“Yarın çok geç!”

Çanakkale’de, cezaevlerinde yaşanan açlık grevine dikkat çekmek amacıyla oturma eylemi gerçekleştirildi. Çanakkale 78`liler Girişimi tarafından organize edilen eyleme katılanlar yarım saat oturma eylemi yaparak AKP hükümetini protesto etti.

572
İskele meydanında bir araya gelen grup, oturma eyleminde ellerindeki dövizlerle cezaevlerinde açlık grevi başlatan hükümlülere destek verdi. Savaş değil barış isteyen, ölüm değil yaşam isteyen grup üyeleri, basın açıklamasının ardından oturma eylemini sonlandırdı. Çanakkale 78`liler Girişimi adına açıklama yapan Hayrettin Pişkin, AKP hükümetinin açlık grevinde olan tutuklu ve hükümlülerin taleplerini görmezden geldiğini söyledi.
 
Çanakkale 78`liler Girişimi tarafından organize edilen eyleme katılanlar yarım saat oturma eylemi yaparak AKP hükümetini protesto etti. İskele meydanında bir araya gelen grup, oturma eyleminde ellerindeki dövizlerle cezaevlerinde açlık grevi başlatan hükümlülere destek verdi. Savaş değil barış isteyen, ölüm değil yaşam isteyen grup üyeleri, basın açıklamasının ardından oturma eylemini sonlandırdı.
 
 
Çanakkale 78`liler Girişimi adına açıklama yapan Hayrettin Pişkin, AKP hükümetinin açlık grevinde olan tutuklu ve hükümlülerin taleplerini görmezden geldiğini belirterek; “Bugün bayramın birinci günü: 58 cezaevinde 600`ün üzerinde yurtsever/devrimci tutuklunun açlık grevinin 44. günü. Bugün açlık grevindeki tutuklular için bayram değil, ölüme bir gün daha yaklaşıldığı gün... Bugün bayram. Hükümet, açlık grevinde olan tutuklu ve hükümlünün taleplerini görmüyor. Hükümet görmeyince, yandaş medya hiç görmüyor. Mesele sadece insani değil, bu açlık grevi diğerlerinden farklı: Tutuklular bireysel olarak kendileri için bir şey istemiyorlar, talepleri sonuna kadar siyasi. İlk talepleri Öcalan ile ilgili. Öcalan uyduruk “koster bozuk” gerekçesiyle 15 aydır avukat ve aile ziyaretine çıkarılmıyor. Ciddi havasızlık sorunu olan küçük bir hücrede 13 yıl yalnız başına tutulması, radyo, televizyon, gazete yasağı, her türlü iletişim ve haberleşme olanağından mahrum bırakılması bir insana, özellikle siyasi bir insana yapılacak en büyük işkence. Çağdaş bir devlet, tutukluluk ve hükümlülük durumunu ceza olarak kabul eder. Ayrıca “ceza içinde ceza” uygulamasını hukuk dışı görür, kabul etmez. Burjuva hukukunun bu en genel ölçüsü bile Öcalaıı`a ne tutuklu, ne hükümlü olduğu dönemde uygulandı. AK Parti hükümeti döneminde de uygulanmadı, hiçe sayıldı. Tutukluluk ve hükümlülük süresi içinde bir dizi kısıtlama ve yasakla karşılaştı. "Ceza içinde ceza" tavrına reva görüldü” dedi. Pişkin sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bütün bu uygulamalara maruz bırakılan şahsiyet herhangi bir insan değil. Kürt halkının yaşayan en ileri siyasal iradesi. Bu memlekete barış gelecekse, bunda esaslı rol oynayacağı kabul gören bir düşünce. Mademki silahların susmasının ve barışa giden yolu açacak konumda ise. yaşam ve mekân koşullarının buna uygun hale getirilmesi gerekiyordu. İkinci talepleri, `ana dilde eğitim ve mahkemelerde savunma hakkı" önündeki engellerin ortadan kaldırılması idi. Bütün ulusal ve uluslararası ve ulusal uyarılara ve tepkilere rağmen, AK Parti hükümeti bildiğinden şaşmadı. Ne Öcalan’ın koşullarıyla ilgili ne "anadilde eğitim ve savunma hakkı" ile ilgili tek bir olumlu adım atmadı. Ne olacaktı? Bütün girişimlerin ve çabaların sonuç vermediği bir noktada ne yapılacaktı? Öcalan kendi kaderine bırakılacak, ana dilde eğitim ve savunma hakkı unutulacak mıydı, yoksa mücadelenin başka biçimleri ile duruma müdahale mi edilecekti? Yurtsever/ devrimci tutuklular hiç istemedikleri halde bedenlerini ortaya koydular, açlık grevi yolunu seçtiler. Meselenin gelip kendilerini duvara dayadığı noktada, koşullarında sonuç alıcı başka bir yöntem yoktu. Yüzlerce direnişçinin ölüme yürüdüğü bir evrede, yapmamız gereken mücadelenin `barışçı" bütün biçimleriyle ve kitlelerle harekete geçmek, uyuyan vicdanları uyandırmak, görmeyen gözleri açmak, susan sesleri çığlığa dönüştürmektir. On binlerle yüz binlerle savaşın ve ölümün üzerine yürüyebilirsek, ancak o zaman ölümü öldürebilir, yaşamı kucaklayabilir, barışın, adaletin ve kardeşliğin çözümüne yol verebiliriz. Yoksa yarın çok geç olur. Savaşın büyümesini, halk düşmanı katillerin güçlenmesini engelleyemeyiz. Barış umutları mahşer günlerine kalır, umut tükenir. Umudun tükendiği bu diyarda hiç hak etmediği halde yaşam ölür. Bugün bayramın birinci günü: 58 cezaevinde 600"iin üzerinde yurtsever/ devrimci tutuklunun açlık grevinin 44. günü. Bugün açlık grevindeki tutuklular için bayram değil, ölüme bir gün daha yaklaşıldığı gün. Bugün bizim içinde bayram değil; açlık grevindeki arkadaşlarımızla dayanışına, ölümün önüne geçme, yaşamı ve kardeşliği kucaklama günü bugün. Yarın mı? Yarın çok geç!”
 
Oturma eylemine KESK Şubeler Platformu, Çanakkale Halkevleri, İHD Çanakkale Şubesi ve HDK Çanakkale Şubesi de destek verdi.
Paylaş