Kirazlı Balaban mevkii Çanakkale’nin tek içme ve kullanma sulama suyu havzası etrafında yapılan ağaç katliamları tepki toplamaya devam etti. 20 Nisan Cuma günü, Tarım Orman İş Sendikası, Çanakkale Belediyesi ve STK’ların oluşturduğu bilirkişi heyeti, ağaç katliamlarının yapıldığı alanda keşif yapıp rapor hazırlamışlardı. İncelemenin ardından, Cumhuriyet Meydanı’nda vatandaşların da katıldığı bir basın açıklaması yapılarak ağaç kesimlerinin artık durması gerektiği belirtildi. İskele Meydanında yapılan basın açıklamasına Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar, CHP Çanakkale İl Başkanı İsmet Güneşhan, CHP Merkez İlçe Başkanı Ali Uyanık, Tarım Orman İş Genel Başkanı Şükrü Durmuş, STK’lar ve Çanakkaleli vatandaşlar yer aldı. Çok sayıda duyarlı yurttaşın bir araya geldiği basın açıklamasında, Çanakkale Belediye Başkanı Gökhan ve Tarım Orman İş Genel Başkanı Şükrü Durmuş da konuşma yaparak, söz konusu ağaç katliamına tepki gösterdiler. Ağaç katliamlarını hukuksuz olarak nitelendiren ve bu hukuksuz işlemlerin bir an önce durması gerektiğini söyleyen Başkan Gökhan, Kirazlı Balaban mevkiinde bulunan ağaçların her gün artarak katledildiğini söyledi.
“Katliam, devam ediyor”
Daha önce de Kirazlı Balaban mevkiine gittiklerini ve bu çalışmaların yasa dışı olduğu bilinmesine rağmen ağaç katliamlarının hala devam ettiğini vurgulayan Başkan Gökhan; “ Belediye Meclis Üyeleri, TSK’lar son günlerde, özellikle Kirazlı Balaban civarındaki orman katliamları yerinde tespit etmek için oralara gittik, dolaştık, gördük, raporladık ve bunu herkese bildirdik. Ama maalesef imam bildiğini okumaya devam ediyor. Oradaki katliam, hala devam ediyor. Burada su ile beraber çok önemli katliam yaşıyoruz, ormanlarımız katlediliyor. Kirazlı Balaban civarı, Atikhisar su havzasını tepesindeki bir bölge. Bütün o alandaki dereler, Atikhisar barajına geliyor ve bizim barajımızı oluşturuyor. Tam da tepenin orada, ‘Altın madeni işletme’ ruhsatı alınma noktasında onunla ilgili ÇED alınma noktasına geldiğinde biz bunun itirazlarını yapmıştık. ÇED süreçlerinde Kirazlı bölgesini gezdik, köy kahvelerine mücadelelerimiz anlattık, sürdürdük. O zamanlar ‘Biz, sadece malzemeyi alacağız, burada işlemeyeceğiz. Götürüp başka alanda işleyeceğiz, buradaki toprağı kirletmeyeceğiz, siyanürlemeyeceğiz” diye savunmada bulunuyorlardı. Biz de ‘Tamam ama ormanı da katledeceksiniz’ demiştik. Onlar da ‘260 dönüm 26 hektar bir alanda çalışacağız, o da çok fazla bir alan değil zaten’ diyorlardı. Bizim yaptığımız itirazlara rağmen onlar, o ÇED raporunu aldılar ama ondan sonra asıl felaket geldi” dedi.
“İşte, Danıştay bu kararı bozdu”
İskele Meydanında yaptığı basın açıklamasında mahkemenin konu ile ilgili kararını okuyan Gökhan; “Onlar, ‘ÇED gerekli değildir’ kararını aldılar. Bir bakalım hangi konuda ÇED gerekli değilmiş. Mahkeme ’3 Temmuz 2012 tarihli Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Ocağı Projesi, karşılaştırıldığında proje ömrünün 4 buçuk aydan 6 yıla proje ömrü boyunca toplam cevher üretiminin 120 bin tondan 25 milyon 600 bin tona çıkarıldığı, çevresel etki değerlendirmesi alanının 26,7 hektardan 613 hektara yükseldiği, açık ocak alan büyüklüğünün 0,99 hektardan 57,68 hektara, EOK depolama alanının 1,75 hektardan 46,7 hektara, bitkisel üst toprak depolama alanının 1,13 hektardan 24,37 hektara çıkarıldığı, ilk proje sadece cevherlerin çıkarılmasına ilişkin iken dava konusu proje ile cevher zenginleştirmenin de faaliyet konusuna eklendiği dolayısıyla ilk proje ile dava konusu projenin çevresel etkiler ile alınacak önlemler bakımından farklı özellikler gösterdiği ancak, Çanakkale İdare Mahkemesince bu hususlar dikkate alınmaksızın keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan ilk proje ile ilgili olarak verilen ÇED olumlu kararının iptali istemiyle açılan davalarda yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınarak davanın reddine’ deniyor. İşte, Danıştay bu kararı bozdu” ifadelerini kullandı.
“Müdür, ‘dur’ demesi gerekirken, ‘Aman ha durdurursam yerinden edilirim’ düşüncesine kapıldı”
Mahkeme kararını okuduktan sonra Orman Bölge Müdürüne gerçekleştirdiği ziyarette bu konuyu gündeme getirdiğini söyleyen Gökhan; “Ve devam ediyor ‘Dava konusu projenin kapasite artışının yanı sıra zenginleştirme faaliyeti de içermesi sebebiyle İdare Mahkemesince davacının iddiaları ve nihai ÇED raporunu hazırlayanların uzmanlık alanları da dikkate alınmak sureti ile dava konusu ÇED olumlu kararına konu faaliyeti alanın niteliğine göre tarım alanları, su kaynakları duyarlı yörelere etkisi ile nihai ÇED raporunun ve alınacak önlemlerin teknik ve bilimsel açıdan yeterlilik tespiti amacıyla mahallinde keşif ve inceleme yapacak bilirkişi heyetinin hukuk mahkemeleri kanunun 267’nci maddesi ile bilirkişi sayısı konusundaki sınırlamaların kaldırıldığı da dikkate alınarak alanın niteliğine göre farklı uzmanlık alanlarından bilirkişilere de ihtiyaç duyulması halinde bunların da eklenmesi sureti ile üniversitelerin ilgili bölümlerinden seçilecek bir çevre mühendisi olmak üzere kimya mühendisi, maden mühendisi, jeoloji mühendisi, hidrojeoloji mühendisi, su mühendisi, orman mühendisi, ziraat mühendisi gibi uzmanlardan oluşturulması gerekmektedir’ diyor. Biz de bunun üzerine gerekli girişimlerde bulunduk, bunu belediye meclisine de sunduk. Daha sonra Orman Bölge Müdürü’ne ziyarete gittim ‘Burada bir mahkeme kararı var. Bu mahkeme kararı gereği oradaki bütün işlemleri durdurmanız gerekir’ dedim. Orman Bölge Müdür de ‘Tamam, o karar henüz elime gelmedi ama geldiği zaman gereğini yapacağız’ dedi. Neden böyle dedi? Çünkü bu kararın resmi yönden gelmesine gerek yok idari olarak tedbiren bu işe bir ‘dur’ demesi lazım. ‘Durun arkadaş, kesmeyin böyle bir dava var. Karar bir gelsin gereğini yaparız’ demesi gerekirken tam tersine ‘Aman ha. Bu işi durdurursam yarın uluslararası şirketler başımı belaya sokar, bana tazminat açar, beni yerimden eder’ endişesiyle bu uygulamayı maalesef yerine getirmiyor” dedi.
“Orman Bölge Müdürü hakkında suç duyurusunda bulunuyorum”
Orman Bölge müdürünün ağaç katliamlarına müdahale etmediği için basının önünde suç duyurusunda bulunduğunu söyleyen Gökhan; “ Arkadaşlarımız oraya devamlı gidiyorlar. Artık o bölgedeki yoları ezberlediler gide, gele. Ama oradaki katliam hala daha devam ediyor. Bu nasıl bir devlet düzenidir? Yargı kararını uygulamayan bir devlet düzeni olabilir mi? bu artık geri dönüşü olmayan bir süreç. Oradaki tek bir ağacı kestiğin zaman iş biter. Acelen ne arkadaş? Çalışmaları, durdur biraz. Sen emperyalist güçlere hizmet etmekle mi görevlisin? Bu çalışmaları durduracaksın, durdurmalısın. Burada çevre suçu işliyorsun, insanlık suçu işliyorsun, yargıya aykırı davranmak suçu işliyorsun. Ben, buradan savcılıklara suç duyurusunda bulunuyorum. Bu kararın yapılmasını bekliyoruz, en azından yargı kararının yorumlanması için çalışmalara ‘dur’ denmesini bekliyoruz” cümlelerine yer verdi.
“Altıncı şirketin Çanakkale’yi değil ülkemizi terk etmesi lazım”
Atikhisar barajını, suları ve doğayı tehlike altına atmak istemediklerini söyleyen Başkan Gökhan; “Biz, Çanakkaleliler olarak Atikhisar Barajımızı risk altına atmak istemiyoruz, bu kentte sağlıklı yaşamak istiyoruz, çocuklarımıza, bu kenti sağlıklı bir şekilde bırakmak istiyoruz, sularımızı korumak istiyoruz, ormanımızı korumak istiyoruz. Bu istediklerimiz insanı bir talep değil mi, bu bizim hakkımız değil mi? ben, benim doğamı, Kaz Dağımı, ormanlarımız katletmeni istemiyorum. Lütfen buradan defol git. Altıncı şirketin Çanakkale’yi değil ülkemizi terk etmesi lazım. Çünkü o firmanın arkasında Kanadalısı var Alman’ı var. Bu ülkeyi sömürdüğünüz yeter artık. Buradan defolun gidin, bizi doğamızla, bu güzelliklerle baş başa bırakın, lütfen doğamızı kirletmeyin, insanlarımızı risk altına atmayın. Ben bu kentin belediye başkanıyım o yüzden bunları size söylemek, anlatmak zorundayım. Yarın öbür gün ‘Bütün bunları biliyordun da neden bize söylemedin?’ demeyin diye bu tehlikeleri size her zaman söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim. Aynı zamanda mücadele etmeye her zaman devem edeceğim” cümlelerini kullandı.
“Ülkeyi yönetenler, ülkedeki varlıkları satıyor”
Basın açıklamasında konuşan Orman İş Genel Başkanı Durmuş, bu zulmün, bu katliamların bir an öce durması gerektiğini vurgulayarak; “Sevgili arkadaşlar, ülkemiz çok zor dönemden geçiyor. Ülkeyi yönetenler, ne yazık ki bu ülke insanları adına değil çok uluslu şirketlerin çıkarı adına ülkenin bütün varlıklarını haraç mezat satıyorlar. Bunu maalesef birlikte yaşıyoruz. Yaşam alanlarımıza karşı bir kez daha ayağa kalkıyor onurlu bir direnişi Çanakkale’den seslendirmek istiyoruz. Herkes bilir, dünya bilir Çanakkale geçilmez! Çanakkale halkı, dünyanın en büyük emperyalistlerine ‘dur’ demiş bu topraklarda dünyanın en büyük mücadelesi verilmiştir. Ulusal kurtuluş savaşı ve öncesinde verilen bu mücadele bitmedi, bitmeyecek, o büyük saraylarda yaşayanlar bunu bilsinler. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’dan tam bağımsızlık yürüyüşü başlatmıştı. Bu ülke hainler tarafından işgal edildiğinde bu ülkenin gençleri, Deniz’ler de Samsun’dan yürümüştü yine tam bağımsızlık için. Bugün aynı işgal ne yazık ki yine yaşanıyor. Bu nedenle Türkiye halkı ülkenin geleceği adına tekrar ayağa kalkmalıdır. Zaman zaman biz, bu etkinlikleri yaptığımızda ‘ülkede OHAL var, ordumuz yurt dışında savaşıyor’ dediler. Bu senaryoların tümü bu ülkeyi haraç mezat satmanın maskesidir. Uluslararası çevre koruma sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56’ncı maddesi herkesin sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkının olduğunu yasal ve anayasal güvence altına almıştır. Başta ülkeleri yönetenler, o ülke halkının sağlıklı yaşamından birinci derecede sorumludur. Sadece yönetenler değil, o ülkede yaşayanlar da doğasını korumakla mükelleftir. Çanakkale halkı bunun farkında ki oldukça kalabalık bir kitle bu mücadeleye katılmıştı” dedi.
(Seçkin Sağlam)