Altıncıların yüzü hiç mi kızarmaz?

Muratlar Köyünde yapılacak ÇED toplantısında Kazdağı Köylüleri tepkilerini net bir şekilde koydular.
“Altın’cı Filoyu” kovdular.
Bilim insanlarının onca uyarılarına, yargının bir çok kararına, üstelik halkın kendilerini bizzat kovmalarına rağmen; bu altıncılar hala dağlarımızın sağını solunu delmektedirler.

536
Bunun arka planını iyi okumak gerekir.
Öncelik ile devlet tarafından himaye altındaki bu güçler,  biz ‘halk iradesi, onların tercihi’ falan tanımıyoruz diyerek ne kadar zorba olduklarını göstermektedirler.
Bakmayın siz onların şirinliklerine, sosyal yardım adı altındaki kandırmacı uygulamalarına.
Onlar tam bir zorba... Öyle olmasa bu kadar yüzsüzlük içersinde olabilirler mi?
 
Peki; bu koruma kalkanları nerden geliyor, bunca hukuksuzluk, halkın iradesinin yok sayıldığı uygulamalar nasıl oluyor.
Altıncılar üzerindeki koruma kalkanları neyse, Malatya Kürecik’de kurulan füze kalkanları da aynı şey.
Kapitalist emperyalist sistem kendi çıkarları için tam bir işbirliği içersinde.
Hani 12 Eylül’de  bizim çocuklar diyenler var ya …
Bu böyle bir ilişki, onlar kendi çıkarları için  bizim suyumuzu, toprağımızı, havamızı yok etmek için her türlü işbirliğini gündeme getiriyorlar.
Dün 24 Ocak kararları ile 12 Eylül askeri darbesi vasıtasıyla IMF, Dünya Bankası politikalarını hayata geçirenlerin yaptığı işbirliğinin temelleri üzerine kurulmuştur altıncıların koruması.
Altıncılara karşı verilecek yaşam değerlerinin savunulması mücadelesi aynı zamanda bir demokrasi mücadelesidir.
Altıncılar dün, Kazdağı köylerinin kendilerini kovmalarına rağmen faaliyetlerinden vazgeçmeyeceklerdir.
Olsun; belirleyici olan halkın mücadelesidir.
Halkın iradesine rağmen hiçbir şey olmaz.
Bu demokrasinin kuralıdır.
Bunu kabul etmeseniz;, ortaya zulüm ve baskı çıkar.
Yaşadıklarımız da  bu kapsamdadır.
Kazdağlarına sahip çıkmak ,yaşamımıza sahip çıkmak, irademize sahip çıkmak için  yine hep birlikte el ele...
Çanakkale Çevre Platformu  bu iradeyi göstermektedir
Katkı veren herkesin eline yüreğine sağlık.
 
***
 
Üniversite ticari işletme değildir.
Üniversitede işlerine son verilen 36 işçinin durumu üniversitenin imajına ciddi zarar vermektedir.
Bu imaj daha çok zedelenmeden üniversite yönetimi bu konuyu çözmelidir.
Sanki bir ticari şirket patronuymuş gibi gelişecek olan tepkilerin muhatabı olması şık olmayacaktır.
Düne kadar sendika bu konuda karşılıklı görüşmeler yolu ile bu konuyu çözme tercihinde bulundu.
Anlaşılan o ki; bir çözüm üretemedi.
Şimdi sokaklara çıkıyor.
Yani bundan sonra ÇOMÜ sokaklarda, alanlarda bir emek düşmanı kurum olarak lanse edilecek.
Böyle bir çatışmanın tarafı olmak bir bilim kuruluşuna yakışmaz.
Kaldı ki bu konuda Rektör Laçiner’in görüşleri çok açık.
Kimsenin siyasi düşüncesine, ırkına, yaşam tarzına, kıyafetine göre bir tercihlerinin olmadığını söyleyip, arkasından da eskiye göre daha çok işçi alınacağını belirtmesine rağmen, bu 36 işçi neden işten çıkarılmıştır?
ÇOMÜ  bir kapitalist şirket gibi  işçi çıkarmaların tarafı olmalı ve bu konuda kurumun yıpratılmasına daha fazla izin verilmemelidir..
Bu ısrar sürdürülürse kaybeden ÇOMÜ imajı olacaktır.
Gerçekten anlaşılması zor; başta Rektör Laçiner bu 36 işçinin işten çıkarılması için bir sebep göstermezken bu işçiler şimdi işlerinden olmuştur.
Bunu Üniversite gibi bir kurum, taşeron şirket ilişkileri ile de açıklayamaz.
Çünkü yakışmaz.
Bu oyunlar, ancak ticari şirketlerdeki patronların tavrı olabilir.
Üniversite; bilimin, objektif kriterlerin insani ilişkilerin ve vicdanın hakim olduğu kararlara imza atar.
Paylaş