Bir hekimin isyanı

Gazetemizin `Acil serviste, yavaş hizmet` başlığı ile duyurduğu haber üzerine Çanakkale Devlet Hastanesi Acil Servisi`nde çalışan sağlık emekçisi bir hekimin kaleme aldığı yazıyı kamuoyu ile paylaşıyoruz.

1281
Çanakkale Tabip Odası`nın aracılığı ile gelen ve Çanakkale Devlet Hastanesi Acil Servisi`nde çalışan sağlık emekçisi bir hekimin kaleme aldığı yazıda; "Burası nasıl acil servis? Grip oldum yarım saattir bekliyorum! Bir acil servis doktorunun gecikmiş isyanıdır bu. Her nöbet “bitiyor boş ver”, “bu her zaman böyleydi, değiştiremezsin ki” öğütlerinin arasından sıyrılıp isyan etmek istiyorum. Çünkü aklıma dokunuyor. İğneyi değil de direk çuvaldızı batırmak istiyorum ben bu zihniyete. Halkı suçlayarak mevzuyu çözümsüzleştiren söylemlerden sıkılmadınız mı siz de? Acil Servis, yaşadığımız ülke itibariyle, hepimizin yaşamını ölümden ayıran o ince çizgi olmaya aday. Trafik kazası, iş kazası, sel, deprem, yangın, kalp krizi, beyin kanaması, kör kurşun.... Bir çoğunda ilk müdahale çok önemli. Dakikalar içinde ölebilirsiniz/ölebiliriz" ifadeleri kullanıldı.
 
Hekim serviste yaşadıklarını aktardı
Çanakkale Acil Servisi`nde görevli hekimlerin yaşadıklarını kamuoyuna açıklayan ve eleştirilerini gündeme taşıyan hekim yazısında şu ifadelere yer verdi: "Günde 500 hasta bakıyoruz. Polis geliyor adli muayene raporu istiyor. Her gün iğne yaptırmaya acil servise gelen kronik ağrı hastaları. Beni sinek ısırdı diye acil servisten medet uman şehirli. “İşe gitmek istemiyorum” bana rapor yazın diye gelen memur/işçi kesimi. Bilmem kimin tanıdığı olan ve kıymetli elinin acil MRG ile değerlendirilmesi istenen yüksek mevki insanı. Aile hekiminin düzenlediği tedaviyi “teyit” için gelen hasta. İlaçlarını yazdırmaya acile gelen amca/teyze. Bana bir ilaç yap da kafam güzel olsun diyen madde bağımlısı. Grip olan hasta, ishal olan hasta, tonsillit olan hasta, tansiyonunu ve şekerini merak eden insan.... Poliklinikten gönderilmiş “dış tedavi” hastası. Poliklinikte sıra yoktu da “acile git” dediler hastası. Beni falanca polikliniğe sevk edin hastası. Trafik kazası, kalp krizi, felç, beyin kanaması... Etti 500..
 
"Kimi Kırmızı, kimi Yeşil, kimi Sarı Triyaj kodlu"
500 hastanın 400 tanesi Yeşil Triyaj kodlu. Yani illa ki Acilde muayene olacaksa, 4 saate kadar beklemesinde yasal olarak herhangi bir mani bulunmayan grup. Belki 30 tanesine hemen müdahale gerekiyor, kırmızı kod. Geri kalanı sarı. Kırmızıdan sonra bakılır. Acelesi yok ama çok bekletmek de hoş değil. Acil serviste yarım saattir bekliyoruz diye isyan eden grup hep Yeşil triyaj kodlu hastalar. Bir yerel gazete haber yapmış hastaların yarım saat beklediğini. Manşet olarak da “acil serviste yavaş hizmet” demiş. Hastalar isyanda. Yerel Basın isyanda. Yok mu çaresi bunun?
Ben doğalgazımı açtırmak için 3 saat sıra bekledim. Elektriğimi açtırmak için 2 buçuk saat. Ama bu sağlık değil mi? Nasıl kıyas bu? Bekledikçe sağlık durumunda herhangi bir kötüleşme olmayacak ama onca işin gücün arasında vaktini bekleyerek geçirmek zoruna giden insan bu kutsallığın arkasına sığınmıyor mu? Gazetenin haberinde geçiyor; çok sıra beklediği için isyan eden bir hasta “burda bekleyeceğime eve gider sonra gelirim” demiş. Acil değilmiş ki öyle demiş. Benim otobüsüm kalkacak beni öne alın diyen insanın triyaj kodu ne olacak? Ben muayene olmayacağım rapor yazdırıp gideceğim diye langır lungur içeriye dalana da bir renk verelim. Bir de koyu kırmızı renk olsun onu da Valilikten bilmem kimin tanıdığı, bilmem ne müdürünün eşi, bilmem ne yöneticisinin ismini alıp gelmiş, iktidar partisinin yüksek mevkisinde kuzeni olan “very important people” kesimine verelim. Öyle ya onların başına bir iş gelse devletimizin işleri aksamaz mı? Yerel gazete, doktor sayısı az olduğu için bu sıkıntının olduğunu söylemiş. Hasta sayısının çokluğuna bir sıfat koyma ihtiyacı duymamış. Acaba grip olmuş da sıra beklerken bir fotoğraf alıp gitmiş mi muhabir? Sağ olsun, kafasını uzatıp da “biraz hızlı baksana hastalara, yarım saattir bekliyoruz” diyen vatandaşın duyarlılık seviyesini aşıp “doktor nasıl yetişsin hepsine” diye düşünmüş. Doktor sayısını arttırmak hakikaten çözüm mü? Arz talep, talep de arz doğurmaz mı? Tecrübeli bir hekim arkadaşımın dediği gibi “bunların evine hastane kursan niye MR yok diye isyan ederler” belki de.. Bazen bağırmak istiyorum “yahu bu kadar çok insanın acil serviste işi ne?” Hastalara, acil olmayan durumlar için aile hekimlerini ve poliklinikleri tercih etmelerini, bunun durumu acil olan hastaların sağlığı için önemli olduğunu anlatıyorum bazen. Anlatıyorum ama hiçbir kurumsal yapı, buna destek çıkan bir ses vermediği için ciddiye alınmıyorum. Bu ülkede yaşadığım süre içinde edindiğim tecrübeye göre; bir konuda önlem alınması için bir facia gerekir. Facianın olması önlem alınmasını garanti etmez ama facia olmadan planlama yapmak çok tercih edilmez. Biz acil hekimleri, hayati tehlikesi olan insanlar hayatta kalsın diye çaba harcarken, grip olanlar da çok beklemesin diye hastalara hızlıca bakmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda araya giren adli muayeneleri de yapıyoruz. Durumunu anlatıp rapora ihtiyacı olan insana da yardımcı olmak istiyoruz. Ama günden güne eriyor tükeniyoruz. Aralıksız 24 saat nöbet tutuyoruz. Gecenin 3ünde yani nöbetin 18.saatinde grip olmuşum galiba diye gelen insanın acil servis hakkında “burası 24 saat açık değil mi istediğim saatte gelirim bakmak zorundasınız” tribini de bazen yutuyoruz. Yutmayınca ne mi oluyor? Acil serviste sağlık çalışanına şiddet olaylarının büyük kısmını Yeşil triyaj kodlu hasta ve yakınlarının gerçekleştirdiğini biliyor musunuz? Kapıda acil servis yazıyor olması insanlarda bilinç oluşturmak için yeterli değil. İnsanlara acil servisin ne olduğu ve ne amaca hizmet ettiği hiç anlatılmamışsa, insanların yarım saat beklemekten şikayet ediyor olması son derece doğal değil mi? Kimse bilmediği bir kuraldan sorumlu tutulamaz. Bu yazının amacı aslında bunu söylemek. Acil Servis herkesin saygı duyması gereken bir alan. Her an sağlık personeline ulaşılabilecek yer değil de acil durumlar için hazırlıklı bekleyen, yorulmaması gereken yer olarak görülmeli. Her isteyen doğrudan içeriye girememeli. Acil Servisi gereksiz meşgul eden yoran kişiler bizzat toplum tarafından rencide edilmeli. Kurumsal kimlik oluşturmaktan aciz yöneticilerden elbet beklemiyoruz bunu. Tanıdıklarının işleri için acil servisi kullanan yöneticilerden nasıl bir duyarlılık beklenir ki? Sırf U dönmek için acil servisin önüne giren, ambulans trafiğini tehlikeye sokan vatandaşa da tepkiyi toplum vermeli. Çünkü toplum her biri her an hayati tehlike içerisinde ambulansla hastaneye gelebilecek bireylerden oluşur! Sen öyle diyorsun ama diyen cümlelerin ilkini ben kurmak istiyorum. Yerel gazetenin haberinde “ambulansla gelen hastalar öncelikli bakılıyor ben de bundan sonra kendi aracımla değil de ambulansla geleceğim” diyen hastaya, beklenen `oha` tepkisini vermeyerek başlıyorum. 112`nin saygınlığı nerede kaldı? Acil olma ihtimali olmayan hastaları sırf “müşteri memnuniyeti” adı altında ambulansa koyup acil servise getiren 112, bu isyandan payına düşeni alabilir mi? 112`nin yöneticileri, aynı gün içerisinde 3 kere ambulansla hastaneye getirilen hastadan dolayı kimseye hesap vermek zorunda değil mi? “Geçen belim ağrıdı 112`yi aradım geldiler hastaneye götürdüler” diyen teyzenin reklam etkisi talebi arttırmaz mı? Talep arttıkça 112 nin saygınlığı gittikçe beter olmaz mı? Örneğin trafikte yol isteyen ambulansa “Sanki acil hasta taşıyorlar” diye sitem edilmez mi? Artan talep, ambulansların hayati durumlara müdahalesini geciktirmez mi? Daha önce dediğim gibi, toplum her biri her an hayati tehlike içerisinde ambulansla hastaneye gelebilecek bireylerden oluşur ! O nedenle ambulans sisteminin ve acil servislerin saygınlığını korumak, onları hoş tutmak sadece “burdan yöneticilere sesleniyorum” ile olacak iş de değil. Toplumun her bireyi, ki buna şehir yöneticileri, sağlık yöneticileri, hastane yöneticileri, meslek odası yöneticileri de dahil hiçbir başvuru ya da facia beklemeden, bu konuda sorumluluk almalı ve bir şeyler yapmalı. Sağlığı yöneten ve sağlık konusunda otorite olan her kurum (burada tabip odasına sesleniyor olabilirim) kendisine dilekçe verilmesini beklemeden toplumu bilinçlendirme sorumluluğunu görev edinmeli. Serum takın talebine olumlu yanıt vermediğim gripli gencin “insan hayatı bu kadar ucuz mu” isyanına da siz cevap verin olur mu?"
Paylaş