Mecliste AKFA olarak bilinen alan için getirilen imar plan değişikliği için bir üyenin ret bir üyenin evet oyu kullandığı AKP grubunun diğer üyeleri çekimser oy kullanmış, CHP grubundan 12 üyenin evet oyları AKP’nin çekimser oylarının vermiş olduğu matematiksel destek ile plan değişiklik teklifi kabul edilmiştir.
Plan değişiklik teklifi, kentlilerin ortak çıkarları açısından olumsuz sonuçları olabilecek bir değişimi içerdiği için kent gündemini belirledi ve tartışılmaya başladı.
İlk algı; bu karara evet diyenler ya da evet kararını meşrulaştıran çekimserciler verdikleri bu kararın bedellerini siyasi olarak ödemek zorunda kalacakları noktasında idi.
Hal böyle olunca AKP’den çekimser kalmanın bir başka versiyonunu ortaya çıkaran bir açıklama geldi.
AKP İl başkanlığı tarafından yapılan açıklamada “biz zaten evet dememiştik, yapılan itiraza da kabul oyu kullanacağız “denildi.
Çevir kazı yanmasın misali, gerçi bu tavır AKP açısından çok da şaşırtıcı değil.
AKP bunu hep yapıyor; halkın tepkisi oldukça almış olduğu kararlardan vazgeçme tavrı AKP siyasetinin karakteristik bir özelliği.
Yalnız bu olayın farklı bazı yönleri var.
‘Biz zaten evet demedik’ şeklindeki bir çıkış ile ,“çekimser” kalarak evet kararının meşrulaştırılmasını sağlayan tavır şimdi aklanmak istenmektedir.
Bu tavır vatandaşa aptal muamelesi, yapmaktan başka bir şey değildir.
Halkın algı ve bilinç düzeyi bu kadar küçümsenerek siyaset yapılamaz.
Yapılırsa da bunun bir faturası vardır ve halk bunu size ödetir.
Çekimser kalarak sorumluluktan kaçmak bir biat kültürüdür; kendi iradesini belirleyemeden başkalarının iradesinin peşine takılmaktır.
Böylesi süreçlerde oluşan tepkiler nedeniyle her yöne savrulabilir, nihai olarak da ilkesiz ve kararsız bir görünüm oluşturursunuz.
Hele bu olayda olduğu gibi, bazı ince hesaplar temelinde bir çekimserlik tavrı taşır, sonradan da rüzgârın yönüne göre politika belirlerseniz bunu adı kıvırmaca olur.
AKFA olayı son derece öğretici olmuştur.
Mecliste var olan siyasi partilerin ilkesel yaklaşım konusundaki eksikliği ortaya çıkmıştır.
Gerek CHP içersindeki farklı kararlar, gerek AKP’nin yapmış olduğu çark, MHP’nin oy kullanmama tavrı esasında kamusal alanlar, halkın kullanımı öncelikli belirlenecek alanlar (bunlardan biri kıyılarımızdır),yeşil alanlar gibi toplumun genelini ilgilendiren alanların kullanımına ilişkin bir politikanın olmamasının sonucudur.
Bundan dolayıdır ki böylesi sonuçlar ortaya çıkmakta, yine farklı standartlarda belirlenen çeşitli uygulamalara tanıklık etmekteyiz.
Şimdi meclisteki siyasi partiler öncelikle bu konudaki politikalarını belirlemelidirler.
Böylesi bir belirsizlik koşullarında halkın çıkarlarının korunması söz konusu olamaz.
Onun için Çanakkale halkı olarak, ortak çıkarlarımıza sahip çıkmak için çok daha bilinçli davranmalı ve denetim görevimizi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmalıyız.
Belediye meclisine seçilmiş belki birçok üyenin altına imza attığı kent konseyi tarafından hazırlanan Çanakkale kenti seçmen beyannamesindeki fiziki yapılar bölümünde “Bütünleşik kıyı kullanımı çalışması yapılarak kent kıyı etkileşiminin dengeli ve toplum yararına en etkin bir biçimde kullanımının sağlanması” tespitinin gereğinin yerine getirilmesine şimdi daha çok gereksinimin olduğu ortaya çıkmıştır.
Yoksa kazanan rant olacaktır.