Çanakkale’nin tek içme ve sulama havzası olan Atikhisar’da Kanadalı Alamos Gold Şirketi yerli ortağı Doğu Biga Madencilik tarafından yapılmak istenen altın madeni işletmesine Çanakkale Valiliği tarafından GSMR verilmesine tepkiler artıyor. Çevre örgütleri Valiliğe ruhsatın geri alınması çağrısı yapmak için Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelecekler. Aynı zamanda CHP’li Çanakkale Milletvekilleri Muharrem Erkek ve Özgür Ceylan, Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Projesi için verilen ruhsat ve Çanakkale`de faaliyet yürüten termik santrallere ilişkin olarak, TBMM başkanlığına verilen Meclis Araştırma Komisyonu kurulması talebini içeren önerge’ sundular. Araştırma Önergesinde Anayasa’nın elli altıncı maddesinin ‘herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir’ şeklinde olduğunu hatırlatan CHP’li Ceylan, devletin, madde ile çevrenin korunmasındaki sorumluluğunu ve görevini açıkça ortaya konduğunu ifade etti. Ceylan, Anayasal çerçevenin bu denli açık olmasına karşın Anayasa’yı göz ardı ederek Çanakkale’nin binlerce yıllık tarihi mirası ile Kaz Dağları olarak bilinen İda Dağı’nın yok edilmesine çanak tutulduğunu söyledi.
2 Milyon İnsanın Suyu Kirlenecek
Milletvekili Ceylan, verilen ruhsat ile yaklaşık iki milyon insanın sağlıklı, güvenilir, temiz içme suyuna ulaşma imkânının yok edileceğini ve bu durumun Atikhisar Su Toplama Havzası’nın kirletilmesine onay vermek olduğunu söyledi. 24 Haziran seçimlerinin hemen ardından verilen ÇED onayları ile Çanakkale ve Kaz Dağları’nın adeta ölüme mahkûm edildiğini ifade eden CHP’li Ceylan, Kaz Dağları’nın insanlığın ortak mirası ve korunması için azami özenin gösterilmesi gereken bir doğa harikası olduğunu söyledi.
“Termik santrallerin ve madencilik faaliyetlerinin etkileri araştırılmalı”
Milletvekili Ceylan açıklamasının devamında; “Atikhisar Su Toplama Havzası’nı da kapsayan bir alan için Kanadalı Alamost Gold firmasına Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Projesi kapsamında, Gayri Sıhhi Müessese Ruhsatı Vali Orhan Tavlı tarafından verilmişti. Danıştay firmanın genişleme talebini reddetmiş ve ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) Raporu için yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini karara bağlanmıştı. Çanakkaleliler ve çevre örgütleri verilen ruhsat ile hukukun yok sayıldığını ileri sürmüş, firmanın ayrıca Kaz Dağlarında eşine zor rastlanacak bir ağaç kıyımına da neden olduğuna dikkat çekerek protesto eylemleri yapmıştı” dedi. Çanakkale’nin havasının, suyunun, toprağının zehirlenmesi durumunda telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkaracağını ifade Ceylan, bölgede faaliyet yürüten termik santrallerin ve madencilik faaliyetlerinin oluşturacağı kirliliğin, insan ve hayvan sağlığına, tarım alanlarına, yer altı ve yer üstü su rezervlerine olan etkilerin ve alınacak tedbirlerin TBMM çatısı altında araştırılmasını istediğini söyledi.
“ÇED onayları ile Çanakkale ve Kazdağları ölüme mahkûm edilmektedir”
CHP’li Milletvekilleri Erkek ve Ceylan’ın TBMM’ye sundukları önergede; “24 Haziran seçimlerinin ardından verilen ÇED onayları ile Çanakkale ve Kaz Dağları adeta ölüme mahkûm edilmektedir. Çanakkale, verimli toprakları ve sahip olduğu orman zenginliği ile ülkemizin en zengin illeri arasındadır. Kaz dağları ve yöresi büyük kentlerde nefes alamayan yurttaşlarımızın oksijen depolamak için geldiği tarihi ve doğal güzellikleri bir arada yaşadığı bir bölgemizdir. Son yıllarda kurulan kömürlü termik santrallerin cehennem bacaları ve siyanürle gerçekleştirilen madencilik faaliyetleriyle hızla kirletilmeye başlanan bu bölge insanlığın ortak mirasıdır ve korunması için azami özenin gösterilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması gereken bir doğa harikasıdır. Çanakkale ve bölgenin havasının, suyunun, toprağının zehirlenmeye devam edilmesi durumunda telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkacağından bölgede faaliyet yürüten termik santrallerin ve madencilik faaliyetlerinin oluşturacağı kirliliğin, insan ve hayvan sağlığına, tarım alanlarına, yer altı su rezervlerine ve yer üstü su kaynaklarına olan etkilerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98 ve TBMM İç Tüzüğü’nün 104 ve 105. Maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz” ifadeleri yer aldı. (Eren Aşnaz)