Gezi Parkı direnişi sonrasında Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’da oluşan forumların, Gökçeada ve Bozcaada’daki forum ve demokratik inisiyatiflerle, Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, Çevre Mühendisleri Odası gibi meslek odalarıyla, belediye temsilcileri ve Adalardan özgür ve gönüllü bireylerin dayanışma amacıyla biri araya gelerek oluşturduğu Adalar Savunması Hareketi, adaların da yolsuzluk kıskacı içinde olduğuna vurgu yaptı. “Büyük bir şantiye ve inşaat alanı haline getirilen kentlerimizden sonra şimdi sıra denizlerimize ve adalarımıza geldi. Artık sadece Taksim gibi meydanlarımız, Kuzey Ormanları gibi ormanlarımız, Karadeniz’deki derelerimiz ve akarsularımız değil, başta Marmara ve Ege olmak üzere tüm denizlerimiz ve adalarımız da rant, yolsuzluk ve talan kıskacı altında” denilen açıklamada “Hükümet ve yerel yöneticiler binlerce metrekarelik dolgu alanlarıyla, mega projelerle, hukuk ve yasa tanımayan uygulamalarıyla kamu yararını hiçe sayarak denizlerimizi imara açıyor, adalarımızı talan etmenin planlarını yapıyor” ifadeleri kullanıldı.
Adalar da neler oluyor?
Ülkenin önemli adaların turizm bahanesiyle imara açıldığının altını çizen Adalar Savunması Hareketi, adaların doğal ve özgün değerlerinin yok edilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığına işaret etti. Yapılan açıklamada “İstanbul adaları, Yassıada, Sivriada, Gökçeada, Bozcaaada ve Ayvalık adaları gibi üzerinde yerleşim bulunan ya da bulunmayan birçok tarihi ve doğal yerleşim merkezi, turizm ve kalkınma bahanesiyle yapılaşmaya açılıyor, yeni `mega projeler`in konusu haline getiriliyor. Adalarımız hakkında plan yapma yetkileri üzerinde yaşayan insanlara danışılmaksınız, yerel yönetimlerin ve koruma kurullarının onayı olmaksınız merkezi otoriteye ve bakanlıklara bağlanıyor, imar izinleri dağıtılıyor.
Tamamı sit alanı statüsünde bulunan adalarımızda yapılan planlar, birer yatırım kararı olarak düşünülüyor, planlar kamu adına otorite kullanan merkezi yönetim tarafından inşaat şirketleriyle, sermaye sahipleriyle el ele, kol kola hazırlanıyor.
Son aylardaki gelişmelerden sadece bir kaçına kısaca değinirsek bizleri Adalar Savunması’nı kurmaya iten gelişmeler dizisini ve adalarda karşı karşıya olduğumuz tehdidin ve saldırganlığın boyutlarını kavrayabilirsiniz” dendi.
Bozcaada`nın tüm güney kıyısı turizm tesisi mi olacak?
“Bozcaada’da Çevre ve Şehirciik Bakanlığı tarafından hazırlanan 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’yla, Bozcaada doğal, kültürel ve sosyal özellikleri göz ardı edilerek kontrolsüz bir yapılaşmaya açılıyor” denilen açıklamada “Adanın yüzde 90’ını oluşturan tarım alanları turizm tesisi alanı, fabrika bölgesi, rekreasyon alanı ilan ediliyor. Kıyılar ve eşsiz doğal yaşam alanları otel ve pansiyon bölgelerine dönüştürülüyor. Bozcaada’nın tüm güney kıyıları konut ve turizm tesisi bölgesi haline geliyor” ifadeleri dikkat çekti.
“Gökçeada`da yıkım kararları uygulanmıyor”
“Ayvalık Cunda Adası’na Rüzgar Enerjisi Santrali kurulması için hazırlıklar yapılıyor” denilen açıklamada Gökçeada`daki otel yapılaşmasına da dikkat çekildi. Açıklamada “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verdiği izinlerle Türkiye’nin en büyük tabiat parkı ve 1. Derece doğal sit alanı olan, mutlak koruma altındaki Cunda Adası’nın geleceğini yok ediyor. Gökçeada’da yasadışı bir şekilde sit alanlarına yapılan çok katlı otellerle başlayan hızı yapılaşma süreci dağıtılan imar izinleriyle birlikte giderek büyüyor, alınan yıkım ve iptal kararları uygulanamıyor. Heybeliada’da tarihi sanatoryum binası ve üzerinde yer aldığı eşsiz doğa parçasında turizm ve konaklama tesisi kurmanın, turizm ve kalkınma bahanesiyle bölgeyi özel kişi ve kurumların rant alanı haline getirmenin hesapları yapılıyor. Büyükada’da adanın tarihi ve doğal dokusu hızla tahrip oluyor, kaçak yapılara yönelik yıkım kararları uygulanamıyor” denildi.
“Birbirimize sahip çıkmak için...”
“Tüm bunların yanı sıra Adalar halkının sağlık, ulaşım, eğitim, barınma gibi temel hakları göz ardı ediliyor” denilen açıklamada “Gelir düzeyi diğer İstanbul ilçeleriyle aynı seviyedeki belki de daha düşük olan adalarda donanımlı sağlık hizmetleri, nitelikli eğitim kurumları ve yeterli ulaşım hizmetleri bulunmuyor. Adalar halkı büyük bir yoksunluk içinde kaderine terk ediliyor. Kısaca adalarımız üzerinde yaşayanlar için birer yaşam alanı ve korunması gereken tarihi ve doğal alanlar olarak değil, birer turizm ve rant bölgesi olarak görülüyor ve bu süreç hızla derinleşiyor. Kısaca tüm adalarımızda mevcut koruma rejimleri yok sayılıyor, tepeden inme yasal düzenlemelerle ormanlarımız, kıyılarımız, denizlerimiz, adalarda yaşayan deniz ve kara canlılarımız, evlerimiz, kısaca yaşama alanlarımız yok edilirken bizler de yoksunluk içinde yaşamaya çalışıyor, birbirimize, hatıralarımıza, dostluklarımıza sarılıyoruz. Bizler tüm bu yaşadıklarımıza karşı mücadele etmek için Adalar Savunması’nda yan yana geldik. Adalar halkı olarak, Adalarımızın sesini İstanbul’dan ve tüm Türkiye’den yükselen kentine ve yaşam alanlarına sahip çıkan, sorunlarına çözümler üretmeyi hedefleyen seslere katıyoruz. Kentlerimizin yağmaya, talana, hırsıza teslim edilmemesi, insanlığın ortak mirası olan değerlerimize, adalarımıza, birbirimize sahip çıkmak için bir kez daha, hem de yüksek sesle tüm duyarlı insanları bizlerle birlikte mücadeleye çağırıyoruz. Bozcaada’nın kirpisi, Yassıada’nın böğürtleni, Sivriada’nın kekiği, Büyükada’nın meşesi, Heybeli’nin istavriti, Burgaz’ın izmariti, Kınalı’nın martısı adına, kedilerimizle, köpeklerimizle, kuşlarımızla, böceklerimizle, sandallarımızla, vapurumuzla adalarımızı savunuyoruz, savunmaya devam edeceğiz!” şeklinde ifadeler kullanıldı.