Bardağı taşıran damlalar...

Dünkü gazetemizde okumuşsunuzdur.
Burnumuzun dibindeki köyümüz tıpkı ortaçağ koşullarında yaşıyor.
Elektriği olmayan, teknolojinin hiçbir imkanından yararlanamayan köylümüzün sesini kimse duymuyor.

672
Bu nasıl iştir diyebilirsiniz…
Ülkemizde insana verilen değer bundan daha güzel anlatılamaz.
Emekçi halkımızın, köylümüzün, bu sistemde değeri olmadığı için ortaçağ koşullarında yaşamaları hatta yaşayıp, yaşamamaları bile kimsenin umurunda değil.
Bunun tek açıklaması budur.
Gazetemizin gündeme getirdiği bu sorun karşısında yetkililer şimdi bir çok  şey söyleyecekler, hepsi lafı güzaftır.
 
Burnumuzun dibinde elektriksiz yaşayan köylülerimizi görmeyenler ne hikmet ise; altıncı şirketlerinin su sorunu çözmek için tüm olanaklarını seferber etmiş durumdalar.
 
Bardakçılar Kaplıcasına çok yakın bir bölgede saniyede akış hızı 96 litre olan bir su kaynağı Alamos Gold firmasına 450.000 dolar sondaj maliyeti fiyatı ile satılmıştır.
 
Hemen yanı başımızdaki köylümüzün elektriksiz yaşamına müdahale etme konusunda parmaklarını kıpırdatmayanlar, iş altıncı firmalara kaynaklarımızın peşkeşine gelince apar topar Ankara’da ihale süreçlerini çalıştırarak gerekenleri kusursuz yerine getiriyorlar.
 
Çanakkale İl Genel Meclisini göreve davet ediyorum.
Önce Obaköy’ün  elektrik sorunu acilen çözümlenmeli, sonrasında halkın su kaynaklarını altıncı firmalara peşkeş çeken ihale sürecine müdahale edilerek bölgemizin su kaynakları kamu adına sahiplenilmelidir. Bu konu il genel meclisinde ele alınmalıdır.
Böylece kimlerin, doğal kaynaklarımızı korumadan yana olduğunu , kimlerin ülkemizin kaynaklarının peşkeş çekilmesinden yana olduğunu  görmüş olacağız.
 
450.000 dolar karşılığında bu kaynağın altıncı firmaya satılması Çanakkale Belediyesi Su İşleri Müdürlüğünde iddia edilen suiistimalin yanında, çok daha büyük bir skandal olmasına rağmen her neden ise herkes suspus olmuş vaziyette.
 
Bu ihale derhal incelenmelidir; su kaynaklarımızın bu şekilde peşkeşi kabul edilebilecek bir konu değildir.
 
Yine Söğütalan Köyünde ormanlık alanlar üzerinde yapılan kadastro çalışmalarından neler çıkacak yakından takip edilmelidir.
 
Sularımızdan sonra şimdi de ormanlarımız altıncıların hizmetine sokulmaya hazırlanıyor.
 
Biraz da başarı öykülerimizden bahsedelim.
Barış Şarabı” Pax Mey”  markası ile başlayan Avustralya –Çanakkale ortak yapımı şarap projesinin başarısızlığından sonra Gelibolu Yarımadası’nı en iyi şekilde temsil edecek “Suvla” markalı şarap üretimi içimizi rahatlattı.
 
Şarapçılık konusunda bölgemizin önemli bir potansiyel taşımasına bağlı olarak böylesi bir başarı öyküsüne gerçekten ihtiyacımız vardı.
 
8 yıllık emeklerin sonucu olarak “Suvla” markası önemli bir başarıya imza attı.
“Suvla” şarapları, ilk kez katıldığı Londra Uluslararası Şarap Fuarı’nda 4 farklı şarabıyla toplamda 7 ödüle layık görülerek başlattığı kalite yolculuğunda emin adımlar ile ilerliyor.
 
Yatırımcısının, sistemsel yaklaşımının başarıyı getiren en önemli kriterlerden biri olduğunu düşünüyorum. Ne de olsa Microsoft geleneğinden geliyor.
 
Mitolojik değerleri itibarıyla zengin olan bölgemize mitolojide tanrıların içkisi olarak kabul edilen şarap, imaj olarak çok yakışır. 
“Suvla” markasına bu yolculuğunda başarılar dilerim.
“Suvla” markası ile şarap üretiminin yanında, bölgenin ‘organik’ ve’ iyi tarım uygulamaları’ sertifikalı ürünleri; geleneksel yöntemler ile  yeni teknolojileri birleştirerek “Kilye” markası ile üretimi yapılan zeytinyağ, sofralık zeytin çeşitleri, zeytin ezmesi, domates konservesi, domates salçası, pekmez, tahin, üzüm ve meyvelerden kompostolar, reçeller ve marmelatlar gibi ürünler de adından çok söz ettirecek.
 
Bu deneyimler kentimizin gelişimi için oldukça önemli olup, böylesi bir başarı öyküsü ile  onurlanmalıyız.
Paylaş