Halkların Demokratik Kongresi hafta sonu “Bu topraklarda 100 yıl önce ne oldu?” başlıklı bir konferans düzenledi. Çanakkale Belediyesi Prof. Dr. Türkan Saylan Sosyal Tesisleri`nin üst katında bulunan Belediye Nikah Salonu`nda gerçekleşen Demokrasi ve Barış Konferansı`na konuşmacı olarak Gazeteci Nuray Sancar`ın moderatörlüğünde, Yazar- Tarihçi Ayşe Hür, Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ohannes Kılıçdağı ve Yazar- Tarihçi Nevzat Onaran katıldı. `Bu topraklarda 100 yıl önce ne oldu?` başlığıyla yapılan konferansta, konuşmacılar Ermeni Meselesi üzerine özellikle bu sorunla yüzleşilmesi gerektiğini vurguladılar. Moderatör Nuray Sancar konferansın açılışında yaptığı konuşmada; “Türkiye Cumhuriyeti tarihi bu ülkede tek tip insan yaratma pratiğininde tarihidir. Yakın bir zamanda Maraş Katliamı`nı, 6-7 Eylül Olayları`nı, Çorum Katliamı`nı, Madımak Katliamı`nı yaşadık. Bu katliamlarda kaybettiklerimiz, bugun bu memlekette yaşıyor olsalardı, bugüne neler katabileceklerini ve onların yokluğuyla neler kaybettiğimizi anlamak için buradayız. Bir daha böyle olayların yaşanmaması için unutmayalım, hatırlayalım. Daha demokratik, daha barışçıl, daha yaşanılabilir bir ülkeyi inşa etmek için geçmişi unutmamak gerekir” ifadelerini kullandı.
“ Yeni kuşaklar için, yüzleşmemiz gerekiyor”
Yazar, Tarihçi Ayşe Hür `24 Nisan 1915`in Ermeni halkı için çok önemli bir tarih olduğunu belirterek; “Şu anki iktidar şimdi 23 Nisan Çocuk Bayramıyla 25 Nisan Kara Harekatı günü arasında Çanakkale üzerinden başka bir tarih çıkarıyor. Burada amaç, Ermeniler açısından önemli olan bugünü etkisizleştirmektir” dedi. Hür; “Tarih günlerle, aylarla, yıllarla, aktörlerle değil genel olarak ilkeler bazında, ne olduğunu anlamaya çalışarak ve bu anlama süreci içerisinde özdeşliğimizi egemen olanla, acı verenle, cinayet işleyenle, bir toplumu yerinden edenle değil; ırkı, milliyeti, dini ne olursa olsun mağdur olanla ezilenle kurarak yeni bir hafıza inşa etmemiz gerekir.
Geçmişte yaşanan olayların bizimle ilgisi şudur. Geçmişte yaşatılan bu acılara, bunların sorumlularına bir ad koymaktan korkuyorsak orada bize bir sorumluluk çıkıyor. Çünkü ona kötü demezsek, bugün bu olayların benzeri olduğunda yine kötü demeyeceğiz. Ermenilerin el koyulan mallarından tutunda, Ermeni kızlarını evlat eden kürt ağalarıyla, bu suçu aklayan aydınlarımızla, profesörlerimizle, devlet katmanıyla, toplumuyla o kadar iç içe geçtik ki, artık bizim o tarihle ilişkimizi kesmek gibi bir şansımız yok. Biz tarihle yüzleşeceğiz. Adaleti nasıl yerine getireceğimizi düşüneceğiz. Cezalandırıcı bir adaletten söz etmiyorum. Biz aynı hataları yapmayalım, adaleti sağlayalım. Yeni kuşaklara temiz bir geçmiş bırakalım. Onlar artık başka değerler üzerinden devam etsinler” diye belirti.
“Devletin işi suçluyu bulmaktır, top yekun cezalandırmak değil”
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ohannes Kılıçdağı bu yaşanan acılar karşısında tarafsız olamadığını belirterek; “ Bir tarafta, bir kararla milyonlarca insanı yerinden süren ve onlara zulmeden, diğer tarafta da bu zulme maruz bırakılan, suçsuz insanlar varsa ben onlardan yanayım, ezilenden tarafım. Bugün içinde birileri zulme uğruyorsa ben yine onlardan yanayım. Sadece Ermeniler zulme uğramadı, başka katliamlarda oldu deyip, Ermenilerin başına geleni başka katliamların içerisine koyup, sıradanlaştırmak da doğru değil. Biz devletin aldığı karardan bahsediyoruz. Eğer Ermeniler içinde yanlış yapan varsa, devlet hukuk çerçevesinde suçluyu ortaya çıkarmalıdır. Devleti devlet yapan budur. Bunu yapmadığı zaman o çete denen gruplardan hiç bir farkı kalmaz” dedi. Geçmişle yüzleşilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdağı; “Herkesin geçmiş günahlarıyla yüzleşebilmesi, bugünün sağlıklı bir toplum olması için gereklidir. 1915`te yaşananları biz en başından tartışmış olsaydık, 20`inci yüzyılımız böyle mi geçerdi? Ermeni Soykırımı`na Yalçın Akdoğan`ın söylediği gibi `safsata` diyemezsiniz. Yüz binlerce insanın sürüldüğü, öldürüldüğü, kadınların tecavüze uğradığı bir olaya `soykırım` demiyorsanız bile `safsata`da diyemezsiniz” şeklinde konuştu. Yazar- Tarihçi Nevzat Onaran, bugüne kadar sürgünle ilgili her şey söylendiğini ama, 1 milyonu aşkın insanın sürülürken nasıl sürüldüğünü, sürüldükleri yerde bu insanlara ne olduğundan bahsedilmediğini ifade etti. Günümüzde yaşanan toplumsal olaylara da değinen Onaran; “Sivas katliamına, Hrant Dink`in öldürülmesine bakalım, Soma`da ölen işçilere bakalım. Soma madenindeki yargılama için devletin harcadığı emek, Kabataş yalanında harcanan emekten daha az. Eğer toplum olarak geçmişle yüzleşmiş olabilseydik bugün bu katliamları yaşamıyor, hesabını soruyor olacaktık” dedi. Konferans konuşmacıların konuşmalarının ardından, soru cevap şeklinde devam etti.