“Yükseköğretim bütçesindeki cimrilik sürmektedir”

Eğitim-Sen Çanakkale Şubesi Yürütme Kurulu yaptığı açıklamada, yükseköğretim bütçesindeki cimriliğin sürdüğünü bildirdi.

1090
"Geçtiğimiz yıllar içinde, büyük bölümü siyasal ihtiyaçlar üzerinden her şehirde bir üniversite açılmıştır. 2015 yükseköğretim bütçesi, AKP hükümetinin yükseköğretim sisteminin ve üniversitelerin ihtiyaç duyduğu kaynağı genel bütçeden karşılama noktasındaki “cimri”liğini sürdürdüğünü göstermektedir" denilen Eğitim-Sen Çanakkale Şubesi Yürütme Kurulu`nun açıklamasında; "Bir süredir tartışılan yükseköğretimin yeniden yapılandırılması üzerinden üniversitelerin ve yükseköğretim sisteminin tamamen piyasaya açılması, üniversitelerin toplumun değil, sermayenin hizmetinde kurumlar haline getirilmesi için somut adımlar atılması planlanmaktadır. 2015 yılı yükseköğretim bütçesi, artan üniversite ve öğrenci sayısına rağmen ihtiyaç kadar arttırılmamış, tıpkı MEB bütçesinde olduğu gibi, bütçenin önemli bir bölümünü personele yapılan harcamalar oluşturmaktadır. Yükseköğretim kurumları bütçesinin yüzde 63’ü personel harcamalarına (personel giderleri + sosyal güvenlik devlet primi giderleri) ayrılmıştır. Mal ve hizmet alımı giderleri bütçenin yaklaşık yüzde 14’ünü oluşturmaktadır. Geçtiğimiz 12 yıl içinde üniversite ve öğrenci sayısı iki kattan fazla artmasına rağmen, yükseköğretim kurumları bütçesinin bu artışa paralel olarak artmamış olması dikkat çekicidir. Üniversiteler siyasi iktidar tarafından şirketlerle belli projeler üzerinden işbirliğine zorlanmakta, kendi kaynaklarını kendilerinin yaratması için peş peşe adımlar atılmaktadır. Genel bütçeden yeterince kaynak ayrılmayan üniversitelerimiz, son yıllarda bilimsel üretimleri tehdit eden “kendi kaynağını yaratma” arayışları içine itilmiştir. YÖK’ün danışma kurullarında sermaye temsilcilerinin temsili ile ilgili olarak aldığı kararlar da dikkate alındığında, üniversitelerin yükseköğretim kurumları olmaktan hızla uzaklaşması ve piyasada faaliyet yürüten şirketlerden farkları kalmaması hedeflenmektedir. Yapılmak istenen yeni düzenlemeler ile üniversite yönetimlerinde işadamlarının, sanayi temsilcilerinin yer alacak olması, üniversitelerimizin bilime ve halka değil, tamamen sermaye hizmet eden kurumlar haline getirilmek istenmektedir. Türkiye’de okulöncesinden üniversiteye kadar eğitimin her kademesinde giderek artan eşitsizlikler, eğitimi sınıf farklılıklarının açıkça görüldüğü ve bu farklılıkların yeniden üretildiği bir alana dönüştürmüştür. Devlet okulları ile hükümet tarafından kamu kaynakları aktarılarak desteklenen özel okullar arasında gerek eğitimin niteliği, gerekse eğitim ortamı açısından oluşan fark giderek büyümektedir. Herkesin eğitim hakkından eşit olarak yararlanabilmesi için asgari koşul, kamu kaynaklarını özel okullara aktarmak değil, kamusal kaynakların yine kamunun, yani halkın sahibi olduğu okullarca eşit bir biçimde yararlanması, tüm okulların eşit olanak ve koşullara sahip olmasını sağlamak olmalıdır. Eğitimin ve yükseköğretimin tamamen piyasa ilişkileri içine çekilmesi kabul edilemez. Geçtiğimiz 12 yıl içinde halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarında belirgin bir artış yaşanmıştır. Bu dönemde halkın cebinden yaptığı eğitim harcamaları her geçen yıl katlanarak artmış ve bugün neredeyse Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi rakamlarıyla yarışır hale gelmiştir. Temel bir insan hakkı olan eğitim hakkı 1980 sonrası benimsenen piyasacı politikalar sonucunda bir hak olmaktan çıkarılmış, herkesin parası kadar eğitim hizmetlerinden yararlandığı bir sistem oluşturulmuştur. AKP Hükümeti, eğitimi “serbest piyasa sistemi”ne açmak, okulları ve üniversitelerimizi birer ticarethane gibi “işletmek” isteğini, geçtiğimiz 12 yılda yapmış olduğu yasal ve fiili adımlarla pek çok kez göstermiştir. Bu anlamda 2015 yılı eğitim ve yükseköğretim bütçesi, tıpkı geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, paralı eğitim uygularını büyük bir kararlılıkla sürdüren bir zihniyette oluşturulması kabul edilemez bir durumdur. 2015 yılı için öngörülen eğitim ve yükseköğretim bütçeleri ile eğitim sisteminde yapısal hale gelen fiziki alt yapı, öğretmen, idari ve akademik personel açıkları, araç gereç gereksinimi ve benzeri sorunların ve ihtiyaçların karşılanabilmesi mümkün değildir. Eğitimden beklenen amaçların gerçekleşmesi, artan öğrenci sayısı, derslik açıkları, eğitimin niteliğinin yükselmesi, fiziki alt yapı ve donanım eksikliklerinin giderilmesi, öğretmen açıklarının giderilmesi ve diğer sorunlar için mevcut bütçe anlayışının acilen değişmesi gerekmektedir" ifadelerine yer verildi.
Paylaş