Şunu unutmayalım; kendi mülkünüzdeki ağacınızı bile kesmek izne tabidir; Orman İl Müdürlüğünden izin almanız gerekir. Bu konunun disiplin altına alınması ihtiyacı kendisini hissettirmektedir. Eğer disiplin sağlanamaz ise böylesi olayların artacağını söyleyebilirim.
Her geçen gün yaşamımızın bireyselleştiği ve maddileştiği günümüzde toplumsal olana, hepimizin çıkarlarına olan değerlere karşı ilgi azalmakta. Bu kültür doğal olarak ‘ne olmuş yani bahçemdeki ağacımı kesmişsem’ anlayışını her geçen gün daha da geliştiriyor. Ne de olsa; önümüzde, bir avuç kapitalist patronun menfaatleri uğruna insanlığın geleceğini yok eden altıncı firmaların ormanlarımızı yok eden uygulamaları var. Böyle olunca da; bu anlayış, her geçen gün dalga dalga kentlerde yeni katliamları gündeme getiriyor. Bu konuda bilinçlendirme çalışmalarına daha da hız vermenin yanı sıra, ilgili birimlerinde kontrollerini arttırması gerekiyor.
Ayrıca böylesi eylemlerde bulunanları gören vatandaşlarımıza da düşen görevler var. Yetkililerin bu konuda harekete geçmesini sağlamak için ısrarcı olmaları daha yeşil ve ağaçların hepimize vereceği faydalar ile daha kaliteli bir yaşam için gerekli bir davranıştır.
Ramazanı reklama dönüştürmek…
Bazı değerlerin istismar edilmesi siyasetin temel bir davranış biçimi haline geldi. AKP daha çok dini değerler üzerinden bunu yapmakta, Ramazan iftarları için İstanbul il örgütü ile birlikte hazırladıkları Çanakkale programı da böyle bir görüntü veriyor.
Meydanlarda 5 bin-10 bin kişilik iftar sofraları son yılların uygulaması. AKP ile literatüre giren bir uygulama. Bize büyüklerimiz hayır için yapılan işlerde “sağ elin verdiğini sol el görmemeli” derlerdi.
Hazırlanmış özel tırlar ile yapılan bu organizasyonların tamamıyla reklam amaçlı olması itibarıyla AKP samimiyet testinde yine sınıfta kalacaktır.
Bir konu daha dikkat çekmektedir; AKP organizasyonunu Çanakkale’de sadece CHP’li belediyelerin olduğu bölgelerde planlaması her halde bir tesadüf değildir. Biz bu takiyeciliğe alıştık artık, vatandaşımız da bir gün gelecek kavrayacak.
Kestanbolu kür merkezi ve otel inşaatı ülkemizin acı bir gerçeği...
Hep deriz ya; biri yapar, biri bozar, kaynaklarda boşa akar diye. İşte 26 yıllık bir süreç böylesi bir olayın acı bir gerçeği oldu. 26 yıl önce başlanan inşaat bir durduruldu, bir daha da bir gelişme sağlanamadı. Aradan geçen yıllara yenik düşen inşaat şimdi yıkılmak zorunda kaldı.
Sonuçta o günlerde yapımı için harcanan küçümsenmeyecek bir miktar enkaz altında kalacak.
Bu ülkemizin klasik bir hastalığı; plansız programsız yatırım, tribünlere oynama taktiğinin getirdiği trajedi.
Neden ise; bu tür olumsuzluklara yol açan sorumlular için yaptıkları yanına kar kalır, bu ülkede.
Bu konuda da bir denetim mekanizmasının işletilmesine şiddet ile ihtiyaç vardır. Birilerinin çok hoşuna gitmese de; bu disiplin yaratılmalıdır.
