Çevre konusunda yaşanan gerçekleri bir bir kamuoyuna açıklayan Nalbant; “İlimizin kuzeyine yani yanlış yere kurulmaya çalışılan ve kapasitesi 8 bin megawata ulaşan ithal linyitle çalışacak olan termik santrallerde tüm su kaynaklarımız, tarımsal üretimimiz, Kazdağlarımız ve yörede yaşayan tüm canlıların sağlığı açısından da büyük bir tehdittir. Neden görmezlikten geliniyor? Zeytinleri korumakla görevli bakanlık bu talana neden çanak tutuyor? Özetle; gerçekler böyle iken 5 Haziran Dünya Çevre Gününde "Temiz Türkiyem" sloganı ile kutlamalar yapmak ne anlama gelmektedir? Ülkemizdeki ve ilimizdeki çevre katliamlarının sorumlularını bir kez daha düşünmeye çağırıyoruz” dedi.
Türkiye’de ve Çanakkale’de çevre katliamlarının sorumlularını bir kez daha düşünmeye çağıran Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant; “Temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel bir insan hakkı olduğunun karar altına alındığı gün olan 5 Haziran Dünya Çevre Günü aynı zamanda do§a düşmanı kapitalistlerin, "çevreci etkinlikler" ve "Sosyal Sorumluluk Projeleri" ile doğa dostu imajı çizmeye çalıştıkları gündür. Doğayı savunanlar için ise, kapitalizmin çevreyi kirlettiği, doğayı yok ettiği, yaşamı öldürdüğü gerçeğini söylemek, 5 Haziran`ın kutlama değil mücadele günü olduğunu göstermek için sokağa çıkma günüdür.
Dünyayı kendilerine sınırsız bir Pazar haline getirmek isteyen kOresel kapitalizm, yerkürenin hızla kirlenmesine neden olmakta, ortaya çıkan küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri dünyamızın geleceğini tehdit eder bir boyuta ulaşmış bulunmaktadır. Gelişmiş ülkeler bu sorunlardan kendi coğrafyalarını kısmen de olsa uzak tutabilmek için kirli sanayilerini çevre ülkelere yaymakta böylece az gelişmiş/gelişmekte olan dünyada çevresel değerler hızla tahrip olmaktadır. Ülkemiz bu tahribattan en çok etkilenenlerden birisidir.
Çernobil Nükleer Felaketinin üzerinden henüz onlarca yıl geçmemiş iken, Japonya`nın Fukuşima kentindeki Nükleer felaketin izlerinin yüzlerce yıl süreceği belirtilir iken, bu olay üzerine birçok ülke nükleer santrallerindeki güvenlik önlemlerini yeniden gözden geçirmiş, birçoğuda santralleri kapatma kararı almış iken Mersin`den Sinop`a, İğneada`ya Nükleer Santral projelerinde niçin ısrar ediliyor? İskenderun`dan, İzmir Aliağa`ya, Çanakkale Karabiga`dan, Tekirdağ`a, Amasra`dan Sinop Gerze`ye, Samsun`a Hopa`ya kadar onbinlerce megawatlık ithal kömürle çalışan ve yanlış yerlere kurulan Termik Santral projeleri niçin tek tek hayata geçiyor? Erzurum Tortum`dan, Artvin Cerattepe`ye, Rize İkizdere, İyidere, Trabzon`dan, Solaklı Vadisi`ne, Muğla`dan Toroslar`a, Alakır Vadisi`ne, Çıralı`ya yaşam alanlarında zengin flora ve faunayı yok eden HES 1er ( hidroelektrik santraller) sorumsuzluk örneği olarak neden devam ediyor? Trakya topraklan başta olmak üzere Anadolu da çok değerli tarım alanları neden kirli sanayilere, şehirleşmeye kurban ediliyor?” dedi.
“Yetkililer neden seyirci kalıyor?”
Nalbant sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tarım, kültür ve turizm kenti Çanakkale`de çok uluslu altın tekelleri sondajlar nedeni ile Kazdağlarını delik deşik etmiş, yöre halkının içme sularını kirletmiş, insanlar ve bebekler hastalanmış, hayvanlar ölmüş ve birçok hayvanda döl tutmamış yavru atmıştır. Daha şimdiden yüzbinlerce ağaç kesilmiş, yüzbinlerce ton da su kullanılmıştır. İşletmeye geçtiklerinde tehlikenin boyutları çok daha büyük olacaktır. Yetkililer neden seyirci kalıyor?
İlimizin kuzeyine yani yanlış yere kurulmaya çalışılan ve kapasitesi 8 bin megawata ulaşan ithal linyitle çalışacak olan termik santrallerde tüm su kaynaklarımız, tarımsal üretimimiz, Kazdağlanmız ve yörede yaşayan tüm canlıların sağlığı açısından da büyük bir tehdittir. Neden görmezlikten geliniyor? Zeytin 6 bin yıldır insanlığın hizmetinde olan gıdadan kozmetiğe hemen hiçbir atik bırakmadan tüm ürünleri değerlendirilen, barışın, bereketin, sağlığın simgesi kutsal bir ağaçtır. İlimizin % 10`u zeytinliklerle kaplıdır. Yöre çiftçisi için önemli bir geçim kaynağıdır. Yerine ikame edilebilecek başka bir ürün de yoktur. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 3573 sayılı zeytincilik yasası yönetmeliği 3 Nisan 2012 gününde değiştirilmiş, ülkemizin tüm zeytinlikleri kirli sanayilerin özellikle altın tekellerinin, şehirleşmenin talanına açık hale getirilmiştir. Zeytinleri korumakla görevli bakanlık bu talana neden çanak tutuyor?
Özetle; gerçekler böyle iken 5 Haziran Dünya Çevre Gününde "Temiz Türkiyem" sloganı ile kutlamalar yapmak ne anlama gelmektedir? Ülkemizdeki ve ilimizdeki çevre katliamlarının sorumlularını bir kez daha düşünmeye çağırıyoruz.”