeyim: Avukatları müvekkillerinin imzaladığı arama tutanaklarını istiyor -biliyorsunuz, o müvekkilin imzaladığı arama tutanağı gizliliğe tabi değildir- ama vermiyor savcılık. Ceza Muhakemesi Kanunu çok açık, arama tutanağını vermek zorundasınız. Neden? Neden hukuka uygun soruşturmalar yapılmıyor? Eskiye mi dönüyoruz, bir şeyler mi oluyor? Gazeteciler her yerden bilgi alabilir, araştırır. İktidar partisinin içinden de bilgi alıyor, muhalefet partilerinin içinden de bilgi alıyor, devletin içinden de, ordunun içinden de alır. Kamuoyunun, kamu yararına uygun bir şey görürse haberleştirir de. Halkın haber alma hakkı vardır. Devlet hukuka aykırı bir şey yapıyorsa onu da haberleştirebilir. Bu gazetecileri gözaltına aldınız kim sevindi ben çok merak ediyorum. Çünkü bunlar gerçekten FETÖ`yle, terörle mücadele eden gazetecilerdi. Acaba kim sevinmiş olabilir? Bağımsız yargı istenmiyor, bağımsız, özgür basın istenmiyor, bağımsız, güçlü baro istenmiyor, bağımsız Merkez Bankası, RTÜK, TÜİK istenmiyor; bu doğru bir şey değil. Demokrasiyi yok ettiniz. Bakın, bunu çok samimi söylüyorum, siyaseten değil. Nasıl bu hâle geldik biz? Demokrasi bu mu? Demokraside denetleme, denge, muhalefet, eleştiri ne kadar güçlü olursa... İşte Meclis de denetleyecek yürütmeyi, bugün görüyoruz, yürütmenin vesayeti altında. Niye buna müsaade ediyorsunuz Cumhur İttifakı olarak, neden?” dedi…
“Siyasi güç merkezi meclistir”
Erkek konuşmasında, meclisin işlevsizleştirilmesi eleştirisi ve bağımsız yargı konusuna da değindi. Erkek, “Değerli milletvekilleri, şunu samimiyetle arz etmek istiyorum. Bizim Meşrutiyet Dönemimizin de, Cumhuriyet Dönemimizin de temeli Meclistir. Biz saltanattan, monarşiden cumhuriyete geçerken, tek parti sisteminden çok partili hayata geçerken, kuvvetler ayrılığına geçerken demokrasiye geçerken temel öznemiz hep Meclis oldu, siyasi güç merkezi Meclistir. Bizim Cumhuriyetimizin, tarihimizin, kültürümüzün temelinde bu vardır. Siz Meclisi korumazsanız, Meclisi itibarsızlaştırırsanız, Meclisi işlevsizleştirirseniz, milletvekillerini hapse gönderirseniz, Anayasa`yı çiğnerseniz Türkiye`ye en büyük kötülüğü yaparsınız. Yargı ele geçirildi, hukuk devleti yok edildi. Yargı nasıl ele geçirildi hepimiz çok iyi biliyoruz. Ve maalesef, bugün yalnızca yargı silah olarak kullanılmıyor; yasama organı da silah olarak kullanılıyor, çok acı ama gerçek. Nasıl ele geçirildi yargı? 1995 ve 2001 Anayasa değişiklikleri demokratikleşme yönündeki Anayasa değişiklikleriydi ama 2010 ve 2017 tam tersiydi: Yargıyı ele geçirme operasyonları. Hâkimler Savcılar Kurulunu ele geçirirseniz yargıyı doğrudan ve dolaylı yönden ele geçiriyorsunuz, bu bir gerçek. Yargıtay üyelerinin tamamını Hâkimler Savcılar Kurulu belirliyor; Danıştay üyelerinin dörtte 3`ünü Hâkimler Savcılar Kurulu, dörtte 1`ini Cumhurbaşkanı; YSK üyeleri de Danıştay ve Yargıtay`dan geliyor; Anayasa Mahkemesinin 13 üyesini Cumhurbaşkanı atıyor. Meclisin onayı var mı? Nitelikli çoğunlukla Meclis onaylıyor mu? Hayır. Ben, özellikle Cumhur İttifakı`na seslenmek istiyorum: Böyle bir sistem doğru mu? Yürütme yargıyı dizayn ediyor, bu doğru mu? Parlamenter sistem yok artık. Siz ne diyordunuz? "Kuvvetler ayrılığı daha güçlenecek, Meclis daha güçlü olacak, yargı daha güçlü olacak." O zaman neden yürütmenin vesayetine sokuyorsunuz yargıyla Meclisi. Cumhurbaşkanı bu sistemde yürütmeyi temsil ediyorsa, tek başına neden yargıya atamalar yapıyor? Hâkimler Savcılar Kurulu üyelerinin bir kısmını Meclis seçmeli nitelikli çoğunlukla -ama her aşamada nitelikli çoğunlukla- diğer kısmını da birinci sınıfa ayrılmış hâkimler ve yüksek yargı mensupları seçmeli kendi içinde; o zaman yargı bağımsız olur” dedi.
“Farklı düşünenin terörle iltisaklandırılması doğru değil”
Erkek, açıklamasında; “Yargı bağımsız ve tarafsız değilse demokrasiyi de koruyamazsınız çünkü demokrasinin Anayasa`daki hak ve özgürlüklerin güvencesi yargıdır. Onun için, hani, yargı reformu tartışıyoruz ya, gerçek anlamda bir yargı reformu istiyorsak bunları yapmalıyız Hâkimler, Savcılar Kurulu en başta, eğer samimiysek çünkü tarihte de böyle. Yargıyı ele geçiren iktidarlar demokrasiyi ve hukuku yok ediyor. Onun için işte, milletvekilleri bu durumda, milletvekilleri cezaevinde, akademisyenler, avukatlar, gazeteciler... Farklı düşüneni terörle iltisaklandırıyorsunuz. Çok doğru değil” dedi.
(Seçkin Sağlam)