Atlas Üniversitesi Hastanesi Başhekimi, İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Ensari, mevcut psikofarmakolojik tedaviler, psikoterapi ve rehabilitasyon ile çok güzel sonuçlar elde edildiği ve bu sayede hastalıkla ilgili damgalamanın toplumda azaldığını vurguladı.
Prof. Dr. Hülya Ensari, 30 Mart Bipolar Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada bipolar bozukluk ile ilgili değerlendirmede bulundu.
Bipolar bozukluğun, manik ve depresif ataklarla giden arada tam düzelmenin olduğu bir ruhsal hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Hülya Ensari, "Bipolar bozukluk, tedavi edilmediği takdirde hastaneye yatışı gerektirebilecek kadar da ciddi belirtilerle seyredip; sosyal mesleksel işlev kaybına da neden olabilmektedir. Dünyada yeti yitimi ile giden en sık görülen hastalıklardan birisidir. Tedavi edilmediği zaman sık tekrarlayan depresyon veya manik ataklarla seyretmektedir" diye konuştu.
Bipolar bozukluktan bahsetmek için intihar fikrinin ya da girişimlerinin de görüldüğü depresyon ataklarına en az bir kez manik atağın eşlik etmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Ensari, "Depresyon atağı, bilindiği gibi bıkkınlık, bezginlik, isteksizlik, yaşamdan tat alamama, uykusuzluk veya aşırı uyku isteği, iştahsızlık veya aşırı yeme isteği ve suçluluk, değersizlik duygularının eşlik etmesi ile intihar fikri veya girişimleri ile de sonuçlanabilen en az 15 gün, gün boyu bu belirtilerin devam ettiği ve kişide sosyal mesleksel işlev kaybının görüldüğü tablolardır. Tekrarlayan depresyon ataklarına en az bir kez manik atak eşlik ederse bipolar bozukluktan söz etmiş oluruz" diye konuştu.
Manik atak denilen tabloda ise kişide depresyonun tam tersi duygudurumda yükselme, coşku, heyecan ile enerjide artış, hareketlilikte artış, konuşmada artış, sinirlilik, çok gezme, çok para harcama, cinsel istekte artış, uykusuzluk görüldüğünü belirten Prof. Dr. Hülya Ensari, "Erken tedavi edilmediği takdirde bu belirtiler hızla artarak taşkınlık düzeyine ulaşabilir veya psikotik belirtiler tabloya eklenebilir. Kişi kendisini gerçeğe uygun olmayan şekilde çok ünlü biri, keşif yapan biri veya peygamber zannedebilir. Belirtilerin hızla şiddetlenmeden bir ruh sağlığı uzmanına başvuru ve erken tedavi çok önemlidir. Aksi takdirde belirtilerin hızla artıp, psikotik belirtilerin ilave olması ile kişi tedaviyi reddedebilir ve hastanede yatarak tedavi gerekebilir" uyarısında bulundu.
"Bipolar bozukluğun en önemli özelliği, tam düzelme olsa bile tekrarlama riskinin var olmasıdır" diyen Prof. Dr. Hülya Ensari, "Dolayısı ile bipolar bozukluk tanısı konduğunda atakların tekrar etmesinin önlenmesi için koruyucu tedavi başlanması önem arz etmektedir. Düzenli duygudurum dengeleyici tedavilerle atakların tekrarı önlenebilir ve kişi tam iyilik hali ile normal iş ve sosyal hayatını sürdürebilir. Şu an mevcut psikofarmakolojik tedaviler, psikoterapi ve rehabilitasyon ile çok güzel sonuçlar elde edilmekte ve bu konu ile ilgili damgalama toplumda azalmaktadır" diye konuştu.
Bipolar bozuklukta düzenli takip ve tedavi ile tam düzelme sağlandığını belirten Prof. Dr. Hülya Ensari, "Tüm dünyada olduğu gibi şu an halen ülkemizde de her ilimizde mevcut Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri’nde (TRSM) psikiyatrist, psikolog, psikiyatri hemşiresi, ergoterapist, sosyal çalışmacılardan oluşan multidisipliner bakış açısı ile çalışan ekiplerin kontrolünde ücretsiz olarak bipolar bozukluk tanısı almış kişilerin düzenli takip, tedavi ve rehabilitasyon hizmeti verilmektedir. Ve bu bireyler düzenli takip ve tedavi ile tam düzelmekte, normal yaşamlarını sürdürebilmektedirler" dedi.
Prof. Dr. Hülya Ensari, sözlerini şöyle tamamladı:
"30 Mart Dünya Bipolar Günü’nde de amacımız toplumda farkındalık
oluşturarak, damgalamadan bu hastalığın erken tanınmasını
sağlamak ve tıpkı diğer kronik hastalıklar gibi düzenli takip ve
tedavi ile tam düzelen bir hastalık olduğu bilincini yaymaktır.
Dolayısı ile 30 Mart Dünya Bipolar Günü’nde gelin ruh sağlığımıza
önem verelim ve erken aşamada ruh sağlığı uzmanına başvurmayı
unutmayalım."